Michael;
Çok kötü durumdaydı. Öylece odanın köşesine sinmiş bekliyordu. Ben çok korkmuştum ne yapacağımı bilmiyordum. Neler oluyordu?.
Yavaşca ona yaklaşıp ona bir kez daha sorunun ne olduğunu sordum.
"Olabilecek en kötü şeyi düşün Mike" dedi.
Ona
"Hasta mısın?" dedimki şu an düşündüğümde hiçbir şey sayılır.
Yanıt bu olsaydı harika olurdu."Hayır, hayır en kötüsünü düşün. Kötü, daha kötü. Olabilecek en kötü şeyi düşün."
"Uyuşturucu bağımlısı mısın?" dedim.
"Evet" dedi.
Hayatımın en kötü günüydü.
Onu omuzlarından tutup oyuncak bir bebek gibi sallamak ve
"Tanrı aşkına. Ne yaptığına bak!" demek istedim.
Ama bunun yanlış olduğunu biliyordum. Yapmadım. Ne yapmam gerektiğini biliyordum.
Önce telefonu açıp 112 yi aradım.
Daha sonra çok yavaş ve sakin bir şekilde Luke'a yaklaşıp"Seni seviyorum, seni çok seviyorum. Bunun üstesinden birlikte geleceğiz. Bana güven. Seni bırakmayacağım. Her saniye yanında olacağım ve seni destekleyeceğim. Seni çok seviyorum."
Kafasını kaldırıp o mükemmel derece güzel mavi gözleriyle bana baktı. Elimi uzattım. Resmen donmuş derecede soğuk ve kaskatı kesilmiş elini verdi. Ona sarıldım ve 112'nin gelmesini bekledik.
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Luke ambulansın içindeyken ben doktor ile konuştum. Bana bir kaç kutu yatıştırıcı verdi. Doktor bunların tamamen zararsız, sadece zor zamanların yatıştırıcısı olarak kullanılacağını söyleyip, bunları krize girdiğinde uyuşturucuyu unutması ve bağımlılığı önlememiz için verdiğini de ekledi. Ama bunu tek başına yapamayacağını, mutlaka bir uzman yardım alması gerektiğini belirtti. Bunun bizim için çok çok zor olacağının farkındaydım ama başka çaremiz yoktu.
Luke'u yatağa yatırdım. Şuan gayet sakindi ve rahatlamış görünüyordu.
Ben de yanına uzandım. Düşünüyordum, şimdi ne yapacağız?, nereye gideceğiz?, ve Luke'a nasıl yardım edebilirim?, onu nasıl bu pislikten kurtarabilirim.. diye derin düşüncelere dalarken bir anda çalan telefon ile irkildim. Hemen kalkıp telefonu aramaya başladım. Luke uyandı mı diye arada onu kontrol ediyordum. Telefonu Luke'un valizinden çıkarıp kapatmaya çalıştım. Ama yanlışlıkla elim değdi ve aramayı onayladım. İnce bir kadın sesi"Luke, bebeğim sonunda açtın, Tanrı Aşkına neredesin sen lütfen söyle yanına geleyim. Luke, Luke orada mısın??"
Şok olmuştum, bu ses Liz'e ait değildi ayrıca Melanie isimli kayıtlı bir numaraydı. Bebeğim mi? diye kendi içimde sorgularken kız hala orada mısın diye bağırıyordu. Kendimi toparlayıp cevap verdim
"Luke şuan uyuyor, kendisi konuşabilecek durumda değil."
"Pekala ona aradığımı söyler misin? onu çok merak ettiğimi de söyle."
"Tabii, bu arada siz kimdiniz?"
"Ben sevgilisiyim."
NE?, SEVGİLİSİ Mİ?
Luke'a kız arkadaşın var mı diye sorduğumu hatırlıyorum ve onun da hayır cevabı verdiğine eminim ama bu kim o zaman? siktir Luke.
Telefonu kapattım ve Luke' a tekrar baktım. Çok üzülmüştüm. Telefonu bir yere bırakıp aşağı indim.
Yaklaşık 2 saat otelin önündeki banklarda oturup 20 sigara bitirmiş olabilirim. Çok strestliydim. Luke bunu nasıl yapabilirdi üstelik ona bu kadar değer vermişken..Bir yerden ismimi duydum, kafamı yukarı kaldırdım ve otelin camından Luke'un bana bağırdığını gördüm.
"Ne var Luke?, Ne bağırıyorsun?"
"Aşağıda ne yapıyorsun bu soğukta? Yukarı gel hadi"
"Seni ilgilendirmez" (bu seni hiç alakadar etmez sllxlelzls)
"Bu da ne demek? İyi misin sen?"
"Ben iyiyim ama sana sormak lazım? Asıl sen iyi misin?"
"Tanrı Aşkına Michael, neler oluyor?"
Cevap vermedim. Oturduğum banktan kalktım ve yukarı çıktım. Kapıyı açıp adımımı içeri atar atmaz Luke bana sarıldı. Sımsıkı sarıldı. Kollarını tutup ittirdim. Kaşlarını çatarak bana bakıp tekrar sordu.
"Pekala, anlat hadi. Neler oluyor?"
"Bir şey olduğu yok."
"O zaman ne sikim diye bana kötü davranıyorsun!?" (bıktım bunların kavgalarından)
Yatağın kenarına oturdum. Luke hala gözleriyle beni takip ediyordu. Derin bir nefes aldım.
"Sana söyledim, bir şey olduğu yok. Ah bu arada telefonun çaldı, 'sevgilin' Melanie seni merak ediyormuş. Onu arasan iyi edersin."
Luke bana bakıp birden çatık kaşlarını indirdi ve kahkaha atmaya başladı. Bense ona bakakalmıştım.
"Neye gülüyorsun acaba?"
Yanıma oturup elimi tuttu. Gülümseyerek
"Dinle Michael, Melanie benim bir çevreden arkadaşımdı. O zamanlar çoğu insan hiç sevgilim olmadığı için benimle alay ediyordu ben de üzülmüştüm evet biliyorum bu doğru değil ama onunla çıkmıştım. Çünkü artık insan baskısına dayanamıyordum."
"Ne? Kızı yalnızca kullanmak için mi beraber oldun yani?"
"Hayır hiç beraber olmadık, hatta öpüşmedik bile. Sadece.." cümlenin sonunu getirmekte zorlanıyordu.
"Sadece ne Luke???"
"Sadece daha çok mal alabilmek için de kullanmış olabilirim."
bunu dediğinde başımdan aşağı kaynar sular dökülmüştü. Luke bunu yapabilecek bir insan değildi.
"Luke. Ben ne diyeceğimi bilmiyorum."
"Mikey, inan bana bırakmayı çok istedim, denedim. Ama yapamadım. Çok zor durumlar atlattım. Keşke hiç kullanmasaydım diyorum ama çok geç. Ben artık bir ölüyüm. Bana katlanmak zorunda değilsin. İstersen hemen şuan gidebilirsin."
Bana o güzel mavi gözleriyle öyle güzel bakıyordu ki..
"Bu canını hiç yakmaz mı? Seni şuan terk etsem gitsem, senin için bir anlam ifade etmeyecek mi?"
"Tabii ki bu beni mahveder. Ama kendimi attığım bir yangına, seni de çekip yanmana göz yumamam."
"Bu olmayacak Lucas. Ne ben seni terk edeceğim, ne de sen bir yangında kül olup gideceksin. Çünkü artık bu günden itibaren uyuşturucuyu bırakıyorsun. Sonuna kadar yanında olacağım. Birlikte atlatacağız bunu. Sana sonsuz güveniyorum. Senin de kendine güvenmeni istiyorum. Bana söz ver."
"Ama Michael b-"
"Söz ver Luke"
Uzun süre gözlerime baktı. Sanki ağzından çıkan kelimelerden çok, gözleri çok şey anlatıyordu. En sonunda gözlerini kapatıp
"Söz veriyorum." diye fısıldadı
Gülümsedim ve ona tekrar sarıldım. Eski Luke'u kendime kazandıracağım için çok mutluydum.
(Kazandırabilecek miiiii acabaaaaaa, yoksa luke kaçacak mı mkxdklxlelzlwl)

ŞİMDİ OKUDUĞUN
More // Muke
FanfictionDepresif Michael Clifford ve Bağımlı Luke Hemmings iki üvey kardeşler. Ama aralarında beklenmedik bir bağ var. Birbirlerini iyileştirecek güce sahip bir bağ.