part two
Kanatların büyüktü.
Ellerin küçücüktü.flashback, 2011
''Araba kazası. Üç ölü, bir sağ var. Bilinci açık değil. Araba çok kötü yuvarlanmış, sağ kalması mucize. Hemen ameliyata almamız lazım.''
Derinlerden duyduğum sesler, koşturma yüzünden çıkan ayak sesleri yüzünden gözlerimi bir an önce açma isteğiyle dolmuş ve zorlamıştım kendimi. Başım zonkluyordu... Hayır zonklamıyordu bu çok farklıydı. Resmen beynim eziliyordu ve vücudumda tarifsiz bir acı vardı.
''Gözleri! Gözlerini açmış!''
Hızla giden sedyeyi durdurduklarında hepsi birden dikkatle bana bakmaya başlamıştı.
''Merhaba...'' dedi beyaz önlüklülerden biri. ''Hastanedeyiz tamam mı? Güvendesin bir sorun yok. Seni iyileştireceğiz.'' diye ekledi yüzündeki büyük gülümsemeyle. ''Adını söylemek ister misin?''
Birden konuştukları dili unutuvermiştim. Söylediklerini anlıyor ama tam bir cümle kurarak konuşma gücünü kendimde bulamıyordum. Zihnimi zorlayacak gücüm yoktu. Annemi, babamı ve abimin nerede olduğunu sormak istiyordum. Onlarda güvende mi diye sormak istemiştim ama yalnızca ismimi söyledim.
''Jungkook.''
''Seni iyileştireceğiz, Jungkook. Sakın korkma tamam mı?''
Kafamı sallayamadan gözlerimin üzerine kalkmak bilmeyen bir ağrı oturmuş ve tekrar derin bir uykuya dalmıştım.
Günler geçmiş ve doktorlar söz verdiği gibi beni gerçekten iyileştirmişlerdi. Suratımda yara izleri, morluklar ve vücudumdaki izler duruyordu. Hala kemiklerimde yoğun ağrı hissediyordum ama buraya ilk gelişimdeki ağrıyla kıyaslanamazdı bile. Beni beş günde iyileştirmişlerdi. Buna rağmen her gün ağlamaya devam ediyordum. Fiziken beni iyileştirmiş olabilirlerdi ama kalbimdeki ağrıya hiçbir şey yapamamışlardı. Kendi ülkemde değildim ve bir anda yalnız kalmıştım.
Yine odamda koluma bağlı olan serumla oturuyorken ağlıyordum. Kafamın içinde sürekli annemin, babamın ve abimin görüntüsü vardı. Dikkat etmeliydi, babam dikkatli sürmeliydi. Madem gideceklerdi beni neden almamışlardı yanlarına? Beni de götürmeliydiler. Beni yalnız bırakmamaları gerekirdi.
Ellerimle yüzümü kapatmışken odamın kapısının sesiyle irkilip yanaklarımı silme gayreti göstermeden kapıya baktım. Doktorum ve yanındaki polis üniformalı adamlar bana bakıyordu. Yanlarında bir de takım elbiseli adamlar vardı.
''Jeon Jungkook?'' derken gülümsedi doktorum ve hepsini içeri alıp kapıyı kapattı.
''Nasıl hissediyorsun bakalım?'' dediğinde omuz silktim.
''İyi.'' dedim.
''Sana çok güzel bir haberim var. Artık hastanede kalmak zorunda değilsin.'' dedi doktor. ''Bu abi seni güvende yaşayacağın bir yere götürecek.''
Takım elbiseli adamın omzunu tuttu. Gözlerimi ona çevirdiğimde adam gülümsüyordu. Rahatsızca yerimde kıpırdandım.
''Yetiştirme yurdu. Bir sürü arkadaşın olacak. Beraber okuyacaksınız. Birlikte büyüyeceksiniz. Harika değil mi?''
Gözlerimden akan yaşlar ellerime düşerken kafamı önüme eğdim. Evime dönmek istiyordum. Kore'deki evime. Annem mutfakta kek yaparken onun kokusu eşliğinde odamda Yun'u izleyeyim istiyordum. Abim arada bir odama gelsin ve bizimle uğraşıp kendi odasına geçsin, babam işten gelirken Yun'un da bizde olacağını bildiği için paket paket çilekli süt alsın istiyordum. Bunların hepsini artık sadece hayalimde mi yaşayacaktım?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
strawberry milk • jjk
Fiksi Penggemar''Tüm o güzel anılar ve fotoğraflar... Tutunduğum tek şey.''