-20-

774 119 167
                                    

Medya The Vane- Room No 303, mutlaka medyayla sonuna kadar başa sara sara okuyun<3

SAN'IN AĞZINDAN;

Beynimin en ücra köşelerinden ön plana çıkardığım tek düşünce vardı elimde; acı bir tefeci gibidir geri ödeyemeyeceğin bir borç bırakır sana.

Kimden duyduğumu hatırlayamasam da profesöre dokunduğumda gördüklerimin hissettirdikleri tam da bu düşünceyle örtüşüyordu. Vücudumu adrenalin mi acı mı daha hızlı ele almıştı muhakemesine girişmeden dahi cevap verebilirdim. Yerde yatan adam kimdi bilmiyordum, bir sıfır geridesin San. Sevdiğim, öldüğüne üzüleceğim biri, iki sıfır geridesin San. 

Hatırlayamadığınız anılar mutlu olmadığınız zamanlara aittir eğer en stresli en kötü dönüşü olmayan bir andaysanız ve o zaman aklınıza aslında o işi yaparken mutlu olduğunuzu düşünmediğiniz anılarınız doluşursa buna nostalji denir.  İnsan aslında  farkında olmadan mutlu hissettiği zamanları kötü hissettiği zamanlarda anımsar bu belkide vücudun iyi bir kompanse yöntemidir. Aman Tanrım ne büyük bilgi, boktan duygular her tarafımı sarmışken hiçbir şey hatırlayamıyordum. Siktiğimin kompanse mekanizması nereye kaybolmuştu? 

Elimde yanlızca anlam yükleyemediğim garip rüyalar vardı, aslında hepsi bir olay örgüsüne göre gidiyordu fakat ben bu rüyaları neden görüyordum neden içimde kocaman bir boşluk vardı ve neden kendi hayatımı değil de tanımadığım bir yabancının hayatını yaşıyor gibi hissediyordum bilmiyorum.

Bilmediklerimin bildiklerime galip geldiği, mantıksızlıklarının mantıklı olaylara yer bırakmadığı bu zamanda kendimi tekrar odama kapatmış yere çöküp elimdeki silaha deli gibi sarılmış olmam büyük delilikti. Beni silahım değil bir an önce öğrenmem gereken gerçekler koruyacaktı.

Terler akın akın boşalırken yüzümden sıklaşan nefeslerimi dizginleyecek gücüm yoktu. Ellerim dizlerim yüzüm, her hücrem tutuşuyordu. Meczup mu olmuştum yoksa bilmediğim telepati özelliğim gün yüzüne mi çıkmıştı? Neden gelecekten kesitler görüyordum? Beynimin hala mantıklı düşünceler üreten bir kısmının var olduğuna inanarak kendi kendime yalvarmaya başlamıştım. 

Deliriyor muydum? 

Hayır, sadece sakinleşmeye ihtiyacım vardı. Tİr tir titreyen terli ellerim arasından silahı yere bıraktım ve ayağa kalktım. Burası büyükannemin uzun zamandır gelmediğim eviydi. Bana tahsis edilmiş bir oda, evet aradığımı bulabileceğim bir odaydı.

Önce derin derin nefesler aldım,kolay kısım bitmişti. Ellerimi pantolonuma silip tozlu masanın çekmecelerine yöneldim. Bulduğum bir kağıt ve kalem başlangıcım olacaktı.

Paranormal olayların başladığı ilk zaman?

Çatıda konuşlandığımda dakikalar sonra vurulacağımı gördüğüm andı. Hızla kağıdın başına 1 yazıp bunu ekledim karşısına. İkincisi gerçekten vurulmamdı. Kafamı yavaşça tozlu zemine koyduğum kağıttan kaldırıp karşımdaki duvara bomboş gözlerle baktım. Kurşunun gövdeme saplandığı o anı, kanın verdiği soğukluğu hepsini tekrardan hissetmiştim sanki. 2 numara: geleceği gerçekten görebiliyorum. Peki sonra ne olmuştu? Unuttuğum ama söylediğime yemin edebileceğim suçluluk ifadelerim. Wooyoung beni taşırken ona o kadar önemli bir şey söylemiştim ki sanki onu hatırlasam tüm bu olay çözülecekmiş gibiydi. 

3: Vurulduğunda en önemli şeyi unuttun. Sonra değişik kabuslarım bedenimi ele almıştı. İlkin bir tepecikte koşan bir çocuk bir silah sesi bir evin verandasında ölen bir kadın, değirmene koşup saklanan ve ağlayan çocuk...Kabus biter. 4 numara tam olarak buydu ve 5 numara yetiştirme yurduna götürülmüş bir çocuk, kafasından aşağı yemek dökülen zorbalık gören bir çocuk...Elimdeki kalem kağıdın üzerine düştüğünde hah'ladım. Ben de yetiştirme yurdunda büyümüştüm. Ama şimdi hatırlamaya çalışınca anlamsız geliyordu, yaşamıma dair hiçbir şey hatırlamıyordum. Benim annem babam neredeydi gerçekten yetiştirme yurdunda mı büyümüştüm yoksa beynim bana rüyalarla bir oyun mu oynuyordu? Rüyamda kendi yaşamımı mı görüyordum? Yok canım.

magoa ⚘ woosanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin