AYŞE’DEN
Keşke tüm acılarım geçmişte gömülü kalsaydı. Unutsaydım, hiçbir şeyi hatırlamasaydım. Âşık olduğum adamın bir başkasına ait olduğunu keşke hiç görmeseydim. Yorgunum, tüm bedenim sızlıyor. Sanki yılların yükünün altından ezilmişim gibi. Kor ateş içimde yansa da ben çok üşüyorum. Poyraz ı çok özlüyorum. Dinmek bilmeyen aşkım beni mahvediyor. İçimde ki sızıyı bırakıp oğlumu annemlere götürdüm. Birde bu olay vardı. Evlenmeden önce hamile kaldığımı öğrenseler beni babam bitirirdi. Yaşayacağım sıkıntılar aklıma geldikçe tüylerim diken diken oluyordu. Şirkete geldiğimde en az on dakika kapıda dikilip kaldım. Nasıl korktuğumu bir bilseniz beni çok iyi anlardınız. Tedirgin adımlarla şirkete girdim. Nisan'ın yanına gidince ‘’selam’’diye gülümsedim. O da bana gülümseme ile karşılık verip ‘’canım sen Mert’in asistanı olacaksın. O yüzden onun yanına git’’demesi ile donup kaldım. Ben poyraz ile mi çalışacağım? Düşüncelerimi bırakıp ‘’tamam, sonra görüşürüz’’Deyip çıktım. Poyraz’ ın odasına gelince kapıyı çalıp içeri girdim. Zeytin gözlerini dosyaya gömmüştü. Bir süre ben kapıda duraksayınca bana dönüp’’girsene ‘’dedi. Başımı evet anlamında sallayıp girdim. Önüne gidince birden ayağa kalktı.
‘’hadi fabrika gezimiz var. Sende benle geliyorsun.’’
‘’peki, Poy…’’ derken duraksadım. Meraklı bakışları bana yönelirken gözlerimin dolduğunu fark ettim. Zorla olsa da yutkunup ‘’Mert bey’’dedim. Başını tamam anlamında sallarken zeytin gözlerini benden çekip çıkışa yöneldi. Hızla peşinden koşturuyordum. Siyah arabaya binerken ben öne oturacakken kolumdan çekip arkaya yanına oturttu. Heyecandan kalbim yerinden çıkacaktı. Ellerim terliyordu. Kafamı ona hiç dönmeden sadece dışarıya baktım. Çünkü ona bakarsam şu an ağladığımı görecekti. Kendime bir türlü mani olamıyorum.
‘’bana bak’’Deyince duymazdan geldim. Bir kez yalandan öksürüp hafif önüme eğildi. O eğildikçe ben kafamı daha da sağa dönüyordum. İçimde fırtınalar, depremler, heyelanlar baş gösteriyordu.
‘’Ayşe Hanım bana bakar mısınız?’’Diye sesini yükseltti. Ben yine dönmeyince bu kez öyle bir bağırdı ki yerimde sıçradım.
‘’sana bana bak dedim’’ diye. Korku ile yaşlı gözlerimi ona döndüm. Endişe ve şaşkınlıkla bana bakarken ne yapacağını şaşırmış bir haldeydi.
‘’sen… Ne… Neden ağladın?’’ dedi.
‘’hiiiççç…’’dedim. Eliyle çenemi tutarken onun bana dokunuşunu ne kadar çok özlediğimi fark ettim.
‘’hiç mi beni…’’derken sustum. Kaşını anlamadığını belirterek çatarken ‘’seni?’’ dedi. İçimde yıkılan duvarlarımın içinden son kalan gücümü alıp ‘’hiç mi beni hatırlamıyorsun?’’ dedim. Şaşkınca bana bakarken elini çenemden çekti.
‘’biz daha önce tanışıyor muyuz ki?’’ demesiyle gözlerimde ki damlalar bir kez daha süzüldü. Nefes almam güçleşirken ‘’evet, tanışıyoruz Poyraz’’dedim. Bana deliymişim gibi bakıp ‘’Poyrazz? Siz iyi değilsiniz galiba benim adım Mert ve ben sizi daha önce hiç görmedim’’deyip sol tarafına dönüp dışarıyı seyretti. Gerçekten de Poyraz beni tanımıyor musun? Senin için her gün öldüğümü görmüyor musun? Ne zaman beni fark edeceksin? Yoksa ben ölünce mi? Hani ben seni hiç unutmam derdin. Hani sen benim her şeyimsin derdin. Hani sen benimsin ve hep öyle kalacaksın derdin. Hani nerdesin şimdi? Neden benden bu kadar uzaktasın? Gözyaşlarımı sildim. Araba durunca fabrikanın önünde indik. Yaklaşık yarım saat boyunca dolaştık. Poyraz müdürlerden bilgi alırken ben önemli şeyleri not ediyordum. Oradan çıkınca büyük bir lunapark merkezine geldik. Araçtan inmemle yerimde çivilenmem bir oldu. Ve canımı acıtan bütün hatıralar bana saldırıya geçti.
( ‘’Poyrazzzz… Ne olur çarpışan atlıkarıncalara binelim.’’ Diye kolunu tutmuş dudağımı büzerek yalvarıyordum. Ama inatçı ‘’kızım çocuk musun? Rezil olamam ben’’diye havalara giriyordu. Ne kadar çabalasam da dinlemeyip beni omzuna alıp korku tüneline götürdü. Ben ise deli gibi cırlıyordum’’hayır oraya girmem. Poyraz ölürüm orada’’diye sonuçta bana dayanamamış ve atlıkarıncalara binmiştik. Çocuğun biri Poyrazla dalga geçince neredeyse çocuğu dövecekti. Oradan zorla onu alıp uzaklaştırmıştım.)
‘’Ayşe hadi daha işimiz var’’Deyince bir adım atmamla öne doğru düşüşe geçmiştim. Bacaklarım tutmuyordu. Kalbim beni öldüresiye sıkışıyordu. Poyraz beni belimden yakalayınca yüzümüz birbirine yaklaştı. İstemsizce elim yanağına gidince bir süre öyle kaldık.
‘Ne olur sevgilim hatırla beni. Ne olur yalvarırım. Sensizlik zaten zor. Birde bu yabancı bakışlara dayanamıyorum. Âşık olduğum zeytin gözlerde ki bu ifadeye alışkın değilim ki ben. Bana aşkla, tutkuyla, şefkatle bakan zeytin gözleri tanıdım bir tek. Ama şimdi ki bu gözler sadece acı veriyor bana. Ne olur aşkım hatırla beni. Ne olur gitme…’ içimden geçen düşünceleri güçlükle durdururken sıcacık kollarından uzaklaştırdı beni. Sinirle bana gözlerini dikip ‘’Sakın bir daha bana böyle dokunma. Unutmayın Ayşe Hanım ben sizin patronunuzum ve evli bir adamım. Siz kendi eşinize ihanet etmeyi kafaya koymuş olabilirsiniz ama ben asla karıma yapmam’’deyip önümde yürümeye başladı. Hem utanıyordum hem de sinirleniyordum. Bütün öfkemle peşinden gidip kolunu sertçe tuttum. Alev alev yanan gözlerini bana dikerken’’sen ne dediğini sanıyorsun? Ne demek sen eşine ihanet edebilirsin. Siz beni ne sandınız? Ben eşime aşığım tamam mı? Sizi sadece eskiden tanıdığım yakın birine benzettim. Ama şu andan itibaren o kişinin de benim için hiçbir önemi kalmadı’’Dedim. Bütün sinirimle onu orada bırakıp yürüyerek uzaklaştım. Beni nasıl biri gibi görmüştü. Ne yapsaydım yani bunca zaman onsuzum ben. Hem beni tanımıyor hem evlenmiş hem de bana kötü davranıyor. Katlanılacak gibi değil.
POYRAZ’DAN
Ne dedi şimdi bu? Bana tavır mı yaptı? Haksız mıyım Allah aşkına? Bas baya bana sarkıyor. Sinirlerim beynimi zorlarken işi bırakıp arabanın anahtarını şoförden alarak peşine düştüm. Niye peşinden gidiyorum onu da anlamış değilim henüz. Araba ile yavaş giderken etraftaki insanlarda gözümü gezdiriyordum. Bir süre sonra onu bir yere oturmuş ağlarken gördüm. Endişe tüm bedenimi esir alırken hızla arabayı sağa çekip durdum. Araçtan nasıl attım kendimi bilemez haldeydim. Sadece ona koşuyordum. Yaklaştığımda bir yandan söylenip bir yandan ağlayan halini görünce hafif tebessüm ettim. Cidden şirin kızdı. Ne diyorum ben? Başımı iki yana sallayıp onu dinledim.
‘’aptal ne olacak? Offf delireceğim şimdi ya. Bana nasıl öyle der? Ben eşime ihanet edebilir mişim de kendi edemezmiş. Hah güleyim bari. Nasıl bir kafada yaşıyor bu? Ama daha önce de böyleydi. İnatçı keçi, maymun, dengesiz. Ben Poyraz ÇAĞIRAN diye üstüme atladığı zamanları unutmadım. Ama görürsün sen Poyraz’’ dediğinde başımdaki sancı ile bir iki adım sendeledim. Kulağım da Poyraz ismi yankılanıyordu ama hatırlamıyordum. Keşke biraz da olsa hatırlayabilseydim. Beni fark ettiğinde sinirle ayağa kalktı.
‘’hadi seni evine bırakayım.’’dedim ama keşke demez olaydım. Ayağıma attığı tekme ile iki büklüm oldum.
‘’ahhh… Niye vuruyorsun kızım’’diye inlerken sinirden neredeyse kulaklarımdan duman çıkacaktı. Sinirli gözlerini bana dikerken ‘’hak ettin sen. Bir özür bile dilemeden ayı gibi hadi evine bırakayım ne demek ya. Benim çok şükür ayağım var kendim giderim. Hem âşık olduğum kocam beni bekler.’’deyip ayağını yere vura vura yanımdan uzaklaştı. Manyak ya âşık olduğu kocası onu beklermiş. Bana ne kocandan. Acaba bugün onlara mı gitsem? Neden gidiyorum lan? Şu an bana neler oluyor? Bu kız cidden adamda akıl bırakmıyor. İnsanlar bana tuhaf bakınca deminden bu yana dediğim her şeyi dışımdan söylediğimi fark ettim. İyice asabım bozuldu. Sinirle arabama bindim ve çalıştırdım. Bir an boynumdaki kolyem aklıma gelince hızla aracı sağa çekip durdum. Direksiyonu sıkıca kavradığım ellerim titreyerek gevşerken ellerim kolyeme gitti. Gömleğimin içinden çıkarıp içini açtım ve gördüğüm resimle aklım, beynim ve tüm organlarım durdu.
Lütfen düşencelerinizi yazar mısınız? okuyan arkadaşlarımdan büyük bir ricam bu. çünkü beğenip beğenmediğinizi merak ediyorum. Biraz da olsa hikayeme ilginiz varsa lütfen ciddice yorum yaparsanız mutlu olurum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NE OLUR GİTME
Novela JuvenilAşk; huzuru, sevgiyi, mutluluğu aradıkları bir gemiydi. O gemiye yetişmek için çok çaba sarf ettiler. Umutlar kurup, bu umutlara sarıldılar. Ama hiç biri başlarına gelecekleri bilmiyorlardı. Geçmişlerinde ki hataların boğazlarına sarılıp dünyaları...