"DÜNYA, GÜL BANA"

213 23 9
                                    


"Bırak. Bırak beni her şeyi yap ama bunu yapma. Tekrar bağımlı yap beni ama yapma bunu. "

Anne, yardım et.

"Yalvar. Baba de, haykır. Baba de lan bana."

Bu sefer annelik yap lütfen, yardım et.

"Sen benim babam değilsin."

Anne.

"Üvey de olsa babanım ben senin. Baba de lan bana."

Anne.

"Babalar kızlarına tecavüz etmiyor. Rıfat, orospu çocuğu bırak beni."

Tanrım, duy sesimi.

"Düzgün konuş benimle. Yakarım saçlarını, fahişe seni."

Anne, yardım et.

"Öldür beni ama yapma bunu."

Anne?

"Baba de bana. Söyle hadi. Baba de."

Özür dilerim, Derin.

"Baba. Baba ulan baba!"

Anne?

"Bu kadar basit. Siktir git şimdi karşımdan. Git, bir yerlerde geber."

Çözdüğü kemerini tekrar kavuşturdu, bana dokunduğu pis elleriyle. Adi bir sırıtışın ardından, kalktı üzerimden. Yavaşça kapanan kapının sesi doldu kulaklarıma. Ağlamaktan kuruyan dudaklarımı ıslattım. Yavaşça gözlerimi açtığımda, kapıda duran kadını gördüm.

"Ne oluyor burada? Rıfat bu ne hal? Derin, ne işin var yerde? Ne oldu dedim size."

Bağırmaktan kısılmış sesimle tekrar fısıldadım kendi kendime.

Anne.

"Ne olacak? Fahişe kızın beni baştan çıkarttı. Kucağıma oturmaya çalıştı."

Gözlerini kocaman açan anneme baktım. Buna inanacak kadar aptaldı. Annem yoktu benim, yabancı bir kadın vardı karşımda.

"Doğru mu bu? Seni küçük fahişe."

"Ah!"

Elimi, attığı tekmenin acısıyla dudaklarıma götürdüm. Kıpkırmızı, sıcak bir sıvı ellerimi boyadı sonra. Neden? Bunu bana neden yapıyorsun?

Yavaşça ayağa kalkmaya çalıştım, gözyaşlarımı elimin tersiyle sildim. Koşarak odama gittiğimde, yatağımın altında duran silahı aldım. Ellerim titriyordu. Hızlı adımlarla içeriye doğru yürüdüm. Rıfat denen üvey babam; bana kanı donmuş bir şekilde bakmaya başladı.

"Derin ne yapıyorsun? Kızım, sakin ol."

İşte şimdi başlıyorduk.

"Bana sakın bir daha kızım deme."

"Derin, bırak o silahı kızım."

Anne.

"Sen de sus. Beni doğurdun, bitti. Sadece biyolojik annemsin sen benim. Sakın bana kızım deme."

Benim; mutfakta kahve yapıp, bir masaya oturup, karşılıklı kahvemizi içerken, hoşlandığım çocuktan bahsedeceğim bir annem olmamıştı hiçbir zaman. Öz babamdan kaçıp, bir kahpenin koynuna giren bir annem olmuştu. Yanında beni de sürüklemişti buraya. Kaç kere denedim biliyor musunuz kaçmayı. İlk denediğimde on üç yaşındaydım. Kaburgalarımı kıra kıra eve getirmişti Rıfat. Pes etmedim, yine de çok denedim. Sayamam, sayamam çok küçüktüm, dayanamam.

N E P E N T H E ( ZİFİRİ SULAR )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin