+Baş ağrısı senfonisi+

584 67 178
                                    

Uyanmıştım, yavaş yavaş duymaya başladığım sesler ve kendine gelen zihnim bunun işaretiydi.

Ancak sorun bu değildi. Uyanmıştım ve sorun buydu. Kafamda çok keskin bir ağrı vardı. Alnımdan başlayarak enseme doğru beynimin içinde şimşekler çakıyordu. Yavaşça doğrulmayı denedim. Neredeyse ağlayacaktım çünkü kafamı kaldırdıkça sızlıyordu. Dişlerimi sıktım, hasta olmuştum.

"Anne! Anne ya da baba! Yahu ölüyorum!"

Kendimden bile bekleyemeyeceğim o performans ile sesim yüksek çıkmıştı. Yüzüm o kadar çok buruşturmuştum ki çene hattım uyuşmuştu. Derin bir nefes alıp yutkundum. Yutkunmam ile gözlerimin dolması eş zamanlı gerçekleşti. Başım tek değildi, boğazlarımda asit tadı vardı.

Boğazlarım adeta parçalanıyordu. Ufak kum taneleri varmış gibi kaşınıyordu ve ben hassas bir bünyeye sahip olmanın zararlarını temsilen yaşadığımı anlıyordum.

Elimi başıma koydum. Hafifçe bastırarak ovmaya başladım. Canım çok yanıyordu. Boğazlarım ve başım ittifak olmuştu, ben ise ufak bir beyliktim. Zayıf bünyeli bir beylik.

"Oğlum, uyandın mı?"

Annem odama o kadar hızlı girmişti ki irkilmeden edememiştim, ani hareketim ile başıma keskin bir bıçak misali giren ağrı, bu ağrı nedeni ile attığım çığlık, çığlığın etkisi ile parçalandığını hissettiğim boğazlarım eş zamanlı olmuştu.

Birden bire neden hasta olduğumu anlayamıyordum. Sağlıklı besleniyordum, Kuanlin vitamin ilaçlarımı düzenli olarak içiriyordu. Tüm bu sancının sebebi dün birkaç dakika yağmur havası solumam yüzünden miydi? Kendimden nefret ediyordum.

Annem anında elini alnıma dayayıp ateşimi ölçtü. Bu aklıma dün Kuanlin'in dudaklarını alnıma yaslayışını getirdi. Yumuşak dudakları kesinlikle ateşi daha iyi algılardı, kesinlikle.

Annem elini yavaşça çekti. Başımı usulca kaydırıp masamın üzerindeki saate baktım. Babam işe gitmiş olmalıydı. Annem endişeyle suratımı inceliyordu. Uzanıp yanağıma ufak bir öpücük kondurdu. Derin bir nefes verdim. Yumuşatmaya çalışıyordu beni çünkü hasta halim her halimden daha huysuzdu.

"Kuanlin'in söylediği ilaçtan içireceğim sana tamam mı?"

Kalkmak için yeltenmişti ki hızlı bir hareketle bileğini kavradım. Annem şaşkın ifadesi ile bana bakarken bende yorgun gözlerimi güçlükle aralamıştım. Dün Kuanlin masal okumuştu, sonrasını hatırlamıyordum. Bulanık şekilde üzerimi örttüğünü hatırlıyorum, bir de kalorifer peteğimin üzerine içinde su olan ufak bir bardak koyduğunu.

Kendi evimizdede bunu hep yapardı. Bu ondan öğrendiğim şeylerden yalnızca biriydi. Kalorifer peteklerinin üzerine su koymak odanın nemlenmesine sebep oluyordu yanlış hatırlamıyorsam, buharla alakalı bir şey olmalıydı. Ne işe yaradığı beni ilgilendirmiyordu. Kuanlin yapıyorsa sağlıklıdır.

"Kuanlin bana ilaç mı söyledi? İyi de ben gece iyiydim?"

Tek kaşımı kaldırdığımda orada çakan ufak şimşek bana ani hareket etmemem gerektiğini hatırlatıyordu. Yüzüm buruştu yeniden. Annem duraksadı. Ufak bir şaşkınlık nidası kaçtı dudakları arasından. Ona bakmaya devam ediyordum.

"Akşam sen yatınca ağrı kesici sordu bana, ne oldu dedim. Jihoon uyudu ama hırıldıyor, boğazları şişmiş olmalı. Sabaha hasta olur, bana onu size emanet etmek düşmez ama ben gelmeden ilaçları içtiğinden emin olun lütfen, dedi."

İstemsizce bir gülüş tohumu düştü dudaklarıma, yıldızlar misali kaydı kenarları.

Birinin sizi bu kadar iyi tanıması ya da bu kadar düşünmesi hissi pahabiçilemezdi. Yutkundum. Boğazım yandı, önemli değildi.

Ne Giyerse Giderdi Hoşuma|| PanWinkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin