Gözlerim sımsıkı kapalıydı, hayatta olup olmadığımı anlamak için nefes aldım. Göğsüm şişti, geri indi. Dizlerimde uyuyan serseri adam, huysuzca kıpırdandı. Gözlerimi açtım. Gerçekti.
Nefes alabiliyordum ama en önemlisi dizlerimde uyuyan bir adam vardı. Serseri bir adam. Şu an ölmek istedim, bu huzur bana çok fazlaydı. Hayatım boyunca, kendimi hiç bu kadar huzurlu hissetmemiştim.
Ellerimi, saçlarında gezdirmeye başladığımda, yüzüne baktım. İlahi bir suratı vardı. Kahverengi saçları, güneşte turuncu gibi gözüküyordu. Biçimli kaşları vardı, kirpikleri biraz seyrekti ve gözleri çok şişmişti. Göz altlarının mor olması uykusuz geçirdiği günlerdi. Burnu kibar bir beyefendiydi fakat dudakları onu sıkıca öpme isteği uyandırıyordu, aklımda da kalbimde de. Sakallarını sık sık keserdi çünkü yüzü pürüzsüzdü. Şimdi biraz uzamıştı eskisine göre. Çenesi sivriydi ve onu en güzel gösteren bu detaydı.
Onu ilk defa bu kadar detaylı incelediğimi fark ettiğimde, gülümsedim. Ellerimi yüzünde gezdirmeye başladım, o da gülümsedi.
Gülümsedik.
Bu, gerçekti.
Gözlerini açtı ve gülümseyerek ona baktığımı gördü. Hiç bozmadım, ona bakmaya devam ettim. Ölüm vardı ve yaşadığım bu hayatta ben birçok kez ölümle burun buruna gelmiştim.
"Galiba beni seviyorsun Derin," diye fısıldadı dudaklarındaki sıcak nefesiyle. Yüzümü buruşturdum ve kaşlarımı kaldırdım. "Galiba değil," dedim. "Seni çok seviyorum Teoman,"
Elleriyle yüzünü sıvazladı ve boynumdan tutup beni kendine doğru yaklaştırdı. Onu öpemezdim. Dudağımın kenarına bir öpücük kondurdu. Beni yanıltmıştı, gözlerimdeki telaştan belli etmiştim çünkü.
"Ne oldu?" diye sordu gülümserken. "H-hiiç," diyebildim kekeleyip bir kez daha ona rezil olurken. "Her şeyin farkındayım," Hala dizlerimde yatıyordu ve ben ona yukarıdan bakıyordum. Buradan inanılmaz güzel gözüküyordu. Ona doğru yaklaştım ama o konuşmaya devam ediyordu. "Beni öptüğünde, sonbaharımın ağacından bir yaprak düşecek." Duraksadım. "Sonbaharım sensin. Ağaçtan düşen yaprak da korkusuzca yaşayacağın yeni bir sayfa," Gözlerini bir saniye bile benden ayırmıyordu. "Fakat," Kaşlarını çattı. "Benim yanımdasın, korkmanı gerektirecek hiçbir şey yok. Öyle değil mi Derin? Her şeyi kendi gözlerinle gördün, yaşadın. Her şeyin üstesinden beraber geldik," Benden onay bekler gibi baktığında, evet dercesine kafamı salladım. "Benim bahsettiğim," Gözleri dudaklarıma kaydı. "Beni korkusuzca öpmen, benimle sevişmen," Yanaklarım ısınmaya başladığında, ona biraz daha yaklaştım. Ama zamanı değildi, aniden kendimi geriye çektim ve sırtımı yasladığım ağaca çarptım. Ağaçtan sarımsı bir yaprak düştü. İkimizde şaşkındık. "Hayır," dedim gülümseyerek. "Öpüşmenin sırası değil,"
Bu söylediğime sesli bir kahkaha attığında, suratına sert bir top geldi. Hızlıca ayağa kalkıp bir küfür mırıldandı. Bende ayağa kalktım ve etrafıma bakındım. Güney ve Özge karşıdan bize bakıp gülümsüyordu. Teoman, Güney'e doğru koşmaya başladı. "Hay amına koyayım! Acıdı lan acıdı!"
Güney kaçmaya başladığında, bende Özge'nin yanına doğru yürüdüm. Özge'de gülümsüyordu. Ona baktığımda, yüzümdeki gülümseme silindi. Yanına geldiğimi fark ettiğinde, o da sessizleşti. "Ne oldu kuzum, bir sorun mu var?" Hiçbir şey söylemeden ona sımsıkı sarıldım. Özge'nin elleri belimde idi fakat omzumda da bir el hissettim. Gözlerimi açtığımda; Teoman, Güney, Özge ve ben sarılmıştık. Ağlamamak için dudaklarımı ısırdım. "İyi ki varsınız çocuklar," diye fısıldadım kısık bir sesle. Nefes alamadım o an ve hıçkırdım. Daha sıkı sarıldılar. Daha sıkı sarıldık. Omzumda bir ıslaklık hissettiğimde kafamı kaldırdım. Özge ağlıyordu. "Yahu," dedim yutkunarak. "Ağlamamak için kendimi tutuyorum senin şu yaptığına bak,"

ŞİMDİ OKUDUĞUN
N E P E N T H E ( ZİFİRİ SULAR )
Teen FictionAkçakoca'da üvey babası ve annesiyle zorla yaşayan küçük Derin'in çok ilginç bir hayatı vardır. Bir gün öyle bir şey yaşar ki, tüm hayatı değişir. Yeni bir abla kazanır, yatırıldığı hastahane de ilk defa birine aşık olur ve sevgilisi olur. Tedavisi...