Babam arabayı dikkatlice sürerken aynı zamanda bana da sorular soruyordu.
- Kızım şimdi sen kaç gün kalacaksın orada?
- Valla baba henüz kesin değil. Merak etme ama 1 haftayı geçmez. Orada liseden bir arkadaşım var gitmişken yanına uğramazsam darılırım dedi.
- Yahu ben yine unuttum sen nereye gidiyordun Görkem?
Gülümsedim:
- New York baba.
- Bak görüyor musun yaşlandık da hiçbir şey hatırlamıyoruz...
- Yok be baba ben de karıştırıyorum arada.
- Arkadaşının adı neydi bu arada?
Ah ah!!! Babam kız mı erkek mi diye merak edince böyle dolaylı yoldan soruyor. Baba o , tabii ki merak edecek!
- Damla var ya hani lisede toplantılarda hep övülen kız. Hocaların gözbebeği...
- Hee o kız...
Bu da babamın rahatlama şekli. Heee o kız...
Evet o kız baba sorun yok.Biz böyle sohbet ederken havalimanına gelmiştik.
- Kızım ben de geleyim mi?
- Gerek yok baba şu kapıdan çıkınca hemen orada zaten...
- Tamam o zaman, diyerek arabadan inip bana sarıldı.
- Haydi dikkat et kendine. Döneceğin zaman bizi ara seni alalım.
Başımı sallayarak valizimi aldım. Aslında içinde çok bir şey yoktu da gerekliydi işte..
- Görüşürüz baba ben inince ararım.
(.......)
Valizimi oradaki görevliye verdim. Uçuşa 1 saat vardı. Yolcular bekleme odasını şimdiden doldurmuştu.
Kaptan pilotun yanına gittim.
Adam da suratsızın teki. İnsan bir selam verir di mi??!!!- Merhaba Selim Bey, dedim gülmeye çalışarak.
İnsan bu adamın yanında içten de gülemiyor ki. Selam verdiğime kızacak şimdi...
- Merhaba , dedi buz gibi bir sesle.
Sonra devam etti:- Yolcuları karşılamayı unutma!
- Hostesler ilgileniyorlar Selim Bey...
Kaşlarını çatarak bana döndü:
- Sen benim kararlarımı mı sorguluyorsun küçük hanım?
- Yok Estağfurullah. Gidiyorum şimdi...
Gözlerimi devirerek pilot kabininden çıktım. O sırada benim yaşlarımda biri geliyordu. 2. yardımcı pilot olsa gerek.
Dur ya ben bu çocukla tanışmıştım. Ahh adı neydi!!??
- Merhaba Görkem ben Barış. Görkem'din değil mi? dedi düşüncelerimi okumuş gibi.
Neyse en azından yüzü bizim kaptan gibi sirke satmıyor.
- Evet evet Görkem, diyerek onu onayladım.
Barış kabine baktı:
- Pilotu gördün değil mi?
- Maalesef, diye mırıldandım.
Barış güldü:
- Pek yaman biri gibi. Az önce ceketini bulamadığı için bana kızdı. Tuhaf bir adam..
Elindeki cekete baktım boş boş.
- Ben bir pilot olayım o zaman görsünler. Ego tavan yapmış insan bir tevazu gösterir yahu...Acemiyiz şurada..
Tekrar güldü:
- Komik kızsın neyse ki. Artık beraber omuz omuza verip atlatırız.
- Tamam sen şimdi şu ceketi ver yoksa yine köpürecek. Ben yolcuları karşılamaya gidiyorum.
- Hostesler bakıyordu aslında.
Derin bir nefes aldım:
- Ben de aynısını dedim de adam despotun teki...
- Tamam görüşürüz birazdan, diyerek kabine girdi. Dudak hareketlerinden dua okuduğunu anladığımda gülmeden edemedim. Çocuk başına bir şey gelmesin diye hatim indirecek şimdi..!!!
Yolcular uçağa girmeye başlamıştı. Hemen kapının yanına gittim:
- Hoş geldiniz.
- Hoşbulduk kızım.
- Hoşgeldiniz...
- Hoşbulduk..
- Hoşgeldiniz...
.
.
.
.
Yolcuların neredeyse tamamı girmişti. Son birkaç kişi vardı.En arkadan genç bir çocuk geliyordu. Siyah çantasını bir omzuna takmış , siyah kot pantolonlu , gri tişörtlü birisi.
Haki renkte hırkasının önünü açık bırakmış olması onu havalı kılıyordu.Evet ne kadar önemli bir şeye takıldım!!!
Hemen kendimi toparlayarak:
- Hoşgeldiniz, dedim.
Yüzüme bile bakmadan soğuk bir sesle -kaptanınki gibi- cevap verdi:
- Hoşbulduk...
Ardından direk koltuğuna yöneldi.
İçimden ya sabır diyerek Barış'ın yanına gittim.
Anlaşılan bugün sadece Barış bana arkadaşlık edecek...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TÜRBÜLANS
Ficção GeralUçak kalkarken hissettiğimiz , sanki içimizde bir şeyler uçuyormuş duygusu... Uçak sakince gökyüzünde kendine yol çizerken aldığımız haz... Havada süzülürken ani bir sarsıntı... TÜRBÜLANS... Bana hissettirdiği şey buydu.Gözlerime bakarken kalbimi t...