part 22

203 5 0
                                    

bize söylediği şekilde sandalyelere oturduk, sandalyenin biri boş kalmıştı, masada duran mumları yaktı, aynayı masanın üzerine *** şeklinde koydu, mumları tek tek *** şeklini elde edene kadar özenle aynanın üzerine yerleştirdi ve hepsini yaktı, biraz evvel birşeyler yazmış olduğu kagıdı ikiye böldü ve birini bana, birini atakana verdi, bunları o bize dediğinde aynı anda okumamızı söyledi, atakan'ın benden cok sey bilmesine, bu islerle cok daha alakalı olmasına rağmen yüzündeki korku ile karışık tedirginlikten, bu ritüelden ne kadar çekindiği belli oluyordu, onun bu tedirginlik dolu yüz ifadesine baktıkca icimde türlü korkular filizleniyordu, ancak burada bırakıp gitsem bu kabuslar devam edecekti, hiçbirşeyi halledememiş olacaktım, ne olursa olsun burada kalıp bunu yapacaktım, o adama ve bunların sebebi olan atakan'a güvenmekten başka elimden gelen birşey yoktu, adam ayağa kalktı, ışığı söndürdü, mumlardan biraz olsun aydınlanıyordu içerisi ancak yine o zifiri karanlık etkisini tamamen kaybetmemişti, geldi oturdu, tabaktaki malzemelere de bir kibrit çaktı, bize başlayın dedi, başladık okumaya, adam da gözlerini kapatıp ezberinden birşeyler okuyordu, lakin atakan ile adamın okuduklarını dinleyince üçümüzün okudugu seylerin farklı oldugunu duydum, bunu o zaman bilmiyordum üzerinde de fazla durmamıştım ancak şimdi çok iyi biliyorum ki, ücümüz de ayrı ayrı ritüel yapıyormuşuz, bunun nedeni ise uğraştıgımız şeylerin son derece güclü olmasından kaynaklanıyordu

bu sefer atakan'ın evinde yaşadığım deneyimden çok daha korkunç, çok daha derin tedirginliklere götüren bir deneyim yaşayacaktım, bunlardan habersiz sadece kurtulmak umuduyla okuyordum mumun yaydığı hafif ışıkta kağıdı, atakanın sesi, adamın sesi, benim sesim, o günahlar odasında birbirine karışıyordu, mumların ışıgı hafif hafif tiremeye başladı, adam ezbere okumaya devam ederek gözlerini açtı, okuyor okudukca aynanın ortasına bakıyordu birden gözleri dev gibi oldu, sesi hızlandı bagırarak okuyordu, mumların alevleri yükseldi dumanlar arttı odada hareket ediyorlardı duvarlardan net biçimde görülüyordu, artık içerdeydiler, hoca bağırarak adını sordu, *** oglu *** yım dedi, tekrar adını sordu *** oglu *** yım dedi, ne istiyorsun *** oglu *** dan dedi, benden bahsediyordu, adım anılınca icimdeki korku iki kat daha büyümüştü, katil dedi

şu anda çok iyi arapça biliyorum şimdi düşününce çok iyi hatırlıyorum çağırdıgımızın neler söylediğini, sebebini bende bilmiyorum ama çağırdıklarımızın ya da biz istemeden gelenlerin hepsi arapça konuşuyorlar, arapça bilmeyen adamla da konuşabilirler siz onu anlarsınız, cevapta verebilirsiniz ancak bunu fiziksel bir olay olarak düşünmeyeceksiniz ben rüyamda konuşurken de babam yemin ediyordu arapça bağırdığıma, lakin o zamanlar tek kelime dahi arapça bilmiyordum, buna benzer şeyleri yaşamış olanlar bu durumu anlayacaklardır, adam sordu kimin katili diye, *** oğlu *** nın dedi, heryeri kapalı odanın içinde bir rüzgar geziyordu sanki, belki sadece bana öyle geliyor diye düsünürdüm bunu son zamanlarda gördüklerimden sonra ama mumların ateşinin bir o tarafa bir bu tarafa sallanması bunu kanıtlar nitelikteydi, uğultular geliyordu, duvarlarda zaten gölgeler hareket ediyordu, kanıtla dedi adam, kolye dedi çağırdığımız, çocuğumuzu öldüren, kolye takan ademoğlu dedi, atakan’ın bana verdiği kolyeden bahsediyormuş meğer, atakan denen şerefsizin kolyeyi bana vermesinin içine benim resmimi koydurmasının sebebi buymuş, adam bana baktı sen mi öldürdün dedi, hayır dedim bilerek ve isteyerek öldürmediğime yemin ederim dedim, adam gözlerini tekrar aynaya çevirirken ağzımdan o kelime pek istemeyerekte olsa çıktı, atakan dedim, o yaptı bunu dedim, atakan bana baktı gözleri kocaman olmuştu ama nefretle bakmıyordu bana, sadece korkuyordu, korktuğu ben değildim, çağırdığımızdı, adam atakan’a döndü, doğru mu bu dedi, atakan hiçbirşey demedi, yalan da demedi, ben öldürdüm de demedi, adam hemen size verdiğim kağıtları okuyun tekrar dedi, kendi de okuyordu ezbere, okumaya başlayınca yalancı dedi çağırdığımız, adam aynanın üzerine iyice eğildi, yüzü aynaya değiyordu, bağıra bağıra okuyordu, sadece yalancı diyordu çağırdığımız, o gün yaptığımız şey ve okuduklarımız ona cocuğun katilini verecegimize dair bir çağırma şekliymiş, yoksa gelmezlermiş, ondan dolayı adama yalancı diyordu, cünkü katili vermeyi sözlerle taahhüt ediyor ancak cagırdıgını geri yollamaya calısıyordu, bize de bu yüzden kagıtları okuyun demiş, adam okuyordu biz okuyorduk lakin sadece yalancı diyordu, gitmiyordu, birden adam sustu, birdenbire çenesi kilitlendi sanki, aynaya yüzünü dayamış bağıra bağıra okurken sadece aynaya bakıp susmuştu, biz çağırdığını tekrardan gönderdiğini düşündük sadece adamın yüzüne baktık, o sırada ayna ince bir şerit halinde çatladı, adamın elleri istemsizce hareket ediyor gibiydi sanki içinde biri vardı ve kollarını omuzlarının arkasına götürüyordu, oturdugu yerden yere düştü, kaskatı kesilmiş gibiydi sadece kolları omuzlarının arkasına gidiyor içinden biri ızdırap veriyordu sanki, çenesi kitli gibiydi dişlerinin gıcırtısı duyuluyordu çünkü, adam birden çığlık atmaya başladı, alnında görünmez bir el küllerle bir şey yazıyordu ağır ağır ve derinden yazıyordu çünkü çığlıklar bunu gösteriyordu, ama o kadar derinden bir çığlıktı ki, bu derece pislik bir adama dahi acıyorsunuz o anda, biz çoktan okumayı kestik olanları izliyoruz, alnına yazdıgı şey bitince gölgeler kayboldu rüzgar yok oldu sanki, kalkıp hemen ışığı açtım, adam yerde hareketsiz yatıyordu, atakan benden daha çok korkmuştu zira alnında yazan şeyi okuyordu, biliyordu arapça, yazdığı şey de arapçaydı, atakana baktım okuyordu ağzından çıkan kelime ke-fe-re idi

Korku HikayesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin