AYŞE’DEN
Apar topar kabanım ile çantamı eline alıp beni arabasına sürükledi. Ne yapacağımı bilmiyordum. Yine bildiğini okuyordu. Arabanın kapısını açıp bana döndü’’bin’’ dedi sert bir şekilde. Sinirlerim bozulmuştu. Sinirle nefes verip ‘’Nereye gidiyoruz?’’dedim. Ama cevaplamadan beni iterek arabaya bindirdi. Öfke ile kendini yan tarafıma atarken kapıyı sert bir şekilde kapattı. Neden bu kadar sinirli anlamıyorum. Daha bir ay önce konuştuk ve Kerem ile olacağımı söyledim. Tamam deyip gitti. Şimdiki bu hal ve tavrın nedeni ne? Gerçekten çözemiyorum. Düşüncelerimin sisli yollarında ilerliyordum. Camdan dışarı baktığımda karın yağmaya başladığını gördüm. Ne zaman kar yağsa içimi garip bir hüzün sarıyor. Beyaz renklerden aklıma olmayan düğünüm için giydiğim gelinlik geliyor. Ne garip biz genç kızlar bütün ömrümüzü o gün için harcayabiliriz. O bembeyaz gelinliği giyip tıpkı bir melek gibi eşimizin karşısına çıkmayı hayal ederiz. Ben o gün için çok hayal kurdum. Ama hepsi yok oldu. Kerem ile evlendiğimde gelinlik giymedim. Daha doğrusu giyemedim. Korktum sanki o gelinliği giyince bir anda Kerem’i de kaybederim sandım. İtalya’da evlenince sadece nikâh kıydık. Ne düğün ne de başka bir şey hiç olmadı. O gün cenazem varmış gibi hissediyordum. Sadece yas tutuyordum. Saçma sapan bir beyaz elbise giydim. Ruhum çekilmiş gibi ağlayarak deftere imza attım. Öyleydi işte ben hep mutluluğun içine sakladığı o derin mutsuzluğu kendime pay aldım. Herkes mutlu olmaya bir adım yakınken ben mutsuzluğa bir adım yakındım. Araba durunca geçmişe yaptığım derin yolculuğu bırakıp etrafa baktım. Ama göremiyordum çünkü cam buharlanmıştı. Elimle buharı silip zihnimde unutmaya çalıştığım yeri gördüm. Poyraz ile hep gittiğimiz dağ evi. Poyraz inip benim tarafın kapısını açarak yine aynı şekilde çekeleyerek eve girdirdi. Kolumu ellerinden çektim. Etrafa baktığımda mobilyaların üstüne beyaz örtüler serilmişti. Yüzümde bir el hissedince irkilerek zeytin gözlere baktım. Gözlerimdeki yaşı siliyordu. Ne zamandır ağlıyorum hiç fark etmedim. Bir adım geri çekilip derin bir iç çektim.
‘’Beni neden buraya getirdin?’’diye sesimi yükselttim. Ben buraya çok uzun zamandır gelmedim. Cesaret edemedim. Mutluluğumun sebebi burası iken en sonunda mutsuzluk sebebimdi. Kendimce ‘’Ben burada nefes alamıyorum’’diye mırıldandım. Gözlerimi hüzünle Poyraza diktim.
‘’Ben sadece seninle burada konuşmak istedim. Burası düğünümüzü yapmak istediğimiz yerdi. ‘’dedi. O günü hiç unutmadım ki. Tam buradayken Kerem bana kaza yaptığını söylemişti. Bu evden nasıl çıktım bilmiyorum bile. O gün içimde parçalanmayan hiçbir hücrem kalmadı ki. Elimi saçlarımın arasından geçirip ‘’Gitmek istiyorum buradan’’diye çıkışa yöneldim. Poyraz kolumdan tutup beni hızla kendine çevirdi. Birbirimize bir nefes kadar yakınken sağ elini yüzümde gezdirdi. Burnunu saçlarıma gömerken kokumu içine çektiğini anlamıştım. Karşı koymaya çalışsam da elimde olmadan bende onun kokusunu içime çektim. Yanılmamışım oğlum tıpkı babası gibi kokuyor. Benden uzaklaşıp bir anda elbisemin kollarını sıvayıp bileklerime dikkatle baktı. Endişe ile kolumu çekmeye çalıştım. Bana sinirle bir bakış atıp ‘’Sen bunu kendine nasıl yaparsın?’’diye bağırması ile yerimde sıçradım. Kahretsin bileklerimde hala iz vardı. Ne yapacağımı ne diyeceğimi bilmeden onun ellerinden kolumu çektim. Hızla elbisemin kollarını geri indiriyorken bir kez daha Poyraz’ın bağırması ile yerimde sıçradım.
‘’Madem beni sevmiyordun. Peki, o zaman neden ölmeye çalıştın? Cevap versene sana söylüyorum. Konuşsana. ‘’
‘’Ben… Ben senin için değildi ki. Başka nedenden yaptım. Şey oldu… Hı Kerem… Kerem’i bir kızla görmüştüm o yüz…’’diye saçmalarken bir kez daha bağırması ile yerimde sıçradım.
‘’Yeter kes. Yalan söyleme. Her şeyi annem anlattı. Babam ile yaptığın kavgayı. Babam ile de konuştum. Düştüğüm denizin suyunu kavanoza koyuyorken görmüş seni. Beni hala seviyorsun. Artık daha fazla yalan söyleme.’’ Dediğinde dayanamayıp bağırmaya devam ettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NE OLUR GİTME
Teen FictionAşk; huzuru, sevgiyi, mutluluğu aradıkları bir gemiydi. O gemiye yetişmek için çok çaba sarf ettiler. Umutlar kurup, bu umutlara sarıldılar. Ama hiç biri başlarına gelecekleri bilmiyorlardı. Geçmişlerinde ki hataların boğazlarına sarılıp dünyaları...