Fujita Maiko- Hotaru
Baştan sona medyayla okuyunuz.Önce medyayı da izleyebilirsiniz türkçe altyazılı çünkü,şarkının anlamı Magoaya uyuyor <3
"Kırmızı bir adam"
dedi San kafası önüne düşüp siyah tshirt'ünü ıslatan kırmızı kanı süzerken.
Anlamalıydı vurulacağını,yedirmeliydi kendine ve temkinli olmalıydı.Ama gelecekte gördüğü o yüzü puslu zayıf adamın kendisi olduğunu bir türlü yediremedi kendine.Ölüme yürür gibi yürüdü arkasındaki polislerin önünden.
Şimdi göğsünü bir kurşun delerken,kırmızı rengine lanet etti.
Choi San
Adam vurmak kolay bir işti bence. Kendi canınız acımadığı müddetçe karşınızdakinin acısı sizin etinizi kemiğinizi delip geçmiyor,içinize işlemiyordu. Şimdi göğsümden ağzıma doğru yükselen kan kendine bulduğu yoldan dışarı çıkmak ister gibi arsızca dişlerime vuruyor,beyazlığı kırmızılığa boyamaktan utanmıyormuş gibi her zerreye doluyordu.İşte şimdi içime işleyen acının ne kadar somut olduğunu anlayabiliyordum.
Dizlerimin üzerine düşmemle ağzımdaki kanın basınçla dışarı fırlaması bir oldu.
Kan kokusu gözlerimi bile sızlatmaya yetecek keskinlikteydi,etimin sızısı ise açık yaraya tuz basılmış gibi kavuruyordu tüm hücrelerimi.Polisler hızla etrafımı sararken o, dolu gözleriyle beni izliyordu.Şoka girmiş gibiydi sanki,vurulan kendiymiş gibi acı içinde süzüyordu beni.
"Abi"
Çığlığı kulaklarıma vardığında yaşadığı ikinci travmanın da bu olduğunu anlamıştım.Benimle harabede buluştuğunda abisiyle orada kaza yaptığını ve öldüğünü söylemişti. Eğer abisine o kadar benziyorsam şimdi yine aynı hisleri yaşıyor olmalıydı.
Bir iki adım atmıştı ki bana,Mingi arkasından sarılarak durdurdu onu.
Kendini parçalıyordu sanki Wooyoung.
İki elin arasına sıkışmış bir kanarya gibi kıvranıp duruyor Mingi'nin kollarından kurtulmaya çalışıyordu.Gelseydi bana,yarama dokunsaydı belki daha farklı olabilirdi.Biraz yumuşardım belki,ona olan düşüncelerim değişirdi ama farketmiyordu,gelemese de benim için ağlayarak çırpınıyordu.Neden bunları düşünüyorum? Benim için anlam ifade etmeyen biri için neden ölmek üzereyken bile bu kadar kafa yoruyorum.
Bir ses geldi kulağıma. Kulaklığım hala olduğu yerdeydi.Mingi gitmeleri gerektiğini yoksa yakalanacaklarını söylüyordu Wooyoung'a.Doğrusu buydu aslında ama duygusuz ben bile ölürken kırılabiliyordum işte.
'Yanlız ölmek istemiyorum'
dedim derin derin nefes alarak.
Wooyoung Mingi'nin kulaklığından beni duymuş olmalı ki duraksadı ve gözlerimin içine baktı.
Neden gözyaşları benim içimi de burkuyordu? Neden ağlama demek geliyordu içimden.
Dudaklarını oynattı,iki kelimeyi ayırt edebildim buğulu gözlerime rağmen.
"özür dilerim hyung"
Mingi Wooyoung'u arabaya sokmaya çalışırken anladım gerçekten yanlız kaldığımı.Mingi yüzüne yerleşmiş hüzüne rağmen beni yanlız bırakmak zorunda olduğunu hissettirirken anladım yanlız öleceğimi.