+Kuanlin'in güzeline dokunamazsınız bir kere+

517 48 158
                                    

Kitabımızın ismi değişti umarım seversiniz(ilham olan şarkı medyada) ♡

+

Birkaç dakika. Kuanlin beni çağırana ve ben sinirli adımlarımı yere vura vura bu masaya geleli yalnızca birkaç dakika oluyordu. Önce oturduğum sandalyeyi Kuanlin'e yakın bir yere çekmiş, ardından Chaeyoung'un yüzüne kötü kötü bakmaya başlamıştım. Onun akıllanmaz bir psikopat olduğunu biliyordum lakin bu kadarına asla aklım hayalim ermemişti. Bu kadar düşebileceğini asla tahmin etmemiştim. Kuanlin'i ne ara araştırıp, ne ara bu kadar yakınına ulaşabildiğine inanamıyordum.

"Jihoon, Chaeyoung ilk senenden beri beraber okuduğunuzu ve o zamandan beri sıkı dost olduğunuzu söyledi. Aslında şaşırdım çünkü daha önce ondan hiç bahsetmemiştin bana."

Kuanlin gülümseyerek Chaeyoung'a ardından da bana dönmüştü. Son cümlesi biraz şüphe barındırıyordu. Biçimli kaşlarının usulca havalanmasından anlayabilmiştim bunu. Ben ise zaten hiç düzelmeyen kaşlarımı daha da çatıp bakışlarımı Chaeyoung'a sabitledim. Aklından geçen binbir türlü kötülük planı yaramaz parıltılar halinde kahverengi gözlerine düşmüştü. Konuşmak için dudaklarımı araladığım sırada benden önce atladı.

"Bahsetmemiş olabilir, bilirsin biraz sessiz birisi. Ayrıca sadece ev arkadaşısınız, her şeyini sana anlatmıyordur ya?"

Derin bir nefes aldım. Ayağa kalkıp sertçe masaya vurmak ve 'Senin ne haddine benim ilişkilerimi sorgulamak!' diye bağırmak istesemde sustum. Burası hastaneydi. Etraf hastalar ve yakınlarıyla doluydu. Kimseyi rahatsız etme hakkım yoktu. Büyüklük her zamanki gibi yine bende kaldı ve sustum. Kuanlin'e baktım. Kaşları usulca çatılmıştı. Sorarcasına bakıyordu. O an biraz olsun su serpilmişti öfkeyle yanan ciğerlerime. Bana gerek kalmadan o bildirecekti bu kıza haddini.

"Biz birbirimizden asla bir şey saklamayız. Bahsi geçmemiş olmalı. Değil mi Jihoon?"

Kuanlin bana döndü. Gözlerindeki hayal kırıklığını yalnızca ben görebilirdim. İkimizin arasında yalnızca bizim bildiğimiz bir dil vardı. Kuanlin, Chaeyoung ve benim cidden iki yakın arkadaş olduğumuzu ayrıca benim bunu ondan sakladığımı düşünüp kırılmıştı. Onun yanında bozuntuya vermemeye çalışıyordu ancak amacı kesinlikle buydu. Sinirle Chaeyoung'un utanmadan gülümseyen suratına baktım.

"Elbette bahsetmedim. Olmayan bir şeyden nasıl bahsedebilirim?"

İmalı imalı konuştum. Kuanlin'in daha da derinleşen meraklı irislerini üzerimde hissedebiliyordum. Onun aksine Chaeyoung hala gülümsüyordu. Onun yerine utanmaya başlamıştım. Birisi kendini nasıl bu kadar düşürebilirdi? Neden kendine bunu yapardı?

"Üzülüyorum Jihoon. Unuttun mu biz arakadaş-"

Bu sefer daha fazla dayanamamış ve sesimi yükselterek konuşan taraf ben olmuştum. "Chaeyoung yeter artık. Daha ne kadar alçalabilirsin? Biz arkadaş falan değiliz! Asla olmadıkta! Şimdi kalk ve git buradan."

Chaeyoung ise oturduğu yere yığılmıştı. Bu hareketi dudaklarımın aralanmasına ve bu yüzsüzlüğüne bakakalmama sebep olmuştu.

"Buraya senin için değil, Kuanlin için geldim ve gitmiyorum."

Artık sinirden kulaklarım uğulduyordu. Bi anda doğrulmuştum. Oturduğum sandalye gürültüyle geriye doğru kayarken kafeteryadaki birçok kişinin bakışlarını üzerimde hissedebiliyordum. Sessiz hastane ortamında aniden beliren bir gürültü insanların dikkatini çekiyor olmalıydı.

"Kuanlin seni tanımıyor bile, hemen git buradan!"

Sesim tekrar isteğim dışı yükseliyordu ve ben kendimi durduramıyordum. Tek yaptığım öfkenin yavaşça kanıma karışıp vücudumun kontrolünü eline almasına izin vermekti. O kadar öfkeliydim ki o an, kendi sınırlarımı aşıp seviyesizleştiğimin farkına bile varamamıştım. Onun karşısında seviyesizleşiyordum ve bu bile beni kendimden utandırıyordu.

Ne Giyerse Giderdi Hoşuma|| PanWinkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin