+Her sabah filtre kahve+

626 69 159
                                    

+Selam, aceleye geldi gibi oldu ama yorumlarınızı eksik etmeyin 💜🖇

+++

"Selam!"

Woojin'in neşeli sesi çınladı kulaklarımda. Cidden bu çocuk fazla neşeliydi. Daha soğuk bir tip olarak ben, melankolik insanlara gelemiyordum. Sanırım buradaki en yakın arkadaşımın o olmasının sebebi buydu.

"Selam, Woojin. Hava yağmurlu ve kapalı. Gökyüzü son derece gri ve sen bu neşeyi nereden buldun?"

Woojin birkaç adımda yanıma gelmiş ve hemen önümdeki sırasına koymuştu çantasını. Basit siyah bir kazak ve koyu gri bir kot pantolon giyiyordu. Woojin hep standart ama yakışıklı bir çocuk olmuştu zaten. Omuz silkti. Ama hala gülüyordu. Gerçek bir gülüştü bu. Sonuna kadar mutlulukla doluydu.

"Sabah Minhyun hyung bana 'günaydın' dedi. Ben daha ne isterim?"

Hüzünle omuzlarım düştü. Pekala aşık olacağınız kişiyi seçemezdiniz ancak Minhyun hyung'un sevgilisi vardı. Bizden neredeyse dört yaş büyüktü ve burada staj yapıyordu. Birkaç yıl önce mezun olmuştu ancak hala derslere girerek hem kendini hemde hala okuyan öğrencileri geliştiriyordu. Bizim sınıfta da derslere girdiği için onu tanırdım. Woojin ise umutsuzca tutuluyordu ona.

Yine de sevgilisi olduğu gerçeği yüzünden  soğuk davranırdı. Woojin bana ondan hoşlandığını söylediğinde çok şaşırmıştım çünkü dışardan birbirilerini tanımayan iki kişi gibiydiler. Hatta sıcak tavırlarıyla Minhyun hyung ona aşık olan taraf gibiydi. Woojin cidden bu konuda çok titizdi. Bir gün Minhyun hyung Jaehwan hyungtan ayrılacaktı, buna o kadar çok inanmıştı ki sabırla bekliyordu.

"Peki, bugün karışmayacağım sana. Ama bilgin olsun hala onaylamıyorum, anlayışla karşılıyorum sadece."

Woojin yüzünü düşürmedi ama gülüşü karıncalandı. Hafif bir hüzün dalgası gezdi gözlerinde, yine de solduramadı gülüşündeku güzel günleri.

Omuz silkip sırasına yerleşti. Bense derin bir nefes bıraktım. Artık aşık olmak ve bu duyguyu anlamak istiyordum. En son ne zaman aşık oldum hatırlamıyordum bile. Omuzlarım düştü. Aşkı kitaplarda okumaktan, filmlerde bulmaktan, dışardan izlemekten yorulmuştum.

+++

"Ah, Kuanlin. Günaydın, nasılsın? Ya da dur, benim odama geçelim ve sabah kahvelerimizi beraber içelim."

Bay Oh sakin ses tonu ile konuştuğunda Kuanlin gülümseyerek onu onayladı ve takip etmeye başladı.

Bay Oh, uzun bacakları, geniş omuzları, bembeyaz teni ve tenine tezat simsiyah saçları ile Kuanlin'e oldukça benzeyen, mitolojilerden taşma fevkalbeşer bir adamdı.

Kuanlin onu takip ederken yuvarlak gözlüklerini gözüne yerleştirdi. Bay Oh'a büyük bir hayranlık duyuyordu. Mesleğinde gelmek istediği nokta buydu. Bay Oh, hastanenin baş hekimiydi. Soğukkanlı ve genel olarak soğuk bir insandı. Kuanlin insanlarla sürekli samimi bir iletişim halinde olurdu. Bay Oh ise hastalarını yalnızca iş olarak görürdü. İş etiğine önem verir ve titizce çalışırdı.

Hastanede sanırlı sayıda yakın dostu vardı ve Kuanlin bunlardan biriydi. Bay Oh, çok zor bir adamdı ve Kuanlin onunla dost olabilmek için aylarca uğraşmıştı. Resmen idolü ile bu seviyeye gelmek için aylarca işe her zamankinden erken gelmiş, Bay Oh gelmeden hızla bir filtre kahve alıp her sabah kapısının önünde beklemişti. Birkaç ay sonra ise Bay Oh ona bir şans vermiş ve genç çocuğun yeteneğini tamda bu sayede fark etmişti.

Kuanlin önlüğünü düzeltirken sağ cebi titremişti. Elini geniş cebe attığında titreyen telefon direkt büyük avucuna düşmüştü.

"Bay Oh, bana bir dakika verin."

Ne Giyerse Giderdi Hoşuma|| PanWinkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin