ortalığı temizledik topladık, sonra odamda oturup muhabbete başladık, bilader senin bu konulardaki ilmi bilgin kısıtlı değil mi dedim, tabii ki benden çok daha iyi olarak bu işleri bilen insanlar var kardeşim dedi, peki dedim niye hep senin dediğin oluyor, kısıtlı bilginle onlardan ve ced lerinden nasıl kurtulacağız, bu işlerden kim çok iyi derecede anlıyorsa ona gidelim kitabı gösterelim, kitap bahsi geçince gözlerini kaçırıyordu, besbelli kitabı kendine saklayıp kimsenin bilmemesini ona ulaşamamasını istiyordu, ya işi daha da büyütmeyelim kardeşim kendimiz hallederiz herşey bu kitapta zaten onların da yapacağı bunları okunaklı şekilde çevirmek biz de çeviririz diyordu, cümlesini bitirince direk aldım elinden kitabı, eğer en ufak hareket yapsa diğer kolunu da ben kıracaktım orda, hiçbirşey diyemedi, yarın sabah ilk iş hocaya gideceğiz dedim, hoca lafını duyunca yüzü ekşidi, ne hocası dedi, bir köyde yalnız yaşayan çok bilgili bir adam var hem de ne zamandır ziyaretine gitmemiştim benim yüzümden yani senin yüzünden çok iş aldı başına görelim onu, hem de kitabı inceletelim belki dermanımız ondadır dedim, hiç seslenmedi, eşşek gibi gelecekti, sessizce oturuyorduk, kitabı kapalı şekilde kucağıma aldım, ben yatağın üzerinde oturuyordum o yerde oturmuş parkelere bakıyordu, bir müddet böyle oturduk lakin bir yorgunluk çökmüştü üzerime gözlerim ağır ağır kapanırken anahtar sesiyle uykum açıldı, annem ve babam gelmişti, onların birazcıkta olsa normalleştiğini görmek en büyük mutluluktu benim için, odanın kapısını çaldılar, derhal kitabı yorganın altına sakladım, şimdi bir sürü soruya uğraşmak istemedim, ne yapıyorsun gece gece o günlükle diyeceklerdi, sonra kalkıp kapıyı açtım, yüzüme sahte bir gülümseme taktım, onlarda da sahte bir gülümseme vardı ama benimki kadar sahte değildi belki de bunun sebebi iyiye gidiyor olduğumu, normalleştiğimi düşünmeleriydi, nasılsın oğlum dedi annem, iyiyim anne muhabbet ediyorduk atakanla dedim, babam atakana ters ters bakıyordu ama hiç ses etmedi, hadi oğlum siz muhabbet edin istediğiniz birşey varsa yapayım dedi annem, sağol anne yatarız birazdan zaten dedim, tamam oğlum iyi geceler size dedi çıktı, onlar çıktıktan sonra da hiç konuşmadık atakanla, gözlerim yine yavaş yavaş kapanıyordu ama kapanmamalıydı zira yanımdaki adama hiç güven olmazdı, bu düşüncelerle zihnimi açık tutmaya çalışıyordum uyumamalıydım
ancak geçirdiğim günlerin ağırlığı, uykuzluğu daha ağır bastı, bayağıdır rüya görmüyordum, uyandığımda çok güzel bir gündü, içerisi güneş ışığıyla doluydu, yalnız bir tuhaflık vardı, burası benim odam değildi, hoca'nın eviydi, kalktım yataktan, birden aklıma atakan'ın da benimle birlikte olduğu geldi, atakan'ı aradı gözlerim yoktu, dışarıya baktım, dağ manzarası vardı, hiç bir canlı görünmüyordu yakınlarda, yalnızca göğün açık mavisi ve ladin ağaçlarının koyu yeşilinin muhteşem ahengini görüyordum, arkamı döndüm kimse yoktu, odam ışıl ışıldı lakin odanın kapıdan çıkış yani antreye bakan kısmı zifiri karanlıktı, oraya baktım gözlerimi dikip, aralıksız bakıyordum, bakıyordum, arkamdaki pencereye vurdular hemen boynumu çevirdim, ancak kimse yoktu arkamda, kafamı tekrar antre kısmına çevirmemle, gelini gördüm yüzüyle yüzüm arasında 10 santim yoktu, nefesini hissediyordum, gözleri yere bakar vaziyetteydi, sonra kafasını kaldırıp gözlerime baktı, alev alevdi, ama kötülük gözükmüyordu, hissetmiyordum en azından, gözleriyle bana bakıyordu konuşmuyordu, insan suretinde sadece bakıyordu, birden hocanın sesini duydum, kurtar oğlum diyordu, senin uğruna gidenim için kurtar, ses hocanın odasından geliyordu, oraya gitmek için antreye çıkmalıydım, zifiri karanlığa ilerledim, hocayı bu sefer yalnız bırakmayacaktım, ilerledim o karanlığa
gelin önüme geçti, izin vermiyordu, gidecektim, engel olamazdı bana, hocam yardım istiyordu çünkü, gelini dinlemeyip girdim antreye, kapkaranlıktı, hiçbirşey göremiyordum, geline bakmak için arkamı döndüm odanın kapısı yoktu, zifiri ve bomboş bir karanlıktı, ayakta duruyordum, gülüşmeler vardı sadece, arapça fısıldaşıp gülüyorlardı, etrafıma bakıyordum sadece, birden sol tarafıma dönmemle hocamı görmem bir oldu, karanlıkta bana bakıyordu, gözlerinden kanlar akıyordu ama gülüyordu nefret uyandıran bir sırıtıştı bu, arapça konuşuyordu, sesi çok çok zor çıkıyordu, kurtulacağını mı sandın dedi, kocaman gözlerle ona bakıyordum konuşamıyordum, arkamdan biri dokundu hemen döndüm, hocamdı yine, kurtulacağını mı sandın diyordu, boğuk boğuk ve arapçaydı yine, o anda aklıma ritüeller sırasında ezberlediğim şey geldi gözlerimi kapattım, bağıra bağıra okuyordum, birden boğazımdan çamurlar akmaya başladı, küllerle karışık bir çamurdu bu, gülüyordu, sadece o değil hepsi fısıldaşıp gülüyorlardı, boğuluyordum onlar için zevkliydi bu, tüm gücümü toplayıp hayatımda yapmadığım kadar yüksek sesle bağırdım, terler içinde uyandım, saat 2:30 du atakan oturmuş bana bakıyordu, kitap yanımdaydı kucagımdan düsmüs ama hala yanımdaydı, sadece bakıyordu, biraz kendime geldikten sonra, niye uyandırmadın lan beni dedim, bende şimdi senin bagırmanla uyandım dedi, yalan söylüyordu gözlerinden belliydi ben uyudugumdan beri beni izliyor olmalıydı, o gece sabaha kadar hiç uyumadım, sabah babamdan arabayı alıp hocanın köyüne doğru atakan'la beraber yola çıktık