kıza bakıp iyi misin peki şimdi dedim, iyiyim dedi sadece, sesi de kendi kadar güzeldi, bu kısa konuşmanın ardından yine bir sessizlik oldu, aslında hiç bahsetmiyorduk ama içten içe korkuyorduk akşamki mühür bozma olayından, hepimizin de aklı oradaydı, gece yakındı artık ve o yaklaştıkça üzerime bir ağırlık, bir hezeyan çöküyordu, sanki duvarlar üzerime geliyor gibiydi, daha fazla dayanamadım, birader dedim atakan’a dönerek, bana baktı, dışarıda oturalım mı biraz dedim, asıl amacım sigara içmekti, sonra hocama döndüm onay bekliyorum anlamında, kafasını çıkabilirsiniz manasında salladı, çıktık evin dışına orman tarafında bir taşa oturduk bununla, hatırlıyor musun dedim, neyi dedi, hiç cevap vermedim, cep telefonumu çıkardım mp3 olarak şu şarkıyı açtım, çok dinlerdik çünkü özellikle rakı içerken iki iyi dostken, bıraktım ortamıza telefonu, birer tane sigara yaktık sessizce dinlemeye başladık, atakan’a baktım gözlerinden boncuk boncuk yaşlar akıyordu, onu öyle görünce başımı diğer tarafa çevirdim sessiz sessiz ağlamaya başladım, bir taraftan gözlerimizden yaşlar akıyordu, bir taraftan düşünüyordum, normal insanlar gibi niye değildim diye, niye normal bir sevgilim yoktu, normal bir yaşantım yoktu
bir müddet böyle oturduk yarım saat falan geçmişti sanırım, hiç konuşmadık, arka arkaya sigaraları içtik, sonra içeri girdik tekrar, hoca yalnızdı kız mutfak tarafındaydı, atakan hocanın bulunduğu tarafa mindere oturdu, ben hızlı adımlarla mutfak tarafına geçtim, kız beni görünce biraz tedirgin oldu hafiften de utandı, senin yalan söylediğini hissediyorum dedim, başı yere eğikti, sonra gözlerime baktı, nereden anladın dedi, bu olaylar başladığından beri hislerim kuvvetlenmişti gerçekten de, ona da bunu söyledim, doğru dedi, yalan söyledim, niye dedim, artık annemin babamın üzüntüsüne dayanamıyordum dedi, gülümsedim, o duyguyu çok iyi bilirim dedim, hala musallatın mı dedim, evet dedi, ben sormadan ismini söyledi, ismi *** ydı, rüyalarında mı geliyor insan ya da hayvan suretinde mi dedim, benim dedi çok sevdiğim biri vardı evvelden, ama artık o yok, işte onun suretinde geliyor dedi, direk onun kılığında uyku halinde olmadığım zamanlarda bile geliyor dedi, sana nasıl oluyor dedi, ben rüyalarımda görüyorum dedim, peki dedim o sevdiğin ne oldu, anlatmaya başladı, buralarda biz odunlarımızı ormandan kendimiz getirriz, birgün babası ile ormana oduna gitmişti babası onu kucağında getirdi, ormanda fenalaşmış ondan sonra düzelmedi ve artık o yok dedi, ilk başta rüyalar ile başladı, her gece aynı rüyayı görüyordum, ormandayım o karşımda ancak hep yere bakıyor orman zifiri karanlık en ufak ses yok sadece karşı karşıyayız onun başı öne eğik ama suret onun sureti böyle devam ediyor sonra karşımdan kayboluyor arkama geçiyor ama onu göremiyorum kulağıma eğilip rüzgardan gelen bir fısıltı gibi 'ana ba heb bak' diyordu her gece, bu sözü duydugumda sanki bir rüzgar beni uyandırıyordu uyanıp sabaha kadar uyuyamıyordm, birgün hocama gelip anlamını sordum bu arapça imiş dedi, 'seni seviyorum' demekmiş dedi, betim benzim atmıştı bunu duyunca, sana aşkını söylüyordu yani dedim, evet dedi
peki dedim rüyalardan gerçeğe geçiş nasıl oldu, birgün yine aynı rüyayı gördüm 'ana ba heb bak' cümlesiyle yine sanki biri uyandırdı beni, ama farklı birşey vardı dedi, saat gece yarısını geçmişti, annemle babam uyuyordu, her zamanki gibi sabaha kadar uyumamayı planlıyordum yine aynı kabusu göreceğim diye, ancak bu sefer farklı birşey vardı, kapıdan ses geliyordu, köyümüzde zaten az insan var bu saatte ses gelmesi imkansız ama geliyordu işte, kapı çalması gibi değil, bu onun sesiydi evet oydu beni çağırıyordu, dışarısı karanlık ev karanlık ama o çağırıyordu, gitmeliydim o bana gelmişti, gittim kapıya doğru, kapıyı açtm kapının 10 metre uzağında rüyalarmdaki gibi kafası yere bakar vaziyette bir heykel misali en ufak bir kıpırtı olmadan duruyordu, yanına gitmek istiyorum ve gidiyordum ağır ağır, ağlıyordum mutluluktan, o yaşıyordu nasıl olmuştu bu, rüya değildi ama o, aşkım karşımdaydı, dibine yaklaştım, kafasını kaldırdım, gözlerini ağır ağır bana çevirdi, hayatımın en büyük korkusunu o an yaşadım bu aşkımın gözleri değildi bu dehşetin gözleriydi bu alevdi, göz çukurları dumansız ateş ile doluydu o an dilim kilitlendi, dondum kaldım, çığlık atmak istedim atamadım, gözlerine bakıyordum sadece aleve bakıyordum, babamın sesiyle irkildim, arkamı döndüğümde babam bana doğru koşuyordu, tekrar önüme döndüm o gitmişti, olduğum yere bayıldım, uyandığımda yatağımdaydım babam ve annem yanımdaydı, ilk onu görmem, fiziki birşey yaşamam o zamandı dedi