Bölüm 2

254 26 2
                                    

Babam arabayı dikkatlice sürerken aynı zamanda bana da sorular soruyordu.

- Kızım şimdi sen kaç gün kalacaksın orada?

- Valla baba henüz kesin değil. Merak etme ama 1 haftayı geçmez. Orada liseden bir arkadaşım var gitmişken yanına uğramazsam darılırım dedi.

- Yahu ben yine unuttum sen nereye gidiyordun Görkem?

Gülümsedim:

- New York baba.

- Bak görüyor musun yaşlandık da hiçbir şey hatırlamıyoruz...

- Yok be baba ben de karıştırıyorum arada.

- Arkadaşının adı neydi bu arada?

Ah ah!!! Babam kız mı erkek mi diye merak edince böyle dolaylı yoldan soruyor. Baba o , tabii ki merak edecek!

- Damla var ya hani lisede toplantılarda hep övülen kız. Hocaların gözbebeği...

- Hee o kız...

Bu da babamın rahatlama şekli. Heee o kız...
Evet o kız baba sorun yok.

Biz böyle sohbet ederken havalimanına gelmiştik.

- Kızım ben de geleyim mi?

- Gerek yok baba şu kapıdan çıkınca hemen orada zaten...

- Tamam o zaman, diyerek arabadan inip bana sarıldı.

- Haydi dikkat et kendine. Döneceğin zaman bizi ara seni alalım.

Başımı sallayarak valizimi aldım. Aslında içinde çok bir şey yoktu da gerekliydi işte..

- Görüşürüz baba ben inince ararım.

(.......) 

Valizimi oradaki görevliye verdim. Uçuşa 1 saat vardı. Yolcular bekleme odasını şimdiden doldurmuştu. 

Kaptan pilotun yanına gittim.
Adam da suratsızın teki. İnsan bir selam verir di mi??!!!

- Merhaba Selim Bey, dedim gülmeye çalışarak.

İnsan bu adamın yanında içten de gülemiyor ki. Selam verdiğime kızacak şimdi...

- Merhaba , dedi buz gibi bir sesle.
Sonra devam etti:

- Yolcuları karşılamayı unutma!

- Hostesler ilgileniyorlar Selim Bey...

Kaşlarını çatarak bana döndü:

- Sen benim kararlarımı mı sorguluyorsun küçük hanım?

- Yok Estağfurullah. Gidiyorum şimdi... 

Gözlerimi devirerek pilot kabininden çıktım. O sırada benim yaşlarımda biri geliyordu. 2. yardımcı pilot olsa gerek.

Dur ya ben bu çocukla tanışmıştım. Ahh adı neydi!!??

- Merhaba Görkem ben Barış. Görkem'din değil mi? dedi düşüncelerimi okumuş gibi.

Neyse en azından yüzü bizim kaptan gibi sirke satmıyor.

- Evet evet Görkem, diyerek onu onayladım.

Barış kabine baktı:

- Pilotu gördün değil mi?

- Maalesef, diye mırıldandım.

Barış güldü:

- Pek yaman biri gibi. Az önce ceketini bulamadığı için bana kızdı. Tuhaf bir adam..

Elindeki cekete baktım boş boş.

- Ben bir pilot olayım o zaman görsünler. Ego tavan yapmış insan bir tevazu gösterir yahu...Acemiyiz şurada..

Tekrar güldü:

- Komik kızsın neyse ki. Artık beraber omuz omuza verip atlatırız.

- Tamam sen şimdi şu ceketi ver yoksa yine köpürecek. Ben yolcuları karşılamaya gidiyorum.

- Hostesler bakıyordu aslında.

Derin bir nefes aldım:

- Ben de aynısını dedim de adam despotun teki...

- Tamam görüşürüz birazdan, diyerek kabine girdi. Dudak hareketlerinden dua okuduğunu anladığımda gülmeden edemedim. Çocuk başına bir şey gelmesin diye hatim indirecek şimdi..!!!

Yolcular uçağa girmeye başlamıştı. Hemen kapının yanına gittim:

- Hoş geldiniz.

- Hoşbulduk kızım.

- Hoşgeldiniz...

- Hoşbulduk..

- Hoşgeldiniz...
.
.
.
.
Yolcuların neredeyse tamamı girmişti. Son birkaç kişi vardı.

En arkadan genç bir çocuk geliyordu. Siyah çantasını bir omzuna takmış , siyah kot pantolonlu , gri tişörtlü birisi.
Haki renkte hırkasının önünü açık bırakmış olması onu havalı kılıyordu.

Evet ne kadar önemli bir şeye takıldım!!!

Hemen kendimi toparlayarak:

- Hoşgeldiniz, dedim.

Yüzüme bile bakmadan soğuk bir sesle -kaptanınki gibi- cevap verdi:

- Hoşbulduk...

Ardından direk koltuğuna yöneldi.

İçimden ya sabır diyerek Barış'ın yanına gittim.

Anlaşılan bugün sadece Barış bana arkadaşlık edecek...

 

TÜRBÜLANSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin