-17-

833 126 100
                                    

Kısacık sokak upuzun gelmişti.
İnsan seline kapılmışken güvendeydim,
biraz daha koştuğumda tamamen güvende olacaktım.

Hissetmiştim, soluğu enseme vuruyormuşcasına hissetmiş ve
adımlarımı yavaşlatmıştım.
Arkamı dönmeme gerek kalmadan
adımı haykırdı. Son nefesini de buna
harcamış gibi tiz bir haykırıştı.

"Profesör"

Göz pınarlarımdaki yaşlar birer birer
yere düşmeye devam ederken ellerimin tersiyle gözlerimi silip arkama döndüm.

Hızlı adımlarla üzerime doğru geliyordu.
Yanıma ulaştığında tek kelime etmeme
müsaade etmeden kolumdan tutup
yeniden koşmamı sağladı.

Az önce tek başıma yürüyeceğime, ondan çoktan vazgeçmiş olmanın verdiği vicdan yüküyle kaçacağıma
eminken şimdi bu yolda benden önce
koşuyor olması içimi sızlatmıştı.

Bir şeyler yanlıştı. Filmlerdeki gibiydik.
Hani defalarca vurulursun da ölmezsin ya, ya da tüm belalar seni bulur ama sen bir şekilde sıyrılırsın sanki tanrı tüm şansı sana vermişcesine hah işte tam o durumdaydık. Yaşadığımız dünyada bir sahtelik vardı. Hepsi tasarlanmış gibi tıkırında gidiyordu. Önceden yazılmış bir senaryoyu oynuyorduk sanki. Acı çekeceğimize emin olmamıza rağmen bu görevi tamamlamamız gerek. Tam da bu his hakimdi bedenime.

Sokak bitip caddeye vardığımızda bana döndü ve gömleğimin yakalarını yokladı.
Sadece bomboş gözlerle onu izliyordum

"Burda bir yerde olmalı"

Kendime o an gelmiştim. Karşımda San duruyordu ve benimle konuşuyordu.
Az önce içeride vurulduğunu düşündüğüm herif Choi San.

Öleceğimi bilmesine, pisişik güçleri sayesinde görmesine rağmen beni o
cehennem çukuruna gönderen adam.

Ellerini üzerimden ittirip birkaç adım geriledim. Üzerimdeki takip cihazını
arıyor olmalıydı. Neden bu kadar
umrundaydı? Beni kolumdan tutup
çetesinin yanına götüreceğine emin
olmuşken vücudumda dolaşan adrenaline engel olamıyordum.

Üzerine atlayıp ağzını yüzünü dağıtmak istiyordum. Hem yanımda olduğu için mutlu hem de yaptıkları için sinirliydim.

Ona güvenmiştim.

"Ne yapıyorsun?"

Şaşkın gözlerle bana bakıyordu.

Tekrar üzerimi aramak için yelteniyordu ki cadde boyu yürümeye başladım.

"Profesör!"

Adımlarımı hızlandırıp koşma derecesine geldiğimde arkamdaki ayak seslerinin de hızlandığını duyabiliyordum. Onunla o cehenneme dönmeye niyetim yoktu.
Peşimi bıraksa sarstığı güvenim için hesap bile sormayacak kıvama gelmiştim fakat beni izliyordu.

Kendime hakim olamadığım o an ona dönüp istikrarsız gözleriyle karşılaşmamak için her şeyimi verirdim ama yapmıştım bir kere.

"Öleceğimi gördün. Yine de gitmeme engel olmadın. Ne tür bi boksun?"

Nefes nefese kalmıştı. Bakışlarımı gözlerinden alıp bedenine indirdiğimde
herhangi bir yara izine rastlamamıştım.
Güvenlikten sağ çıkabilmeyi başarmıştı.

"Burada durup yakalanalım istiyorsun?"

Evet, yakalanalım. Devlet tarafından ölüm emrim verildiyse birlikte ölürdük.
En azından tek gitmezdim cehenneme.

"Beni takip etme!"

Arkamı dönüp tekrar koşmaya başladığımda vazgeçmemiş ve beni
takip etmeye devam etmişti. Caddenin
sonlandığı yerden sapan sokaklardan birine girdiğimde yakamdan kavradığı eliyle beni dar sokakta karşılıklı duran binalardan birinin gövdesine yapıştırdı. Ellerimi arkamda tek eliyle birleştirip diğer elini üzerimde gezdirmeye başlamış pantolonumun
arka cep kısmında eline gelen takip cihazını kavramasıyla birlikte ellerimi de
gevşetmişti.

magoa ⚘ woosanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin