"SEVDİĞİM KADIN"

84 14 8
                                    



Bölüm Şarkısı: *Yasmin Levy - Algo De Ti 



Sarılmak nasıl bir şey bilmiyordum, belki de biliyordum ama bu kadar güzel olduğunu bilmiyordum. Teoman, o nasıl bir sarılmaktı öyle?

Oyun oynarken düştüğümde, dizim acıdı, canım yanıyor diye babama koşamamıştım hiçbir zaman. O da; geçti kızım, gel saralım yaranı dememişti hiçbir zaman. İçimde öyle ukteydi ki; babama sarılamamak. En acısı neydi biliyor musunuz? Baba şefkati görmeyip, baba diye sığındığın adama sarılmak. Ve o adamın sizi bir şey uğruna... Her neyse, ben gideyim kendimden. Yakayım kendimi, içim yanıyorken.

"Daldın yine, Derin?" diye soran Özge'ye baktım. Sahilde oturmuş, bira içiyorduk. Hastahane müdürümüzün kızıydı Özge. Zeynep abladan izin almış, akşam dışarı çıkmıştım. İçimde tutamıyordum artık, kalbim patlayacak gibiydi. Her şeyi baştan sona anlattım. Annesi Özlem Hanım, ne kadar hastahanede tedavi gören bir ruh hastasıyla görüşmesini istemese de, Özge yine de benimle görüşen tek güvendiğim kız arkadaşımdı. Zeynep abladan sonra tabii. En az benim kadar Boran'dan nefret ediyordu. İlişkimizi en başından desteklemiyordu, o çocukta bir şeyler var üzecek seni diyordu ama dinlemiyordum işte. Aslında ben değil, kalbim dinlemiyordu. "Daldım ya, ee ne diyorsun olanlara?"

Gülümseyerek, şişeyi dikti. Uzun, boyunlu kazağının koluna ağzını sildiğinde, ona ters bir bakış attım. "Teoman'la sen gibi bir aşk nasip olur mu be bana da bir gün?" Tekrar şişeyi diktiğinde, kaşlarımı çattım. "Ne aşkı? Saçmalama. Kötü olduğu için bana sığındı sadece Özge,"

Haykırarak kahkaha attı. Sarhoş mu oluyordu? Sadece üçüncü birasını içiyordu ve bu neredeyse imkansızdı. "Sen de karşılık vermişsin ama, sende sarılmışsın çocuğa."

"Sarhoşsun," diyerek biten şişeleri çöpe atmak için ayaklandım. Eve gidiyorum sanarak, arkamdan sallana sallana yürümeye başladı. "Sarhoş falan değilim, çok güzel şeyler hissediyorum sizle ilgili,"

Şişeleri çöpe attığımda, tekrardan çimlere oturduk. Dördüncü biramızı açtık, bende bir şey yoktu ama Özge' nin gözleri dolu doluydu. Elimi yanağına koyarak, bana dönmesini sağladım. Dudaklarını büktü, küçücük çocuklar gibi. Oysa biz yirmi üç yaşında iki genç kızdık. "Neyin var senin? Dökül bakayım," dediğimde göz yaşları pıt pıt düşmeye başladı. Konuşmuyordu, nefes alamıyor gibi bir hali vardı. "Seninle bir şey konuşmak istiyorum, ciddi ciddi." Gözyaşlarını silip, ciddi bir tavır aldığında çok sarhoş olmadığını fark ettim.

"Gerçek aşklar yarım kalmaz Derin,"

Birasını yudumladı.

"Boranla siz yarım kaldınız," Dalga geçer gibi gülümsedi.

"Seni yarım bıraktı demeliydim," Burukça tekrar gülümsedi. "Canın o kadar acıdı ki, fiziksel olarak. Ama en çok burası acıdı," Sağ elini kalbimin üzerine koyarak, bir kaç saniye öylece durdu. "Çok acıdı Derin, biliyorum. Başkası yaşasaydı, sağ çıkamazdı senin yaşadıklarından," Elini çekip, birasını sonuna kadar fondip yaptı. "Annem seninle görüşmemi istemezdi, biliyorsun. Yasemin, sen ve ben ne güzel takılırdık eskiden. O fahişenin de Boran'dan farkı yokmuş." Büyük bir patlama yaşadı aniden. "Onların hayatını karartacağım, senin haberin olmayacak. Gerekirse öldüreceğim," Aniden ayağa kalktı, alkolün etkisiyle düşecek gibi olsa da tuttum onu.

"Bak, gördün mü ben her zaman düşecekken sen beni tuttun. Ben seni tutamadım böyle, yardım edemedim sana." Ellerini yüzüne kapatıp, ağlamaya başladı. "Annem yüzünden, annem yüzünden. Özür dilerim, özür dilerim Derin." Kafasından tutarak, göğsüme yasladım. Saçlarına minik minik öpücükler kondurarak sakinleşmesini sağladım. Hıçkırıkları yavaş yavaş geçtiğinde, bankta oturmuş bizi gülerek seyreden, uzun saçlı, sakallı birini inceledi gözlerim. Boran!

N E P E N T H E ( ZİFİRİ SULAR )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin