21.bölüm- Acı...

728 32 0
                                    

POYRAZ’DAN

Ben onu yeni bulmuşken yeniden kaybetmiştim. Neredeydi? Ne durumdaydı? Bilmiyordum. Hiç iyi değildim. Kafam o kadar bozuktu ki önüme ne gelse devirip, parçalamak istiyordum.

Korkuyordum, yine her zamanki gibiydi bu korkum. Onsuz kalma korkusu.

O olmayınca ellerim üşüyordu. Ve bu da yüreğimin üşümesine sebep oluyordu. Şirketten çıkmıştım. Ama arabama bile binmeden uzun, kalabalık yolda yürüyordum. İnsanlar üstüme üstüme geliyordu. Nefes almam zorlaşıyordu. Kendimde değildim. Olduğum yerde durup sadece karşıya bakıyordum. Ama karşımda ne olduğunu anlayacak durumda değildim. İnsanlar çevremden hızla geçiyordu. Zamanla yarışıyordum sanki. Kalbimin en ince yerleri sızlıyordu. Sadece birkaç saat olmuştu ayrı kalmamız ama ben onu bir daha görememekten korkuyordum. Sağ tarafımdaki yoldan korna sesi gelince o yöne döndüm. Kerem arabası ile yanıma yanaşmış beni çağırıyordu. Ama hiçbir tepki veremeyip yeniden önüme bakmaya başladım. İki el kollarıma yapışıp beni sarsarken, hiçbir şey hissetmiyor ve duymuyordum. En sonunda yüzüme yediğim yumrukla yere kapaklandım. Gözlerimden yaşlar süzülürken, içimde ki dayanılmaz acıyı daha net hissediyordum. Hıçkırarak ağlarken, sevdiğim kadının gülümseyen, ağlayan, bana sarılan halleri hafızamda dolanıyordu. Kerem bana sıkıca sarılıp, ağlamaya başladı. İkimizde yerde oturmuş ağlıyorduk. İnsanlar şaşkın, meraklı bakışlarıyla yanımızdan ilerliyorlardı.

‘’Onsuzluğa artık dayanamam.’’dedim. Bana dostça sarılan kollarını çekip ‘’Ya ben? Ben onsuzluğa hazırım ama onun mutsuz olmasına, acı çekmesine katlanamam.’’dedi. Bakışlarım sorgulardı, üzgündü. O bende ki bu hali fark edip ‘’Evet, onu çok seviyorum. Hatta sevmiyorum. Aşığım ben! Aşığım! Ama o sana âşık. Senden hiç vazgeçmedi. Öldüğüne inanmaya başladığı zamanda bile. Dediğim gibi, onsuzluğa hazırım ben. Ama onun acı çekmesine, mutsuz olmasına hiçbir zaman hazır olmadım. Olmamda .’’ dediğinde başımı sallayıp sustum. Sağ omzuma elini koyup ‘’Hadi kalk! Şimdi oturma zamanı değil.’’dedi. İkimizde arabaya binip Ayşe’nin ailesinin evine yol aldık. Arabayı evin önünde durdurup bahçesinde kapıya ilerlerken, buraya son geldiğim zaman aklıma geldi.

**** 

Düğünden bir hafta önceydi. Alış verişe gitmiştik. Bütün gün Ayşe ile annesi canıma okumuşlardı. Hele de alış veriş hastası annemle birleşince beni öldürmüşlerdi. Ama ilk Ayşe’yi bu kapının önünden aldığımda babası sert ve kızını kıskanan tavrı ile ‘’Kızım ile karımı tek parça getir. Gerçi sana hiç güven olmaz. Arabamı ne hale getirdiğini daha unutmadım.’’dedi. Bende mahcup tavırda önce o günü hatırladım.

( yolda giderken, trafik çok kalabalıktı. Ne yapacağımı bilmiyordum. Acil sınava yetişmem gerekti. Arabamı yolun ortasında bırakıp, yan tarafımda motorlu duran gencin motorunu aldım. Arabaların arasından sağ, sol yaparak giderken Sinan beyin en sevdiği arabasının aynasına çarpmıştım. Birde adam bana kızınca onu bir güzel azarlamış ‘’Ben Poyraz ÇAĞIRAN’IM. benim şirkete gel neyse öderler. Zaten pek matrak bir şey değil.’’demiştim. Adam beni gözüne almıştı. Eline aldığı ayna ile benim arkamdan koşup bağırmıştı. Bende motorla giderken ona dönüp- yapmaz olaydım. Keşke parmağım kırılaydı- ortak parmak işareti yaptım. O günden belli beni hiç sevmez. Ayşe’yi de bana çok zor vermişti. Ah ah o günler ne günlerdi.)

‘’Merak etmeyin efendim.’’deyip başımı eğmiştim. Ayşe’nin babası bu hayatta gördüğüm en sert adamdı. Kimsenin karşısından başını eğmeyen ben onun karşında ne yapacağımı bilmeyip başımı eğerdim.

**** 

Ve bugün onunla karşılaşınca ne yapacağımı bilmiyorum. Kerem önde ben arkada kapının önüne geldik. Kerem bana dönüp tereddütlü bakışından sonra sağ eli ile kapıyı çaldı. Endişeliydim ve de yorgun. Melek annem kapıyı açıp beni görmesi ile şaşkınlıktan sendeledi. Kerem onu tutarken Sinan baba geldi. Ve beni fark etmesi ile gözleri büyüdü.

‘’Sen yaşıyorsun?’’dediğinde donuk bakışlarım ile ilk defa başımı eğmeden ‘’Evet, yaşıyorum.’’dedim. Bana öfke ile yaklaşıp vurmaya kalktığında vuramadan titreyen elini geri indirdi. Boynuma sarıldığında şaşkınca ellerim öylece ona sarılmadan kaldı. Benden uzaklaşıp elini enseme koyarken ‘’Şükür, yaşıyorsun. Çok şey yaşadık oğlum. Geçmiş olsun ki bunu atlattık. Şimdi asıl sorun Ayşe, Kerem, sen ve oğlun. Ne yapacaksınız? Bu konuda bir karar vermelisiniz? Ve en kısa zamanda bu şeyi temizleyin. Elalem'in yüzüne bakamam ben.’’deyip bakışları önce şefkat dolu iken sonra öfke ile doldu. Zaten Ayşe’nin ismini duymam ile yeniden ağlamaya başladım. Sinan baba hala şaşkın bana bakarken ‘’Ne oldu?’’dedi. Ben cevap veremeyince Kerem’’Baba Bulut evde mi?’’dedi. Sinan baba tereddütle bize bakıp ‘’Hayır, teyzesi onu gezmeye çıkardı.’’dedi. Kerem sıkıntı ile nefes veri p’’Bu iyi, baba içeri geçelim. Konuşmamız gerek.’’dedi.

Hep beraber içeri geçtik. Kerem her şeyi onlara anlatırken ben Murat’tan bir haber gelmesini bekliyordum. Yolda gelirken onu arayıp olanları anlattım. O da araştırma yapacaktı. Düşüncelerimi Sinan babanın sözleri bozdu.

‘’Kızımı vuran hayvan mı? O adam yine mi geldi? Ne yapacağız? Ya kızıma bir şey olursa?’’derken gözleri doldu. Ne olduğunu anlamasam da başını elleri arasına alıp ‘’Ben, ben ona o sözleri nasıl dedim?’’dediğinde gözlerim merakla üstünde gezinirken Kerem benden önce ‘’Ne dedin?’’Dedi. Bize yaşlı gözleri ile bakıp ‘’Keşke, keşke bu günleri göreceğime ölseydin.’’dedim. Dediğinde sinirle elimi yumruk yaptım. Öfke tüm bedenimi sarmıştı. Bir baba kızına nasıl öyle der? Allah’ım ne olur Ayşe’ye bir şey olmasın. Kapının açılıp kapanma sesi ile önde koşturarak Bulut geldi. Başındaki şapkası, mavi montu ile o kadar tatlıydı ki. Heyecanla bütün dikkatim oğlumun üstündeydi. Kerem ile yan yana oturmuştum. Benden tarafa bakıp ‘’Baba!’’diye bağırıp bize doğru koşunca içimde anlam veremediğim bir heyecan oluştu. Elimi ona uzatırken yanımdan geçip Kerem’in boynuna sarıldı.

‘’Baba, seni çok özledim. Annemi de özledim. Annem nerede?’’diye o konuşurken ben yine ağlıyordum. Melek annem ile Sinan babanın gözleri benim üstümdeydi. Benim bakışlarım ise yanımda sımsıkı sarılmış olan oğlum ile yakın dostumdaydı. Kerem oğlumun kokusunu içine çekip yanaklarından kocaman öperken içim gidiyordu. Kıskanıyordum.

‘’Oğlum! Bende seni özledim. Annenin işi var canım. Ama o da seni çok özledi.’’

Ellerim yumruk şeklinde iken hızla kalkıp kendimi lavaboya kapattım. Ayna da ki dağılmış halime bakıp lavabo taşına yaslanıp ağlamaya devam ettim.

AYŞE’DEN

Gözlerimi açtığımda bir odada yatağın üstünde cenin pozisyonundaydım. Güçlükle yataktan doğrulup etrafıma bakarken neler olduğunu hatırladım. O hayvan beni kaçırmıştı. Ne yapacaktım şimdi? Onun elinden nasıl kurtulacaktım? Bakışlarımda can yoktu sanki. Yorgundum, kırgındım. Yataktan doğrulup odanın kapısına ilerledim. Kapıyı açtığımda küçük bir salona geçtim. Her yer ahşaptandı. Sanırım bir kulübe evdeydim. Benim çıktığım odanın sağ tarafında mutfak vardı. Ve onun yanında da banyo, tuvalet. Ve başka bir yer yoktu. Pencerelere baktığımda parmaklıklar vardı. Pencereden kaçmam imkânsızdı. Dış kapıyı açmaya çalıştığımda açılmadı. Ne yapacağımı bilmiyordum. Sinirlerim bozulmuştu. Bütün kapılara, pencerelere hızla bakıp bir çıkış yolu arıyordum. Ama yoktu. O hayvandan kurtulamayacaktım. Gözlerimden yaşlar firar ederken sevdiğim bütün insanlar hafızamda dolandı. Özellikle de oğlum ile Poyraz hafızamda takılı kaldı. Onları çok özlemiştim. Hıçkırarak ağlarken kapının açılması ile ürkekçe o yöne baktım. İçeri sırıtarak Oktay girince geriye doğru adım attım. Kapıyı kapatıp kilitlemeden salonda ki üçlü koltuğa oturdu.

‘’Demek uyuyan güzel uyanmış? ‘’dediğinde hala ondan uzakken ‘’Benden ne istiyorsun? Yaptıkların yetmedi mi? Beni vurdun, Poyraz’ı ölüme attın, hayatımızı mahvettin. Daha yetmedi mi?’’dediğimde salonu dolduran iğrenç kahkahasını atıp ‘’Hayır, bebeğim. Daha her şey yeni başlıyor.’’Dediğinde çıldırmamak için kendimi zor tutuyordum. Hala kapıyı kilitlememesi aklıma gelince koşarak kapıya gittim. Kapıyı açıp dışarı çıktığımda güçlü kollar beni yakaladı. Korku ile ‘’Bırakın beni! Bırakın!’’diye çırpınıyordum. Beni yeniden içeri götürüp hala aynı yerinde oturan Oktay’ın önüne attılar. Oktay yine kahkaha atıp’’Bende seni akıllı bir şey sanırdım.  Benden ve buradan kurtuluşun yok. Hala anlamadın mı?’’ dediğinde hıçkırarak ağlıyordum. Ona nefret dolu bakışlarımı gönderirken ‘’Senden nefret ediyorum.’’dedim. O da gülüp ‘’Ben de sana karşı aynı hisleri paylaşıyorum. Bebeğim.’’dedi.

NE OLUR GİTMEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin