Bir yetimhanede büyümüştü Ayfer. Buluntu çocuktu. Hem de çöpte bulunmuştu. Merhametsiz annesi bebeğinin kafasına bir naylon torba geçirip oksijensiz bırakmaya çalışmış, muhtemelen öldü sanıp kendi bebeğini çöpe atmıştı. Yetimhanedekiler çocukların psikolojilerini pek düşünmediklerinden dalga geçerek Ayfer'in bulunuş hikayesini anlattıklarından yetimhanenin en yaramaz çocukları bunu duymuştu. Kaç yıllar boyu üşenip, sıkılmadan kafalarına naylon geçirip ölüyor taklidi yaparak dalga geçmişlerdi Ayferle. Ayfer de sinirlenir, üzülür, kendi köşesine çekilir kendine zarar verirdi.
Yetimhanede dayak da vardı. Altına kaçırdın diye, karnı acıkınca yemekte kendisine verilenden daha çok ekmek yemek istedi diye ve bunun gibi sudan sebeplerle dayak yerdi. En kötü yediği dayağı unutamıyordu. Yine birgün kendine zarar verirken arkadaşı sandığı bir kız kendisini görmüş ve hemen ispiyonlamıştı. Ağzından kan gelene kadar dayak yemişti. Nevin annesi kenardan dayak yemesini izlemiş, işkence bitince de ona acıyıp burnuna tampon yapıp, yüzünü temizlemişti. O gün oradaki tek dostunun Nevin annesi olduğunu düşünmüştü.
O günden sonra yediği dayaktan ürküp kendine zarar vermeyi bırakmıştı. Artık sinirlenince bahçeye çıkıyor, bahçede toprağı eşeleyerek solucanları parçalara ayırıyordu. Bir süre sonra bu eylemi ona zevk vermemeye başladı. Birgün yine çok sinirlendiğinde mutfaktan koca keskin bir bıçak çalmıştı. Bir hafta önce bahçede iş üstündeyken tanıştığı kediyi kesmeye karar verdi. Bir elinde kedi bir elinde bıçakla kediyi kesmeye kararlıydı. Ta ki kedinin gözlerinin içindeki o masumiyeti görene kadar. Bana ne masumiyetinden diye düşünmüştü ancak içi de elvermiyordu artık onu öldürmeye. Sanki o ölünce dünya daha çekilmez bir hale gelecekti. Daha önce görmediği birşeydi bu. Arkadaşlarında öğretmenlerinde görmemişti. Bıraktı kediyi. Ancak bıçağı bırakmamıştı.
Yetimhanede bir Niyazi Amca vardı. Ayfer küçükken çok dayak yemişti ondan. Halbuki orada temizlik yapan, getir götür işlerini yapan bir adamdı. Çocukları dövme gibi bir görevi yoktu. Sonra Ayfer'i dövmeyi bıraktı. Ve tehditler başladı. Şunu söylerim, bunu söylerim, oranı buranı yakarım. O adam Ayfer için başlı başına bir korku kaynağıydı. Bir gün koridorun bir köşesinden çıkacak ve onu yine sıkıştıracak diye ödü kopuyordu. Hergün ondan kurtulmak için dua ederdi. Ve işte bir balkonda kafasını sandalyenin arkasına dayamış uyuyordu. Gayet savunmasız görünüyordu. Kafasını geriye attığı için gırtlağı ve adem elması rahatlıkla görünüyordu. Hatta dikkatli baktığı zaman şah damarının attığını rahatlıkla görüyordu. Bıçak gerçekten keskindi. Boğazına bir kez savurması yeterliydi. Birine yakalanırım korkusu içindeydi ama bu heriften kurtulma fikri daha baskındı. Artık nerede olduğunu çok iyi bildiği şah damarına bıçağı basmasıyla kaçması bir oldu. Arkasından hiç ses çıkmamıştı. Ya da Ayfer duymamıştı. O kadar hızlı koşuyordu ki kendi kalp atışlarnın sesinden başka ses duyabilmesi imkansızdı. Bıçak kan olmuşu. Giysilerinin içinde saklasa giysileri kan olacağından öğretmenlerinin görmesi çok olasıydı. Bir öğrenirlerse yiyeceği dayaktan ölesiye korkuyordu. Hemen bahçede solucan çıkardığı yere gitti ve bıçağı gömdü. Ellerine bulaşan kan da toprakla beraber silindi. İlk cinayetiydi ve son olmayacaktı.
Tabi Niyazi'yi kimin öldürdüğü ortaya çıkmadı. Yetimhanenin içinde veya yetimhanedekilerin arkadaşı olan o kadar belalı erkek varken küçücük bir kız olacak değildi değil mi? Her yerden parmak izi toplayan, odadaki tozdan DNA toplayan bir polis teşkilatı da ancak dizilerde olurdu. Böylece tertemiz Niyazi'den kurtulmuş oldu Ayfer. Sadece Nevin annesi şüpheli gözlerle bakmıştı ona ama hiç birşey dememişti.
Biraz büyüyüp serpilince ilgi alanları da değişti. Zamanında onunla dalga geçen acımasız çocuklarla arkadaş oldu. Ayfer de onlar kadar acımasızdı zaten. Beraberlerken isteyip de elde edemeyecekleri şey yoktu. Beğendiği bir pantalonu bir mağazaya gidip kabinde cebindeki bıçakla alarmını çıkarmasıyla çalmasından, markete gidip kafalarının estiği herşeyi aşırmalarına kadar hiç sınırları yoktu.
Eğlencelerinde de sınır yoktu. Sokaklarda uyuşturucuyu çok rahat buluyorlardı. Ayfer eroin dışında hemen hemen hepsini denemişti. Hep beraber bir köşeye gidiyor bali çekip kendilerini uyuşturuyorlardı. Haplı kafayla dilediği erkekle birlikte oluyor kafasına hiç bir şeyi takmıyordu. Bir gün aşırı doz uyuşturucudan bir arkadaşları öldüğünde ölüm sebebine kalp krizi denildi. Hayat bu kadar basitti işte. Şu kaburgalarının arasındaki organ atmayı bıraktı mı bitiveriyordu.
18 yaşına geldiğinde artık yetimhaneyi bırakma zamanı geldi. Nevin annesi de eskisi gibi sevmiyordu onu. Defalarca odasına çağırmış davranşlarını düzeltmesi için uyarmıştı onu ama boşuna. Ayfer iş bulma konusunda yetimhaneden gelen tüm yardımları reddetmişti. Nefret ediyordu oradan.
Barlara takılmayı içmeyi çok seviyordu. Fakat yediği içtiği, giydiği herşeyin bir bedeli vardı. Ama onunda kolayı vardı. Onunla olmak için Ayfer'in her türlü parasal ihtiyacını karşılayacak onlarca erkek vardı. Ayfer için çok önemli değildi. Onun kitabında sevgi hiç varolmamıştı. Derken Rıza ile tanışmasıyla düzensiz hayatı son buldu. Rıza ona düzenli bir iş ve ev verdi. Kadın satan bu adam elindeki kızları idare etmeyi çok iyi biliyordu. Akıllıydı. Bu Ayfer denen kadınla tartışmaması gerektiğini hemen anladı. Kesinlikle bir psikopatlık vardı bu kadında. Zaten onu birşeyler yapması için zorlamasına gerek yoktu. Striptiz klübünde çalışma işini gayet iyi yapıyordu bu kadın. Muhtemelen kafası esince gidecekti. O zamana kadar suyuna gitmek akıllıca olurdu. Çok da işine yarıyordu. Artık adı Alevdi.
Birgün Alev'in rutine binen hayatı midesiyle birlikte altüst oldu. Periyodunun gecikmesiyle bir problem olduğunu anlamıştı. Korktuğu başına geldi ve hamile olduğunu öğrendi.
Kürtaj için çok para ödemesi gerekiyordu. Rıza ona izin verdi. Sakinleştirmeye çalıştı. 'Sen doğur bakacak birini buluruz.' dedi. Bir süre evde rahat etti. Elbette bu rahat günlerini doğumdan sonra eşek gibi çalışarak ödemesi gerektiğini gayet iyi biliyordu Alev. Diğer kızlara kök söktüren Rıza ile arasında şu ana kadar hiçbir problem olmamıştı. Elinden bir kaza çıkmaması açısından bu durum devam etse çok iyi olurdu.
Evde doğum yaptı. Ebeye doktora ihtiyac yoktu. Planladığı şeyden ötürü yardım edecek kimse olmaması daha hayırlıydı. Birisine verse de ömür boyu sorumluluktu bu. Ya çocuk yıllar sonra anne diye kendisini bulmaya çalışır başına bela olursa. Koca yatağın üstünde küçücük beden boyundan büyük ses çıkarıyordu. Bir ekmek bıçağı sesini keserdi. Mutfaktan bıçağı aldı. Tam boğazına saplayacakken bebek sustu. Yeni açılan yumuş yumuş gözlerine baktığında yıllar önce hayvanda gördüğü bakışların aynısını gördü. Bu nasıl olurdu? O hayvandı. İnsan gibi kötü değildi. Bu ise bir insan yavrusuydu. Masum gözlerle annesine bakan bir bebek vardı karşısında. Sanki tanımlayamadığı bir his vardı bu bakışlarda. İçini ısıtan... Karşısındaki canavardan bihaber.
Alev yavaşça bıçağı kenara koydu. Bebeğini kucakladı. Anne olmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Psikopat Anne
Mystery / Thriller"Sana defol git dedim." dedi kızarak. Satırla adamın kolunu kesip çöp torbasına koyarken genç kız dehşet içindeydi. "Ne? Ne yapıyorsun?" dedi titreyerek. "Evde benden yemek bekleyen biri var." dedi genç kadın. Sonra da umursamaz bir şekilde omuz sil...