o anda aklıma atakan'ın söyledikleri gelmişti, sadece etrafımdaki yaşlılardan duyduğum efsane tadındaki bir olayı yaşıyordum, düşündüm rüyamıydı diye ama emindim, babam gelip hadi uyu demişti, baba dedim ben kendimi iyi hissetmiyorum, kime gideceksek gidelim artık dedim, götürdü beni caminin hocasına, adamın evi tek katlı klübe gibi bir yerdi, babam kapıyı caldı, hoşgeldin diyerek karşıladı babamı, sonra hocam bir maruzatımız var demeye kalmadan, bunun ne işi var burda dedi, babam hocam bu benim oglum dedi, götür bunu dedi, istemiyorum burda dedi, hocam ben sizi ilk kez görüyorum diyorum, hoca duymuyor, götür bunu diyor cabuk diyor, babamla bizi kovdu resmen yani baska acıklaması yok resmen kovdu adam, babamın beti benzi attı, oglum dedi cok iyi adamdır halbuki niye böyle yaptı anlamadım dedi, ben iyice psikolojik olarak cökmüstüm, baba dedim, bıktım dedim icimi bosalttım agladım, eve götürdü babam dedemler biz oturuyoruz, bana bakıyor herkes, dedim ne var niye bakıyorsunuz, oglum dedi dedem, bize anlat dedi, hocayla görüsmüs, hoca buna ne dedi bilmiyorum, dedem hicbir zaman söylemedi, neler yasadıgnı tam olarak anlat dedi hepsini anlattım
oğlum dedi dedem, bu dünyada yalnız değiliz dedi, işte böyle öğüt verip duruyor, içimde dedeme karşı nefret oluştu yani o an parçalamak istedim, dede dedim öğütüne ihtiyacım yok, o yaşıma kadar asla dedeme saygısızlık etmemiştim ama o an öyle demek geldi öyle de dedim, dedem sustu babam bana bakıyor ama normalde bu saygısızlıgımı asla affetmez, acıyarak bakıyor sanki bana, baba dedim niye öyle bakıyorsun, seslenmedi, ne yapacaksınız dedim neyim var benim dedim, herkes susuyor, zaten psikoloji kalmamış, hergün aynı kabus, hocanın kovması, ailemin sadece basını egip susması, yalvarırım dedim söyleyin, oglum dedi babam seni birine götürecegiz o sana yardımcı olacak, kim baba dedim, ismini söyledi, gitmem ben ona dedim, adamı tanımıyorum ama, öyle bir şey var ki tanımadıgım adama karsı nefret duyuyorum, gitmem ona baba diyorum, babam tamam diyor yine sadece, ertesi gün zorla dedem babam ben bindik gidiyoruz, köye 1.5 saat uzaklıkta baska bir köyde yaşayan bu adam, neyse geldik bu köye, 9-10 tane ev ya var ya yok evler kerpiçten yapılmış bilen bilir, sokakta da kimse yok, girdik bu kücük köyün icine babam evlerden birinin önüne park etti, dedem önde babamla ben arkada gidiyoruz kapıya geldik dedem kapıyı caldı bir kadın actı kapıyı genc biri icerde yaslı bir adam oturuyor
girdik içeri, yaşlı adam tesbih çekiyordu uzun bir tesbihi vardı, kapıyı açan genç kadın buyrun oturun dedi, evde kanepe koltuk yok, sadece yerde minderler var sırt yaslamak için de uzunca bir sedir gibi bişey var, oturduk hoca halen tesbih çekip içinden bişeyler okuyor, sonra dedem selam verdi adam 10 saniye kadar okumaya devam ettikten sonra dedemin selamını aldı, kimseden çıt çıkmıyor, hoca birden bana döndü ve yaklaş dedi emir kipiyle, babam kafasıyla kalk işareti yaptı, ağır ağır ilerledim hocanım önüne, otur dedi, oturdum, bak dedi, baktım, gözleriyle gözlerime 10 saniye kadar dik dik baktı, türkçe olmayan bişeyler diyordu bana doğru bakarak, sadece bakıp birşeyler söylemeye devam etti ben yere bakıyorum sadece, gelini olduğunu tahmin ettiğim kadını çağırdı, birşeyler söyledi, kadın getirdi, 1 bıçak 1 kağıt 1 kalem 1 tas içinde su 1 de iğne getirdi, adam kağıda birşeyler yazdı ince uzun bir kağıttı, bu kağıda yazı yazdıktan sonra büktü büktü, makasla belli parçalar halinde 10 parçaya kesti, suyun içine attı, ama ağzı hiç durmuyor sürekli birşeyler mırıldanıyor, suya baktı birden gözleri faltaşı gibi açıldı ve bana baktı, iğneyi aldı, kolunu uzat dedi, hiç birşey demeden uzattım, koluma küçük küçük 5 delik açtı, hepsinden toplu igne başı kadar kan aktı, bu kanı tasdaki suyun içine akıttı, parmağıyla bu suyu karıştıdı, sonra sen çık dedi bana, dışarı çıktım, 5 dakika kadar sonra dedem ve babam yanıma geldiler, suratları düşmüş, arabaya bindik hiç konuşmadan, sonra arabada dedem, oğlum dedi sen bu illetlere nerede bulaştın.