flashback, 2003
''Seninle oynamak hiç eğlenceli değil ki! Daha koşamıyorsun bile...''
Nefes nefese kalmış bir vaziyette koşuşunu yavaşlatan Jungkook'un yanına ilerledim,ilerledim ve ulaştım. Daha fazla ilerleyemeyeceğimi anlamış ve tamamen durmuştu o da. Alt dudağım büzülmüş ve az önce söylediği şeye üzülürken ona baktım. Ondan başka arkadaşım yoktu, onunla eğlendiğim kadar kimseyle eğlenemiyordum. Ben onunla çok eğleniyordum fakat o benimle eğlenmiyor muydu? Bencil hissetmiştim aniden. Onun benimle ilgilendiği ve keyfim yerine gelsin diye uğraştığı kadar ben uğraşmıyor muydum yoksa?
''Tamam özür dilerim. Daha hızlı koşacağım, devam edelim.'' diyerek mızmızlandım fakat Jungkook gözleri başka yerdeyken omuz silkti.
''Yoruldum.'' dediğinde sinirle minik adımlarımı bir banka yönelttim ve popomu sertçe yerleştirip göğsümde kavuşturdum.
''Mızıkçısın işte.'' dedim. ''İstediğin gibi olmayınca bırakıyorsun.''
Bencillik hissi benden tamamen uçup gitmişti. İstediği gibi yapabileceğimi de söylemiştim. Jungkook inatçıydı. Henüz 6 yaşında olmamıza rağmen, Jungkook'un gıcıklığını anlatabilecek bir sürü kalıp bulabilirdim. Beni sinirlendirdiği zaman bülbül gibi şakırdım çünkü.
''Son kez...'' dedi küsmüş olmama dayanamadan. ''Eğer yakalarsan bu sefer senin istediğinden oynarız. Kabul mü?''
Suratıma dik dik baktığında kafamı gülerek kaldırdım ve ona kafamı salladım hızlıca. Daha sonra konuşmamıza fırsat kalmadan ayaklanmış ve son sürat koşmaya başlamıştı Jungkook. Neye uğradığımı anlamadan arkasından bir süre bakakaldım ama kızabileceğini düşündüğümden peşinden koşturmaya başladım ben de.
Jungkook bulunmamız gereken yerden çok fazla çıkmıştı. Annelerimiz görse bize kızıp bir hafta dışarı çıkma cezası verebileceği bir uzaklıktan bahsediyordum. Daha fazla koşacak gücüm kalmadığında duracaktım, ki ayağımın takılmasıyla düşmem durmama bir hayli yardımcı olmuştu.
''Jungkook!''
Bağırıp ağlamaya başladığımda durmak bilmeyen Jungkook durmuş ve panikle bana dönmüştü. Bana doğru koştuğunda kanayan dizime bakıp daha fazla ağlamaya başladım.
''Ne beceriksiz bir kızsın...''
Söylene söylene yanıma eğildi ve kanayan dizime üflemeye başladı. Kanayan yaram üflemesinin etkisi ile hafiflerken ıslanan yanaklarımı sildim. Jungkook bileğine sardığı bandanayı çıkarıp dizime sararken koşmaktan terlemiş saçlarına bakıyordum.
''Bandanama laf ediyordun abinden özendin diye, bak işimize yaradı.'' dediğinde cevap vermemi beklemeden bakışlarını gözlerimden çekti ve dikkatini başka yöne verdi.
Yüzünde heyecanla gülücükler açarken baktığı yöne döndüm. Çok güzel çiçekler açmıştı. Fark etmeden ben de gülümsemeye başlamıştım.
''Bahar gelmiş!'' dedi heyecanla Jungkook. Onun heyecanına dayanamayıp ben de ellerimi çırptım neşe içinde. Bahar demek, sokağa çıkıp daha fazla oyun oynayabiliriz demekti bize göre.
Jungkook ilerideki çiçeklerden biraz koparıp yanıma geldiğinde kaşlarım çatıldı aniden.
''Ne yaptın? Leylak ağaçlarını diken ahjussi bize çok kızacak Jungkook!''
İşaret parmağını dudaklarının üzerine koyup leylak ağaçlarının arkasındaki müstakil evi kontrol etti Jungkook. Elindeki leylağı utana sıkıla bana uzattı Jungkook.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
strawberry milk • jjk
Fanfiction''Tüm o güzel anılar ve fotoğraflar... Tutunduğum tek şey.''