bad family ° jjk

idda

İyi okumalar. 💎

"Kim kim?" diyip kaşlarını kaldırıp bana baktı Yu jin.

Başımı Yu jin'e çevirip, göz devirdim. "Yok bir şey, hadi iş başına." diyip poposuna vurup tezgaha geçtim.

Jung woo yanıma gelip siparişleri söyleyince içeri geçip aşçıya söyledim. Bende patates ve kolaları ayarlamaya başladım.

Sipariş hazır olduğunda Jung woo'yu çağırıp teslim ettim, yanağımdan bir makas alıp gülümsediğinde, kaşlarımı çatarak eline vurdum.

"Salak." diye mırıldanıp göz devirdim.

"Bebeğim, şu müşteri siparişleri senin getirmeni istiyormuş." dedi Min ji, gösterdiği masaya baktığımda iki erkek vardı.

Dayak istiyorlardı sanırım, ama ben veremezdim onu maalesef.

Yani sonuçta güçsüz minnacık bir kızdım, eh bizde lafımızla sikeriz.

Gülerek masaya ilerlerledim, masaya geldiğimde durup yüzümden silmediğim gülümsememle bir sağdaki, bir soldaki çocuğa bakıyordum.

Yakışıklılar hep mi şerefsiz olur? Ama haklılar amına koyayım, bende yakışıklı olsam az şerefsiz olmazdım.

"Evet, ne alırsınız?" diyip kaşlarımı çatıp gözlerimi hafif kıstım.

"Telefon numaranı?" dedi sağımda ki çocuk.

"Onun yerine elimin tersiyle çarpsam da babayı alsan? Tam da sağımda duruyorsun, ne iyi vururum." diyip alayla güldüğümde kaşlarımı kaldırıp diyeceklerini bekledim.

"Müşteri memnuniyeti denen bir şey var, onu sağlamalısın. Yoksa kovulursun." diyip dudaklarını büzerek bana baktığında cidden bir tane çarpmak istemiştim.

"Yanlış yere geldin, azgın müşterilere burada hizmet verilmiyor, burdan taksiye bin. Bin kilometre sonra in, karşına bir ev çıkacak orası sana istediğini verir." diyip anlık kaşlarımı kaldırıp indirdim, gülümsemeyi ihmal etmiyordum tabii.

Sinirle bana bakıp ayağı kalktı, götüyle sandalyeyi devirmeyi ihmal etmemişti tabi.

"Pişman olacaksın." dediğinde kahkaha atmıştım, sen mi pişman edeceksin göt?

Ellerimi göğsümde birleştirip. "Nasıl olacak o?" dedim, ardından üzerine yürümeye başladığımda, şaşırıp arka arka gitmeye başlamıştı, bu salaklıkla nasıl beni pişman edecekti acaba?

Beyinyoksulukırayak

"Bana diyene bakın." tanıdık sesi duyduğumda başımı yana çevirip doktora baktım.

"Sen nerden çıktın?" diyip kaşlarımı çattım, demek ki baktığım çocuk Jungkook'muş.

"Annemden." diyip ciddiyce bana baktığında iğrenç espirisine iki saniye ölüp geldim.

"Hala bu akılla nasıl doktor olduğunu merak ediyorum." diyip göz devirdim. 

"Alırım arabanı." diyip alayla güldü karşısındaki çocuk.

What the fuc-ne arabası?

"Kusura bakma, biz iddaya girdikte." dediğinde kaşlarımı çattım, ne iddası?

"Seninle sevgili olacağını idda etti, bende olamazsın dedim. İddaya girdik, arabasına." diye ekleyip, merakımı giderdi.

Amına koyayım üstüme oynanmış, kumar masası mıyım ben?

"Yazık oldu, gitti araban. Kartal falan mı?" diyip kahkaha attığımda sinirle bana bakmıştı üstüne yürüdüğüm salak çocuk.

"Ve sen, benimle sevgili olamayacağına nasıl emin oldun?" demiştim başımı diğer çocuğa çevirirken, ne yapayım merak ediyordum.

"Bayadır buraya geliyorum, seninle konuşmak isteyenleri hep terslediğini gördüm. Emin olarak iddaya girdim." dediğinde hayretle dinleyip gülümsedim, helal valla aldı arabayı.

Elimi uzatıp çocuğun elini sıktım. "Helal olsun, güle güle kullan arabayı." diyip güldüğümde çocuk şaşkınca bana bakmıştı.

Eh ne denirdi ki, bende olsam bende iddaya girerdim. Uyanık çocuk bro, ses kes. Masadan ayrılıp tezgaha ilerledim.

"Senin akli dengen gerçekten yerinde değil." diyip peşime takıldı doktor. Senin çok yerinde sanki salak.

"Daha yeni mi anladın?" diyip güldüğümde şaşkınlıkla bana bakmaya devam etti.

"Burada çalışıyorsun?" dediğinde umursamazca ve bıkkınlıkla kafamı salladım.

"Demin iddaya girdiler diye adamı tebrik ettin farkında mısın?" dediğinde gülerek kafamı salladım.

"Evet, bende olsam aynısını yapardım. Çocuk uyanık." diyip omuz silktim.

Şaşkınlıkla yüzüme bakarken rahatsız olup çok bilmişce yüzümü buluşturup kafamı salladım. "Ne var?" dediğimde suratını ciddileştirip gözlerime bakmaya başladı.

Rahatsız olmuştum.

"Yok bir şey, sadece, Cheesecake istiyorum. Vişneli." dediğinde göz devirip önümdeki vitrinden alıp bir dilim tabağa koydum.

"Al." uzatıp, almasını bekledim, ama hala mal gibi yüzüme bakıyordu. "Masama." diyip arkasını dönüp gitti, sen kim köpek ya?

Sabır dileyip tabağı tepsiye koydum, masaya ilerleyip yüzüne fırlatırcasına tabağı masaya fırlattım.

"Al, başka birşey ister misin?" diyip anlık gülümseyip tekrar eski yüzsüzlüğüme döndüm.

"Kafamda parçalasaydın?" dediğinde tabağı elime alıp gülümsedim. "İyi fikir!" diyip tabağı kaldırıp keki yüzüne yapıştıracakken elimi tutup durdurmuştu.

"Woah! Kim bu kız Jungkook?" aaa masada başka insanlarda varmış, sinirden görmemiştim.

Kırmızı saçlı olan konuştuğunda kaşlarımı çatıp ona bakmaya başladım. "Sanane?" diyip doktora döndüm.

"Sen ciddi misin? Durdurmasam tabağı yüzüme yapıştıracaktın." diyip hayretle suratıma bakmaya başladı.

"Sen bir fikir sundun, bende deneyecektim. Ne var bunda? Kasma bu kadar doktor." diyip omuz silktim, mecazen dedi biliyorum ama salağa yatmak hoşuma gidiyordu.

"Sen gerçekten delirmişsin." diyip hayretle bakmaya devam etti, gülümseyip kafa salladım.

Tabağı elimden bırakıp arkamı dönüp tezgaha ilerledim.

Kapının zili çaldığında tekrar o yöne baktım, hoseok gelmişti. "Patron! Hoseok geldi." diye mutfağa bağırdığımda Jin mutfaktan çıkıp ellerini önlüğün havlusuna silip bize bakarak gülümsemişti.

"Hoşgeldin." dedim tüm suratsızlığımla. "Hoşbuldum duvar." diyip neşeyle gülümseyince göz devirdim.

O bana duvar mı dedi? "Ben Sun yeon'um, saksı değil Sun yeon!" diye bir an kızdığımda ellerini havaya kaldırmıştı.

"Huh, tamam sakin ol, sakin." diyip güldüğünde kendime gelip gülmüştüm.

"Sen neden böyle gereksizce mutlu ve neşelisin? Canımı sikiyorsun Hoseok." diyip tezgahı silerken derin bir nefes aldım.

"Hayat güzel, kuşlar uçuyor." dediğinde tezgahı silen elimi durdurup yavaş yavaş kafamı kaldırıp suratımı buruşturarak Hoseok'a baktım.

"Bu iğrenç ve eskimiş küf kokan edebiyatı yaptığına inanamıyorum." diyip kafamı yavaşça sağa sola salladım.

~

Bölüm sonu!

Öptüm sizi şap şup 💋🌸