16- iki güçlü çocuk.

3.2K 247 53
                                    

last part

Canavarlardan korkan küçük çocuk gibi kollarının arasında ağlıyorum.

flashback,2011

''Jungkook-ah...''

Bana fısıldayarak seslenen kişinin Seokjin hyung olduğunu biliyordum fakat gözlerim kısık bir şekilde kapının orada birinin olmadığından emin olmaya çalışıyordum. Emin olmadıkça Seokjin hyung'a dönmek istemiyordum. Sağlam bir dayak yiyeli üç saat oluyordu ve yenisini vücudumun kaldırabileceğini hiç düşünmüyordum. Kemiklerim sızlıyordu hala.

''Jungkook-ah... Uyudun mu yoksa?'' diye sordu umutsuzca.

Hızla kafamı çevirdim üzülmesin diye. ''Hayır, hayır. Ortalığın temiz olduğundan emin olmaya çalışıyorum.''

''Ağrın varsa yarın akşam yapabiliriz. Yürüme şimdi.''

Yorgun bakışlarının aksine canlı canlı gülümsedi Jin hyung. Gözlerinin altı çökmüştü, dudağının yanındaki yara onun da dayağının taze olduğunu gösteriyordu. Bugün matematik notu seksen beş olmasına rağmen yurt görevlileri onu dövmüştü çünkü ivmelerini düşürüyormuşuz. Doksan beş ve üstü almamız gerekiyormuş. Saçmalık.

Benim ise üç saat önceki dayağım yalnızca görevlinin bana takması yüzündendi. Buraya iki yıl önce geldiğim ilk gün o adama dik dik konuşmasaydım, bana kafayı takmayacaktı belki de.

Soğuk soğuk terlediğini görüyordum hyungumun. Şu aralar vücudu çok yorgun düşüyordu. Sürekli hastalanıyordu ve kontrolsüz bir şekilde zayıflamıştı. Ona bir şey olmasından çok korkuyordum. O giderse burada ben de ölüp giderdim büyük ihtimalle. Burada umutlarımı yeşerten, Yun'u bulabileceğime inandıran ve ailemin benimle olduğunu bana her gece hatırlatan abimdi ve o da giderse yapacak hiçbir şeyim kalmazdı.

''Hitoshi'den çok korkuyorum, hyung. Benim olduğumu anlarsa beni öldürür. Kemiklerim hala çok acıyor.'' dediğimde istemsizce gözlerim doldu.

Burada sürekli ağlayabilirdim. Ağlayacak çok şeyim vardı. Oturup harika giden hayatımın mahvoluşuna ağlayabilirdim. Birçok şey için ağlayabilirdim.

''Hitoshi bizi yakalamayacak tamam mı? Tek yapmamız gereken Akane'den telefonunu almak. Yun'un numarasını biliyorsun değil mi? Biliyorsun... Jungkook, değil mi?'' dediğinde kafamı salladım hızla.

''Elbette biliyorum.'' dedim.

''Ya seni tanımazsa Jungkook?'' dedi. ''Ya numarası değişmişse?''

Cebimde taşıdığım ve elimde kalan tek fotoğrafımızı çıkartıp Yun'un suratını inceledim. Güç toparlarken yüzümdeki hafif gülümsemeyle dikleştim ve Seokjin hyung'a döndüm kendime güvenir bir şekilde. Konu Yun olduğunda aksi bir şey düşünmezdim.

''Merak etme, hyung. O benim kurtarıcı meleğim.'' dedim. ''İkimizi de buradan kurtaracak. Kore'ye döneceğiz.''

Seokjin hyung'un gözleri dolarken üstümden yorganı kaldırıp ses çıkarmadan yatağımdan indim. Seokjin hyung'a kısaca 'gel' işareti yaptığımda karanlık odada nefes bile almadan kapıya kadar yürüdük. Ses yaparsak hapı yutmuştuk.

strawberry milk • jjkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin