Luke'un ağzından,
Koridordan geçip annem Liz'in yanına geldim. Evi düzenlemişti çünkü artık bizim evde yaşamak üzere o aptal çocuk geliyordu. Onu en son 5 yıl önce görmüştüm. Çok ezik, çirkin bir çocuktu. Hala öyle olduğuna da eminim. Odası, odamın tam karşısında olacaktı. Bu da demektir ki kapım açık bir şekilde rahatça hareket edemeyeceğim.
Sonunda gelmişlerdi. Babam demek istemediğim için ona John demeyi tercih ettiğim adam, yanında mavi saçlı, üzerindeki deri ceketiyle o kadar ateşliydi ki iç çamaşırımı ıslatmamak için kendim ile savaş verdim. John gelip bana sarıldı, sonra Michael ile sarıldım. Kokusu o kadar güzeldi ki. Aman Tanrım bana ne oluyor diye kendimi saniyeler boyunca sorguladım. Michael kaşına piercing yaptırmış, saçını o eziklikten kurtararak siyah a boyamış ve kas yapmıştı. Gay olmamama rağmen ben bile çok etkilenmiştim..
John ve Liz salonda eşyaları yerleştiriyorken Michael'ı odasında kıyafetlerini dizerken buldum. Odanın kapısına yaslandım ve beni fark etmesi için öksürürmüş gibi yaptım. Mükemmel yeşil renkli gözleriyle bana baktı
"Ne istiyorsun?"
"Hiçbir şey, ne yapıyorsun diye bakmak istedim"
"Oradan ne yapıyorum gibi gözüküyor? ahmak."
"Hey bekle, evime gelip öylece yerleşiyorsun ve hala bana kötü davranıyorsun. Benimle sorunun ne?"
"Ah, dinle sevgili Luke. Buraya geldiğim için mutlu olduğumu söyleyemem üstelik senin gibi bir salakla aynı evde kaldığım için, şimdi izin verirsen üzerimi değiştireceğim."Salak mı? Tam gözünün üzerine bir yumruk atmayı o kadar düşünmüştüm ki, üzerini çıkaracağını söylemesiyle çıkarması bir oldu.
Ağzım açık kalakaldım. Bembeyaz teni ve o güzel kasları.. Ah Tanrım sanırım banyoya girmem gerek.Liz ve John sinemaya gitmeye karar verdiler. Ve ben de o çocukla tek başıma kalmıştım. Kafamı sağa çevirdim ve ayaklarını masaya uzatmış telefonuna dalan bir Michael görünce odama çıkmaya karar verdim. Odama girip kapıyı kapattım. Ve ders çalışma masamın altına sakladığım iğneleri aldım. İçlerine uyuşturucuyu koyup, damarlarımdan enjekte etmeye başladım.
Kafam o kadar iyiydi ki, bedenimin uyuştuğunu hissediyordum. Ellerim soğuk olmaya başlamıştı ve yavaş yavaş dünya ile ilişkimi kesiyordum. Tam o sırada içeri baş belası çocuk girdi.
"Hey çocuk, dondurmaların nerede olduğunu bulamadım."
Gözlerimi ona çevirdim ama cevap vermeye halim yoktu. O yüzden sadece sustum.
"Hey?, sana diyorum sarışın." yine cevapsız bıraktım. Kapıyı sinirle çekip gitti.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
More // Muke
FanfictionDepresif Michael Clifford ve Bağımlı Luke Hemmings iki üvey kardeşler. Ama aralarında beklenmedik bir bağ var. Birbirlerini iyileştirecek güce sahip bir bağ.