Yaklaşık bir saat sonra uçak hazırlandı. Bütün yolcular bitkindi. Tabii biz de...
Ben diyorum inanmıyorlar , bende lanet var. Artık kime naptıysam uğursuzluk getiriyorum!!!
Yani beni görünce kara kedi görmenize gerek kalmıyor...Hoş, kara kedi bile beni görmek istemez..!
*****
10 saat süren zorlu yolculuk sonrasında New York LaGuardia Havalimanı'na iniş yaptık.
Duyurular falan derken kapılar açılmıştı. Hostesler yolcuları geçirip yaşanan şeyleri unutturmaya çalışıyorlardı.
Az değil 2.5 saat rötar yapmıştık.
Uçakta son birkaç kişi kalmıştı. Tıp öğrencisi çocuk da vardı. Dur ya onun adı Ufuk'tu.
Siyah çantasını omzuna attı ve uçağın merdivenlerine yöneldi.
Valla vahiy mi geldi bilmiyorum ama onun koltuğuna bakma ihtiyacı hissettim.
Koltuğun önündeki cebinde siyah bir kulaklık vardı..! Yahu her şeyi siyah bunun da cenazeye mi gidiyor ne? Gerçi cenazede kulaklık ne alaka? Belki canı sıkılıyordur da kimse fark etmesin diye siyah seçmiştir...
Hemen düşüncelerimden sıyrılıp kulaklığı elime aldım. Ufuk'a seslendim gülerek:
- Bakar mısınız?
Bana döndü ve sertçe baktı. Gören kan davalısıyım zannedecek! !!
Ne piskopat piskopat bakıyon çocuuukkk!!!????
Yalan yok ama bakışları çok havalı . Gözleri de ... Kehribar rengini hep çok sevmişimdir. Saçları da karamelimsi...
Ben tuhaf biriyim itiraf etmek gerekirse.
Toparlanarak ben de sesimi yüksek çıkarttım.
- Bunu unutmuşsunuz..!
Ardından yumruk atarcasına kulaklığı ona uzattım. Valla bunu ben de beklemiyordum. İçimden canavar çıktı yeminle..!
Kulaklığı aldı ve sanki söylemekten utanır gibi mırıldandı:
- Teşekkürler...
Aman yedik senin teşekkürünü!!! Allah Allah ćocuğa bak ya!!! Öyle yapsak suç böyle yapsak suç yaranamıyoruz...!!!
Sesimi en sert şekilde çıkarttım:
- Önemli değil!!!
Yüzüme dik dik baktı. Hiç bakma valla sen başlattın!!! Şimdi alınganlık göstermenin sırası değil. Hem suçlu hem güçlü!!!
Katiliymişim gibi davranmasaydı...Tamamen etkiye tepki meselesi anlayacağınız...
Hızla arkamı dönüp kabine yürüdüm. O da aşağı indi.
- Selim Bey dönüş ne zaman?
- 4 güne döneriz...
Şu an o bile bana bu kadar sinir bozucu gelmedi. Adam en azından sorularıma düzgünce cevap veriyor.
Devam etti:
- Sen nerede kalacaksın?
- Bir arkadaşımın evinde...
Kaşlarını çattı:
- Emin misin? Yani geçiştirmek için söylemiyorsun değil mi?
Yok be kaptan , sana yalan borcum mu var??!!
- Hayır Selim Bey...
- İyi o zaman sen bana numaranı ver haberleşiriz.
Şaşkınlıkla numaramı verdim. Bak en sert adamın içinde bile minik bir ayıcık var. Babacan bir adam kendisi. Koruma güdüsü var yani.
******
Havalimanından çıkıp arkadaşıma mesaj attım. Malum yurt dışındayız telefon sinyali yok...
"Damla ben geldim şimdi çıkıştayım. "
Anında cevap geldi:
"Tm kanka ben şimdi geliyorum kaç numaralı çıkıştasın? "
"3"
5 dk. sonra yanımda Damla belirdi. Canım arkadaşım ya beni görünce yüzünde güller açtı:
- Görkemmm...
Diyerek bana sarıldı. Lise arkadaşlığı cidden farklıydı. O şimdi burada tıp okuyordu. Geçen seneye kadar Türkiye'deydi.
Bu sene intern olduğu için New York'a öğrenci değişim yoluyla gelmişti.
- Damla , görmeyeli güzelleşmişsin...
- Sen kendine bak önce şu üniformalarla fena havalısın.
Güldüm...
Biz kız milleti böyleyiz işte. İltifat duyduğumuzda seviniyor, biz de iltifat ediyoruz!!! İnkar yok...
- Evin uzak mı?
- Yok ya taksiyle 10 dakikaya evdeyiz...
Taksiye atlayıp Damla'nın evine gittik. Aslında öğrenci yurtları vardı da Damla'nın ailesi geliyordu bazen. O nedenden ev tutmuşlar...
- Kampüse yürüyerek gidebiliyoruz. Yarın okul var. Sen de benle gelsen...
- Damla valla çok yorgunum. Hem ben ne yapacağım orada Allahaşkına...
- Kampüste pilot okulu da var. Oraya gidersin. Kanka sabahtan akşama kadar canın sıkılır. Oradaki hocalarla tanışırsın hem..
Bu fikir güzeldi. Aslında ben havacılıkla alakalı her şeye cumburlop atlamayı severdim:
- Olur o zaman...
- Sen şimdi açsındır.
Heyecanla başımı salladım. Damla gülerek:
- Sen banyoya gir istersen. Ben sana nefis yemekler yaparım...
Korkuyla ona baktım. İkimiz de biliyorduk ki Damla da ben de yemeği beceremezdik...
Ardından gülümsedi:
- Şaka bee şimdi pizza söylerim.
- Ödümü kopardın pis cadı...
Sırıtarak banyoya ilerledim.
Anlaşılan önümüzdeki 4 gün baya hareketli geçecekti....
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TÜRBÜLANS
Fiction généraleUçak kalkarken hissettiğimiz , sanki içimizde bir şeyler uçuyormuş duygusu... Uçak sakince gökyüzünde kendine yol çizerken aldığımız haz... Havada süzülürken ani bir sarsıntı... TÜRBÜLANS... Bana hissettirdiği şey buydu.Gözlerime bakarken kalbimi t...