Alev para haricinde çocuğa bakım olayını çözmüştü. Nevin ablası çocuğa gözü gibi bakmaktaydı.
Ertesi gün pavyona polis doluştu. İntihar etmişti işte illa ki soruşturma yapacaklardı. Bu iş Rıza’nın da hoşuna gitmemişti besbelli. Neler olup bittiğini anlamak için olay yerine daldı. Katil ertesi gün suç mahalline gelirmiş. Alev’inki de aynen öyle olmuştu. Bir polis Alev’e dönüp baktı. Baştan aşağıya onu süzdü. Dudağının kenarıyla gülümsüyordu. Alev de buna karşılık bir iki cilve yaptı. Polis memuru hemen toparlandı. Alev’i kolundan tuttuğu gibi odadan uzaklaştırdı.
‘Ehem henım efendi burada olmamanız gerekiyor. Arkadaşınızın ölümünden dolayı üzülmeniz normal. Merak etmeyin olağan dışı bir şey varsa mutlaka çözeriz.’
Alev hemen gittikleri odada bir kağıt kalem bulup numarasını yazarak polisin eline tutuşturdu.
‘Telefonunuzu bekliyorum.’ dedi göz kırparak. Bu müşteri işine yarayabilirdi.
Panikleyip dikkat çekmese iyi olurdu. Bileklerini kestikten sonra boğazını delmesi biraz olağan dışıydı ama ortada bir kanıt bırakmamıştı.
Bara indi. Bir bira söyledi. Müşteriler için henüz çok erkendi. İçeriye Ahmet girdi.
‘Merhaba abla. Bugün ortalık hareketli.’
Ahmet’i görünce Alev’in sinirleri hopladı. Kaç yıllık torbacıydı Ahmet.
‘Bana abla deme. Hepsi senin eserin. Arzu öldü.’
‘Arzu abla öldü mü?’
‘Ay hala abla diyor ya.’
‘Sakin ol abla saygımızdan.’
‘Evet ağıt yak artık buradaki en önemli müşterin öldü. Kimden kazanacaksın artık?’
Polisleri gözlemek için yukarı bakan Ahmet bir anda panikledi.
‘Aman abla Allahını seversen sus.’ Arkasını döndü. Ne yapacağını bilemez bir haldeydi. Tekrar Alev’e döndü.
‘Başın sağolsun abla.’
‘Bak hala abla diyor.’
Sakin olmaya çalışarak oradan uzaklaştı.
Polisler olay mahalini terk ettikten sonra aynı terane devam etti. Gece ilerledikçe müşteriler doldu. Hayatını bu pislikten kazanan vicdansız herifler ağalar gibi ortada dolaşmaya başladı. Bu pislikler kızların korkulu rüyasıydı. Rıza hepsinin arasında en iyisiydi. Hepsi mafyaydı. Kendi kazandıkları üç kuruş bile olsa insanların hayatlarına kıymaktan hiç çekinmezlerdi. Arada Rıza’yı da borçları yüzünden pataklarlardı. Gerçekten garip bir hayat tarzıydı. Kim bilir ne tarz bir borcu vardı insanların bu mafyalara.
Mesela Ateş vardı. Zorla bu yola soktuğu kızları öldüresiye dövmekten hiç çekinmezdi. Bir de Şevket denilen bir herif vardı. O da kızları kaçırır, bir odaya haftalarca hapseder, tecavüz ederdi. Ve yine bir kız getirmişti birkaç gün önce. Bilmeyen tahmin etmiyor, bilen göz yumuyordu bu herifin kızlara işkence etmesine. Aslında hepsinden nefret ediyordu Alev. Karşılığında geçinecek parayı elde etmese bir dakika durulmazdı burada. Mağdur olan o olmasa bile tüm bunlara tanık olmak bile çok kötüydü. Hepsini teker teker öldürülüp üstüne pişirilip yenmeyi hak ediyorlardı.
Aslında hiç de fena fikir değildi. Kazandığı tüm parayı Nevin ablasına ve çocuğa verse? Ne yiyeceğini düşünüp duruyordu. Mükemmel bir fikir. Öldürüp hepsinden küçük bir parça bile alsa haftalarca hem kendinin hem de çocuğunun karnını doyurabilirdi. Şevket denilen herifin sesiyle hayal aleminden çıktı. Amma abartmıştı. Neredeyse insan kasabı edecekti kendini. Bu herife denk geldiğine göre de ayağının altında çok dolanmıştı. Yüzünü buruşturdu.
‘Efendim abi.’
‘Şu odada bir tepsi yemek var. Al onu ye ya da at işte ne yaparsan yap.’
Şevket’in ardından odaya girdi. Yatağın üstünde bağlı kızcağızın birinin ağlamaktan gözleri balon olmuştu.
‘Yemezsen yeme. Açlıktan bayılınca sana serum bile yaptırırım. Sana yaptıklarım yetmemiş anlaşılan.’
Alev aceleyle yemeği alıp odadan uzaklaştı. Yemeğin bir kısmını yerken çaresizlikten yamyamlığı bile düşünmekten utandı. Başka bir çözüm yolu bulmalıydı.
Telefonunu karıştırmaya başladı. Kader’in babası olacak herifin numarası vardı muhtemelen. Yardım istese ne olurdu ki sanki? Sonuçta onun da çocuğuydu. Belki yardımsever biriydi.
Telefon çalıyordu. Yan odadan tokat ve ağlama sesleri gelmeye başladı. Telefon açıldı. Ne diyeceğini bilemiyordu. En iyisi ona yine müşterisi gibi davranmaktı.
‘Merhaba canım özlettin kendini hiç arayıp sormuyorsun.’
Onunla sadece bir kere olmuştu. Bir daha da onu oralarda görmemişti. Adam da pek istekli görünmüyordu.
‘Merhaba Alev. Şey ben pek takılmam oralara. Yani pek hoş bir ortam değil. Bir kere oldu bitti.’
Yan tarafta sanırım Şevket kemeriyle kızın sırtını dövüyordu. Kız boğulacak gibi sesler çıkarıyordu.
‘Evime gelmeye ne dersin hem sana süprizim var.’
Evet evde yüz yüze konuşmak daha iyiydi. Hem çocuğu ona gösterirdi. Çok daha etkili olacağından emindi. Bir gün için Nevin ablasını evden gönderirdi. Rıza’ya da müşterim var derdi.
‘Ben müsait olduğum bir vakit arayayım.’ diyip başka şey demesine fırsat vermeden telefonu suratına kapattı. Çok başarılı olmamıştı. Adam onu hiç umursamaz bir ses tonuyla konuşmuştu. Muhtemelen hiç aramayacaktı. Yan odadan gelen çat çut sesler sinir katsayısını ikiye katladı. Mutfakta devasa bir satır vardı. Zaten o adamı öldürmese adam kızı öldürecekti. Defalarca getirdiği kızların ölüsü çıkmıştı o odadan. Çok düşünmedi. Odaya girdi. İçeriye girdiğinde adam kızın kollarını kırmaktaydı. Tüm gücünü satıra verip nereye salladığına bakmadan çevresinde 360 derece döndürdü. Bir şeyleri devirmişti. Dönüp baktığında Şevket’in tamamen kopmamış kafası gövdesinde uzunca bir deri parçasıyla bağlantılı olarak sallanıyordu. Bu şekilde öne doğru düştü bedeni. Alev de üstüne kan damlamadan hemen oradan çekildi. Panikle kıza baktı. Kız yaşıyordu ama kendinden geçmişti. Sahneyi aynen bu şekilde bıraksa iyi olurdu. Tek bir eksikle. Yan taraftan bir çöp torbası kapıp bir kolunu satırla kesti. Mükemmel bir şeydi. Adamları eğer yan tarafta sigara içerken bu sesleri dinliyorlarsa aslında Şevket kızı doğruyor sanırlardı. Şevketten başka ses çıkmayıp neler olduğunu görmek için içeriye girdiklerinde durumu şaşkınlıkla karşılayacaktı. Alev de tepkileriyle çok eğlenecekti. Bir taraftan daha bir gün geçmeden pavyona yine polis damlayacaktı. Çok dikkat çekmek gibiydi. Bu sefer bir kol eksikti. Kafa karıştırmak için diğer kolunu da kesip pencereden dışarı fırlattı. Artık diğer kolun peşine kimse düşmeyecekti. Kanıt bırakıp bırakmadığını görmek için odaya baktığında mafya üyelerinin kullandığı bayıltıcı spreyi gördü. Bu onların çok işine yarıyordu. Tek bir fısla akıllarına esen kızın hayatını mahvediyordu. Savunma amaçlı bile işe yarardı. Onu da cebine attı. Satırı çöp torbasına attı ve sessizce oradan uzaklaştı.
Bu yaptığı acemice olmuştu. Bu işe devam edecekse bundan sonra daha dikkatli olmalıydı. Bundan sonra yanında hep büyük bir sırt çantası taşıyacaktı ve satır hep yanında olacaktı. Kasaplık konusunda yol kat edeceği kesindi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Psikopat Anne
Mystery / Thriller"Sana defol git dedim." dedi kızarak. Satırla adamın kolunu kesip çöp torbasına koyarken genç kız dehşet içindeydi. "Ne? Ne yapıyorsun?" dedi titreyerek. "Evde benden yemek bekleyen biri var." dedi genç kadın. Sonra da umursamaz bir şekilde omuz sil...