flashback, 2011
Bavulunun içindekileri kontrol eden Jungkook'un yatağında oturmuş onu seyrediyordum. Yarın gidiyorlardı. Daha aylar var diyerek beni sakinleştirmişti fakat o gün gelmişti işte. Yarın sabahki uçaklarıyla Kore'yi terkedip Japonya'ya yerleşeceklerdi. Kabusun içindeymiş gibi hissediyordum. Gitmeleriyle hiçbir sorunum yoktu, çokça kez birkaç günlüğüne ayrı kalmıştık. Benim sorun geri dönmeyecek olmalarıylaydı. Kalıcı olarak gitmeleri fikrini hala beynim almıyordu. Karmakarışıktım.
Küçükken kullandığımız battaniyeyi eline alıp yeniden katlarken göz ucuyla bana baktığını hissettim ama ben ona bakmadım. Gözüm ellerinde, bavuluna battaniyeyi yerleştirmesini izliyordum.
''Yun-ah...'' derken bavulunu biraz itip yatağa oturdu Jungkook. Gözlerimi yatağa indirmiştim ve göz teması kurmamaya yemin etmiş gibi bakmamıştım ona.
''Benim için de zor.'' dedi. ''Benim için çok zor. Senin böyle oluşunu hatırlamak istemiyorum. Kafamda kalan halin bu olsun istemiyorum. Gülümse ve ben de biraz olsun rahat gideyim.''
''Jungkook, ben nasıl alışacağım bilmiyorum.'' dedim sesim titrerken. Sonunda gözlerimi gözlerine çıkarmıştım ve gözlerinin dolu olduğunu görmüştüm. ''Sen olmayacaksın. Okula giderken, dışarı çıkarken, eve döndüğümde... Olmayacaksın.''
''Tatillerin hepsinde gelirim.'' derken gülümsedi ve dolduğu için parıldayan gözlerinden bir yaş akıttı. ''Sana sürprizler yaparım sürekli. Birden beni kapında görürsün.''
Kalbim sıkışırken yanağını silip kendi gözyaşlarımı engellememiştim. Hiçbir yolu yoktu. Kalmasının hiçbir yolu yoktu ve ben çaresizliği iliklerime kadar hissediyordum.
''Beni unutursan...'' dedim. ''Beni unutursan, başka arkadaşların olursa ve kendine başka bir yakın arkadaş edinirsen... Japonya'ya gelir ve seni döverim Jungkook.''
Kıkırdarken ağlamaya devam ediyordu. Kafasını salladı. ''Asla.''
Bana doğru atılıp sıkıca sarıldığında kolları arasındayken ben sessizce ve o da hıçkırıkları evde yankılanacak şekilde ağlamıştık.
Ertesi sabah maalesef çok hızlı gelmişti. Ben Jungkook'ların evinde kalmış ve odasındaki büyük rahat koltukta uyumuştum fakat buna uyumak denir miydi emin değildim... Jungkook defalarca onun koltukta yatacağını ve benim yatağa geçeceğimi söylemişti ama onu dinlememiştim elbette. Sabah erken uyanacaktı ve yatağında mışıl mışıl uyumalıydı. Kore'deki yatağında son kez.
Alarmın sesi odada yankılanırken Jungkook hareketlenmişti. Ben ise zaten uyanıktım. Tüm geceyi 10 dakikalık uykularla geçirmiştim ve şimdi başım ağrıyordu. Jungkook alarmı yarı kapalı gözlerle kapatıp esnerken saatin yaklaşmış olması nefesimi kesmişti.
Ben oflarken o esnemeyi kesmiş ve bana bakmaya başlamıştı.
''Günaydın.'' dediğinde üstümdeki yorganı çekip oturur pozisyona geldim yatakta.
''Günaydın.'' derken keyifsiz keyifsiz ona bakmaya başladım.
Daha sonra her şey yine hızlı gerçekleşmişti. Çok hızlı... İstemediğim şeyler hemencecik olurdu zaten. Saati çabuk gelirdi, bu bir kural gibiydi.
Jungkook ve ailesi çabucak hazırlanmaya devam ederken ben bir süre boş kalan evde gezinmiştim. Her oda bomboştu. Aklımda canlanan hayallerle evi gezinmek kalbime ağrı sokuyordu.
Sonunda dışarda Jungkook'un babası arabaya bavulları yerleştirirken benim ailem de toplanmıştı vedalaşmak için. Annem Jungkook'a, annesi ise bana sarılırken dolan gözlerimi tutuyordum fakat biliyordum ki birazdan akmaya başlayacaklardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
strawberry milk • jjk
Fanfic''Tüm o güzel anılar ve fotoğraflar... Tutunduğum tek şey.''