2.5

2.3K 234 170
                                    

~Düzenlendi~
 

Usulca kapanan gözlerini izliyordum. Aklımda binlerce soru işareti birikmiş, bekliyordu.

  Sarhoş bir insan gerçeği ne kadar saklayabilirdi ki? Doğrusu sarhoşken nasıl yalan söylenirdi?

  İçime dolan ani bir huzurla, yüzüne doğru gülümsedim. Söylediklerinden çıkardığım tek şey evlenmemiş olmasıydı. Şuan bizi kurtarabilecek tek şey buydu.

  Büyük bir heyecanla iki elimi karnımın üzerine koyup, sessizce konuşmaya başladım.

"Bizim için hâlâ bir şans var. Seni bu hayatta tutabilmem için hâlâ bir şansım var."

  Jimin kıpırdandığında uyandığını düşünüp, ona taraf dönmüştüm. Düşündüğümün aksine yatağa daha fazla yerleşmişti.

  Yanına sokulup, yüzünü daha yakından izlemeye başladım. Kızgınlığım geçmiyordu ama her şeyin bir sebebi vardır düşüncesiyle kırgınlığım azalıyordu.

  Parmaklarımı yavaşça saç diplerine doğru uzattım. Alkolden çok kokusunun yeniden üzerime sindiğinin farkındaydım. Konuşmamız gerekiyordu, konuşmamız gereken konular vardı. Benim ona söylemem gereken; her gün içimde büyüyen, minik bir haber vardı.

  Öyle güzel uyuyordu ki, uyandırmaya kıyamıyordum. Nefes alış verişlerinin ritmini ezberlemiştim. Bu gece uyuyamayacak dahi olsam da, konuşmak için sabahı bekleyecektim. Günlerdir bekliyordum, bir gece beklemek zor olmasa gerekti, hem şunun şurasında sabaha ne kalmıştı?

   Nedenini bilmediğim halde içim içime sığmıyordu. Benden başka bir kadına dokunmamıştı. Bu kadar acının sonunda mutlu bir aile olabilecektik.

  Gözlerimi kapattım. Sabah bir an önce olmalıydı. Bunun yolu uyumaktan geçiyordu. Uyumak demişken acaba birkaç gün daha burda kalamaz mıydık? Hiç bilmediğimiz bir Ülke'de, dilini tam olarak  konuşamadığımız insanların arasında beraber birkaç gün de olsa  kaybolamaz mıydık?

  Gözlerimi açtım. Üzerini sıkıca örtüp, sessizce ayağa kalktım. Kahve makinasının yanına doğru ilerliyordum. Bu gece, sabahını bekleyeceğim en uzun ve en heyecanlı gece olarak anılarıma karışacaktı.

***

Güneş yüzünü göstereli üç saatten fazla olmuştu. Sabaha kadar her ihtimalı kafamda değerlendirmiştim. Yalanların sebebini az çok tahmin edebiliyordum.

 

   Eğer sebepler tahmin ettiğim gibiyse burda sonsuza dek beraber yaşayabilirdik. Kore'ye dönmek zorunda değildik. Ben bu şehirin bizim için yeni bir umut olacağına inanıyordum.

"Aishhh... Başım..."

  Uyandığını fark ettiğimde, pencerenin önündeki kanepeden  yüzümü ona doğru döndüm.

"Günaydın."

Gülümseyişime karşılık olarak sersemlemiş bir ifade ile bakıyordu.

"Sen ne zaman uyandın?"

Elimle uyuduğu yatağı işaret ettim.

"Bütün yatağı işgal ettiğin için uyuyamadım Park Jimin."

  Kendimi fazlasıyla aç hissediyordum. Sanki şuan bütün dünyayı yesem doymayacaktım.

  Yüzünü buruşturdu. Mahçup olduğu her halinden belliydi. Bilerek yapmadım desem, yalan olurdu.

"Gerçekten ben... ben özür..."

Böyle saçma ve yalan bir şey için özür dilemesine izin verecek değildim. Özür dileyeceği başka konular elbette olacaktı ama o konu, bu konu değildi.

TUTSAK~P|J|M~ (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin