Hepinize iyi bayramlar 🌿🐟💜
Bu arada bundan sonra Jihoon'un giydiklerini bölüm sonlarına koyacağım, sevgiler ♡
+++
Kuanlin aşağı indikten sonra hazırlanmıştım. Aslında oldukça kısa olsa bile vücuduma tam oturan pudra renk kot bir eteğim vardı, onu giymek istemiştim ancak kamp alanı beni korkutmuştu. Bu yüzden çamur yeşili soluk bir gömlek ve siyah bir bahçıvan tulumu giymiştim. Kollarımı da dirseklerimin biraz üzerinde ilikledikten sonra ne olur ne olmaz diyerek pusulalı bir saat takmıştım. Kuanlin yüzünden bende pimpiriklinin biri olup çıkmıştım.
Şimdi ise arabadaki yolculuğumuz başlamıştı. Kampüs'e gidecektik, orada toplanıp hep beraber otobüse binecektik ve kamp alanına varacaktık. Kuanlin yol boyu hiç konuşmadı. Woojin'le kalacağımı öğrendiği için hala kızgındı. Onunla böyle olmaktan nefret etsem bile susuyordum. Çünkü başka çarem yoktu. Zaten asosyal bir tiptim, huysuzdum, geçimsizdim. Bir tane dostum vardı ki onunlayken bile ev rahatlığında değildim, tanımadığım biriyle mi kalsaydım yani?
Kuanlin direksiyonu kırıp virajdan döndüğünde ona baktım. Hafiften çatık kaşları, direksiyonu sımsıkı tutan damarlı kolları ile her zamanki gibi karizmatikti. Vücudu o kadar kasılmıştı ki, alnında bile damarlar belirmişti. Çenesi keskin hatlarını sergiliyordu. Bana kızgındı, canım acıyordu. Bana kızgın olsun istemiyordum. Sakince bir nefes bırakıp önüme döndüm.
Kamp boyu onu düşünecek ve iki gün boyunca huzursuz olacaktım. Aklım almıyordu. Kendimi duvara vurmak istiyordum.
Sonunda kampüsün önüne geldiğimizde Kuanlin arabayı park etmişti. Bense etrafa bakınıyordum. Otobüs çoktan gelmişti. Öğrenciler telaşla bavullarını taşıyordu. Bagajdaki bavullar üst üste binmişti. İşe bakın ki bana yargılayarak bakan tüm o kızların benimkinin üç katı kadar valizleri vardı. Hepsi kamp dediğimiz olayı defile sanıp süslenmişlerdi. Ben ise normal bir görünüm ve günlük doğal hafif bir makyaj yapmıştım.
Normalde olsa tarzımla hepsini vururdum, gerçi şimdi de vuruyordum. Ben rahatça ve spor görünümümle güzel bir yolculuk yapacaktım onlar ise elbise çekiştirip, etekle oturamayacaklardı. Gösteriş zarardır, derdi annem. Sen kendin ol.
Aklıma gelince telefonumu çıkardım. Dün kampa gideceğimi haber etmiştim zaten, bugün ise otobüse bineceğimi söylesem iyi olacaktı. Kuanlin'e o kadar alışmıştım ki ona haber verince bitiyor sanıyordum. Ailemi unutmuştum. Anneme otobüse bindiğimle ilgili bir mesaj çekip babama selam yolladım.
Kuanlin arabadan inip kapıyı çarpınca irkildim. Telefon elimden düşecekken son anda tutmuştum. Gözlerimle onu takip ettim, bagaja gidiyordu. Açılan bagaj ile görüntüm kayboldu. Omuzlarımı düşürüp indim arabadan. Kuanlin arabasını çok severdi, onun kapısını çarpması demek kıyamet gibiydi. Korkmuştum, durum sandığımdan bile daha büyüktü ve Kuanlin beni sandığımdan daha fazla kıskanıyordu. Yanmıştım.
Kuanlin yüzüme dahi bakmadan valizlerimi indirirken ağlamak üzereydim. Zaten isteksizdim, şimdi ise nefret ediyordum kamp fikrinden. Gözlerim hafifçe dolmuştu. Hemen yere baktım. İlgilenmiyormuş gibi yapıyordum. Lanet olası fazla gururluydum ve o bana bakmıyorsa bende ona bakmayacaktım. Etrafı inceledim. Kuanlin hala valizleri boşaltıyordu.
Çaktırmadan ufak ufak onu izliyordum. Üç parça eşyam vardı. Biri valiz, diğeri bavul ve diğeri de geniş bir sırt çantası. Uzanıp sırt çantamı kavradım. Kaldırıp sırtıma takacağım an hiç beklemediğim bir şey oldu. Kuanlin beni kendine çekti aniden. Hatta o kadar ani çekti ki birazda olsa kaldırdığım çantam yeniden yeri boyladı. Ben şokla ona baktığımda o yine bana bakmıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ne Giyerse Giderdi Hoşuma|| PanWink
FanfictionVe ben, senin için tüm bedelleri ödemeye hazırdım Küçük Prens. - Feminen Jihoon, Karizmatik Doktor Kuanlin.