18- dinlenme zamanı.

3.1K 245 38
                                    

''Siparişinizi alabilir miyim?'' diyerek önümdeki kişinin kim olduğuna bakmadan ekranda yeni sipariş için bir şeylere tıklıyordum. Çıkış saatime yaklaşıyorduk ama zaman geçmek bilmiyordu.

''Bir tane Kang Yun istiyorum.''

Siparişi ekrana girecekken duyduğum şeyi anlamamla duraksamış ve tanıdık sesin sahibine bakmak için kafamı kaldırmıştım. Gördüğüm görüntüden çok hoşlanmıştım.

''Jungkook-ah...'' dedim büyük bir sevinçle.

''Seni çok özledim. Bu gece seni görmezsem uyuyamazdım.'' dediğinde bakışlarım bir bebek seviyormuşum gibi parıldamaya başlamıştı.

''Ben de iş çıkışında seni arayıp buluşmayı teklif edecektim.'' dedim. ''Bütün gün aklımdaydın.''

''Sipariş vermek için bekliyoruz.'' dedi Jungkook'un arkasındaki kadın. Jungkook irkilerek yana çekildiğinde son müşterimin siparişini özürler dileyerek aldığımda tüm işim bitmişti. Patron çıkış onayımı vermişti.

''Beni bekle. Hemen geleceğim tamam mı?'' derken önlüğümü çıkarmak için uğraşıyordum bir yandan.

''Bekliyorum.'' dediğinde ona kısaca gülümseyip üstümü değiştirmeye gitmiştim.

Üstümü değiştirmiş ve dudaklarıma renk vermesi için pembemsi rujumu dudaklarıma dağıtıp birkaç kez parfüm sıkmıştım. Beni dışarıda bekleyen kişi sevgilimdi ve bunları yapmam gayet doğaldı. Eskiden etrafımdaki insanlar bunu yaptığında garipserdim fakat şimdi onları anlıyordum.

''Sevgilin için mi buraları parfümle kokuttun.'' dedi içeri giren Yoongi alayla.

Gülümseyerek kafamı salladığımda o da gülmüş ve önlüğünü çıkarmak için uğraşmaya başlamıştı. Ona kısaca veda etmiş ve beni bekleyen sevgilimin yanına dönmüştüm sonunda.

''Çok üşüdün mü?'' dedim yanına ulaştığımda. Burnunun ucu kızarmıştı ve uzaktan ellerini ısıtmaya çalışan halini görmüştüm.

''Hayır, üşümedim.'' dediğinde gülümseyip parmak uçlarımda yükselip kızarmış olan burnunun ucuna öpücük kondurdum.

''Suratın seni ele veriyor.'' dediğimde elimden tutup kendi montunun cebine ikimizin eli birbirine kenetliyken sokmuştu.

''Elini elimde hissedersem ısınırım.''

O her konuştuğunda, baktığında ve gülümsediğinde kalbimi içeride eritiyorlar gibiydi. Eriyordum, Jeon Jungkook beni mahvediyordu.

''Bana çok güzel bakıyorsun ama seni öpmek için müsait bir yerde değiliz sanırım.'' dedi utana sıkıla.

''Jungkook-ah...'' dedim. Ağlamak istiyordum, gözleri gözlerime değdiği her an 'bu gerçek mi?' diye sorguluyordum ve bunun gerçekliği beni ağlatıyordu.

''Sen... Sen kesinlikle benim ödülümsün.'' dediğimde beklemediği şeyi söylememle şaşkın şaşkın bana bakıyordu. Şirinliği kalbim için hiç iyi değildi.

''Ne?'' diye sorduğunda tekrardan parmak uçlarımda yükselip dudaklarına minik bir buse kondurup çekildiğimde Jungkook etrafını kontrol etmişti. Utanıyordu. Küçükken de utangaçtı. Bu beni gülümsetmişti.

''Yalnız kaldığım andan beri hem fiziksel hem ruhsal o kadar yoruldum ki... Sürekli bir şeyler için koşturdum, evde uzun süre tek kalamayan ben hayatımda yalnız bırakıldım ve çok zordu. Seni özlüyordum, annemi ve babamı, eski günleri özlemekte geçiriyordum günlerimi. Asla hiçbir şeyi düzgün yapamıyormuş, her şeyi elime yüzüme bulaştırıyormuşum gibi hissediyordum. Beceriksizdim ama güçlüymüş gibi durmak için çaba sarf ediyordum. Eve her dönüşümde daha bina kapısını açarken gözyaşlarım akmaya başlıyordu ve evimde yalnız başıma annemin, babamın, senin fotoğraflarınla konuşurken ağlayarak zaman geçiriyordum. Ağladığımda saçlarımı okşayıp her şeyin düzeleceğini söyleyecek hiç kimsemin olmaması ölüp gitme isteğimi artırıyordu.''

Son cümlemde durdurdu beni, dolu gözlerle izleyen Jungkook. ''Yun-ah...''

''Sen geldin. Sen tekrar geldin. Seninle bir saniyeliğine bile göz göze gelmek... Bu benim için her şey demekti Jungkook. Sana öfkeliydim, kırgındım, senden nefret ediyor ama çok seviyordum. En zor anımda seni bulamamak öfkeyle dolmamı sağlamıştı ama biz yeniden bir araya gelmeyi başardık. Bana anlattıklarından sonra sana öfkeyle dolma hakkını bulduğum için kendimden nefret ettim. Senin yanında olmamama rağmen, seni kurtarabilecekken dinlemememe rağmen benim tekrar her aradığımda bulabileceğim insan oldun. Yeniden elimden tuttun, beni yiyip bitiren özlem duygumun son bulmasını sağladın. Kimsem yokken ailem oldun. Ağladığımda saçlarımı okşayacak kişi oldun... Hayattaki anlamımı biliyor gibi hissediyorum, her sabah yeniden güne başlamak için bir sebebim var. Artık hayatımda sen varsın çünkü. Beni dinlendiriyorsun. Benim ödülümsün.''

Yanaklarımı ıslatan yaşları yüzündeki tebessüm ve yaşlardan parıldayan gözleriyle sildi Jungkook.

''Teşekkür ederim. Seni çok seviyorum.'' diyerek sonlandırdığımda artık tam anlamıyla ağlıyordum.

''Sen... aishh....'' deyip lafları toparlayamadığında hızlı bir hareketle kollarını etrafıma sarıp beni göğsüne bastırdı. Saçlarımı yavaş yavaş okşadığında kendimi çok iyi hissediyordum. 

''Seninleyken iyileşiyorum.'' dedi. ''Sen de benim ödülümsün.'' diyerek saçlarıma bir öpücük kondurdu. ''Ağlamana izin vermeyeceğim, artık bakarken mutlu olduğum yüzünde sadece gülümsemeler olması için uğraşacağım. Kalbimde çiçek açtıran gülümsemelerinin suratında hep var olmasını sağlayacağım. Yorulduğun zamansa dinlenmeni sağlayacağım. Benim ruhumu dinlendirdiğin gibi senin ruhunu dinlendiren kişi olmaya devam edeceğim.''

Sarılmayı kestim yüzüne bakmak istediğimden. Kafamı göğsünden çektim ve gözlerimi gözlerine diktim.

''Ben de seni çok seviyorum.'' dediğinde yavaş yavaş atıştırmaya başlayan kar eşliğinde yüzünü yüzüme yaklaştırdı ve az önce müsait bir yerde olmadığımızı söylemesine rağmen dudaklarımızı kavuşturdu.

Bu an hiç bitmesin istemiştim.

strawberry milk • jjkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin