S O N

3.6K 255 63
                                    


"Giray," dedi dudaklarını yalayarak. "Her şeyi mahvettik." Onun acısını öyle çok hissetmişti ki. Bu dünyadan çekip gitmesini anlayamıyordu. Bir erkek için nasıl kıyabilmişti canına? Bu kadar mı çok sevmişti kendisini? Yıprattığını biliyordu onu. Nerden bilebilirdi gözlerinin önünde vicdan azabı çeksin diye kendini vuracağını?

Uzaklara daldığını gören Giray "Yine o günler mi aklına geliyor? Daldın gittin yine." Gözünden bir damla yaşın akmasına engel olamadı. "Unutamadın değil mi? Gözlerinin önünde eriyip bitmesine dayanamadın."

"Bunu ona yapmayacaktık." diyerek gözyaşları içerisinde konuştu. Ona hak veren Giray "Ruhu şad olsun." diyerek ona dua etmeye başladı. Giray'dan beklenilmeyecek hareketlerdi bunlar. Çünkü zengin, ukala, bir o kadar da duygularını açıkça belli etmeyen bir insandı. Tek fark, kalbinde olan o acı suçluluk duygusuydu.

Berkant ise suçluluk duygusundan çok yaptıklarından pişman, vicdan azabını dindirmek için onun mezarına geliyordu.

Kafeden içeriye giren kişiyle göz göze geldiler. İçinden bir öfke geçtiğini gören Berkant, Selim'in gözlerinin merceğinin öfkeyle büyülüp küçüldüğünü gördü. Selim'in kavga çıkartmaya meyilli bir insan olduğunu biliyordu. Selim'in hareketlerine gözlerini kısarak baktı. Selim'in Zühre'nin intiharından sonra ona öfkeli olduğunu biliyordu. Üstüne atlayacağını bildiği için gözleri dolu dolu Selim'e baktı.

Selim masalarına yaklaşırken onu izlemekten kendini alamamıştı. Gözlerindeki hayal kırıklığını görmek onu daha çok çıkmaza sürüklüyordu. "Senin herkesin içine çıkmaya cesaretin var mıydı?" diyerek kışkırtıcı bir şekilde konuşan Selim'e pür dikkat kesilerek diyeceklerini beklediler.

"Peki, senin ağlamaktan buraya gelmeye yüreğin var mıydı?" diyerek Selim'in sorusuna cevap verdi. İkisi arasında tehlike kıvılcımları çan çalıyordu. "Sen hangi hakla benimle böyle konuşabiliyorsun Tekiner?" diyerek tükürürcesine nefretini kustu.

"Ne hakla mı?" Araya giren Giray'dı. "Sen kimsin ki?" dedi kollarını göğsünde birleştirmiş başlarında azrail gibi bekleyen Selim'e bakarken.

"Sana kim olduğumu hatırlatmamı ister misin şerefsiz?" diyerek üzerine doğru yürüyünce birazdan kavga çıkacak olmanın verdiği rahatlıkla sandalyesine yaslandı.

Berkant ise öfkeyle yumruklarını sıkıyordu.

"Sen bana şerefsiz diyeceğine ilk önce kendine çeki düzen ver. Berbat görünüyorsun. Yoksa Zühre'den başka kendine kakalayacak birisini bulamadın mı embesil herif?"

Selim ise bu sözlere karşı meydan okurcasına gözlerine baktı. "Yeter!" diyerek gürleyen Berkant'a şaşkınlıkla baktılar. Üçü arasında gerilimin süreceğini anlayan masadaki herkes onlara bakıyordu ama kimse müdahale edemiyordu. "Onun hakkında böyle konuşmayın! O bir oyuncak değil! O yanımızdayken de onu eziklediniz. Bizim yüzümüzden bu lanet dünyadan çekti gitti! Kendi öfkelerimizi kontrol altına alamadık. Ona acı çektirdik. Buna dayanamadı. Kalbi dayanamadı. Bizim gibi kötü insanlara karşı yapabileceği tek şey intihar etmek oldu! Çünkü buradaki herkes mükemmel ta ki sizi intihar ettirene kadar!"

Ses tonu kısılana kadar bağırdığında acıyla boğazındaki yumruyu temizledi. Uzun süredir bunu yapmamamın acısını zaten içinde taşıyordu, şimdi bu ikilinin alaycı konuşacağım diye ölen Zühre'nin arkasından böyle konuşmasına izin veremezdi.

O ezik değildi. O çok güzeldi.

Selim gözlerini Berkant'a çevirerek "Seni ona yâr etmeyecektim. Amacım sadece onunla mutlu olabilmekti. Bir kez olsun seni sevdiği gibi beni sevsin istedim. Çok şey istemedim. Ama ölsün de istemedim." diyen Selim'in gözlerinden ufak bir gözyaşı aktı.

"Onun kanı yerde kalmayacak. Ona bunu borçluyum." dedi son kez ikisinin gözlerine nefretle bakarken. "Bu iş burada bitmedi!"

Bu tehlikeli üçlü her şey geç olduğunda farkına varmışlardı ki aslında bizi biz yapan özellikler doğru insan olmamızı sağlamıyor, değer verdiğin insanı kaybettiğinde duyduğun büyük acı pişman olmanı sağlıyordu.

Her şey bitmişti. İş işten geçmişti. Birbirlerini yiyip durmuşlardı. Kalpleri de artık eskisi gibi değildi. Öfke, nefret ve bir o kadar da kin doluydu.

takıntılı [texting] Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin