bölüm 2 - farklı olan bir takım şeyler

4.3K 328 243
                                    

Sabahın erken saatlerinde burnuma dolan enfes krep kokusuyla gözlerimi açtığımda bir şeylerin farklı olduğunu anlamıştım. Neydi bu şimdi? Burasını, bu anı bir yerden hatırlıyordum. Gerçekten de eskiye mi dönmüştüm?

Yataktan kalkarak odadan çıkmaya yeltenen ayaklarım, aynada ki kendi yansımamı görünce ani bir şekilde duraksamıştı. Karşımda gördüğüm bu genç ve oldukça sağlıklı olduğunu düşündüğüm beden, 5 sene önce ki bendim. 17 yaşında, henüz Hoseok adında birisini tanımayan bendim.

Ah Tanrım, sanırım farklı bir şey istemiş olsaydım bunu gerçekleştirecektin. Sana minnettarım. Sana, çokça minnettarım.

Aklıma gelen tek bir şey vardı, o da çalışma masamın üzerinde ki takvime bakıp bugün günlerden ne olduğunu öğrenmekti.

Elime alıp baktığım takvimde ki tarih, o tarihti. Hayatımın başlı başına sarpa sardığı o karanlık gün.

Odamın kapısını güç bela açmaya çalışan, minik bedeni gördüğüm zaman kendime hakim olamamış ve gözümde ki yaşların bağımsızlığını ilan etmesine izin vermiştim. Bunca zamandan sonra kız kardeşimi görmek, hayatımda isteyeceğim en güzel şeylerden birisiydi.

Karşımda ki o küçük beden gözlerimden akan yaşları gördüğünde dudakları "O" şeklini almış ve hızlıca yanıma gelmişti. "Abi? Sen iyi misin?" Bu küçücük akla ve bedene rağmen aslında kocaman bir genç kız gibi davranıyordu. Gülümsememin eşliğinde gözlerimi silerek ona baktım, baktım ve baktım. Olabildiğince baktım. "Evet" dedim saçlarını severken.

"Hadi gel, annem çok güzel yemekler yaptı. Ayrıca buzdolabına da güzel şeyler yapıp koydu, biz yokken yemen için." Kucağımdan inmiş ve minik adımlarını daha da hızlandırırken devam etti konuşmasına. "E hadi ne bekliyorsun, biz daha yola çıkacağız." Cümlesini tamamlamış ve odadan çıkmıştı.

Bir süre dediği şeyi beynimin daha derinlerine empoze ettikten sonra kendime çeki düzen verip odadan çıkmış ve adımlarımı mutfağa doğru uydurmuştum.

Tezgahın başında babamın her sabah aksatmadan içtiği filtre kahvesini hazırlamakta olan annem, masada oturmuş gözlüğünün üzerinden gazetesini okumaya çalışan babam, masanın bir diğer ucunda krepleri kimse yemesin diye kendi tabağına ayıran kız kardeşim ve bir başka köşe de pusetinde uykuya dalmış olan erkek kardeşimi gördüğümde içimde oluşan o enkaza sanki daha da çok bir şeyler batıyordu.

Bir süre onlara bakarken annemin beni görüpte seslenen o ince ve zarif sesini bir kez daha beynime kazımıştım. "Ne bekliyorsun Yoongi, hadi otur da kahvaltını et. Ah, buzdolabına-" "Buzdolabına da güzel yemekler yapıp koydun. Biliyorum, Yoon Ji hepsini söyledi." Anneme gülümseyip masada ki yerimi aldıktan sonra babamın sözleriyle ona bakmıştım.

"Oğlum, biz gittikten sonra eve sakın kız atma, tamam mı? Eğer öyle bir niyetin varsa vazgeç çünkü annen bunu fark ederse seni canlı canlı keser biçer." Babam, ona ters ters bakmakta olan annemi gördüğünde gazetesini dudakları görünmeyecek bir şekilde yüzüne doğru getirmiş ve bana doğru eğilip fısıldayarak konuşmasını devam ettirmişti. "Yapacaksan da dışarıda yap da gel eve." Göz kırpıp önüne düzgün bir şekilde döndükten sonra annemin elinde ki bezi babama, daha sonra da bana çarptırmasıyla konu tamamen kapanmıştı.

"Aslında baba.. Ve anne. Size bir şey sormak istiyorum." Annem ve babam bana soru soran gözlerle baktığında konuşmama devam etmiştim. "Bende sizinle gelmek istiyorum." Babam şaşkın gözlerle bana baktığında annemse tiz bir çığlıkla buna inkar etmişti. "Yoon Gi, bunun olamayacağını sende biliyorsun. Piyano festivali her şeyden çok gitmek ve orada çalmak en çok istediğin şeydi. Yoon Ji sana gelmen için ısrar ettiğinde bile ona böyle bir şeyin asla olamayacağını söylemiştin. Şimdi ne değişti?"

"Hiç, hiçbir şey. Sadece sizinle zaman geçirmek istiyorum. Lütfen, hm?" "Ama oğlum, böyle bir fırsatın bir daha ayağına gelemeyeceğini de biliyorsun değil mi?" Babamın dediği cümle, normalde olsa beni fazlasıyla düşündürecek bir cümleydi fakat böyle bir durumda bunu asla düşünemezdim. Geriye dönmek, benim her şeyi olduğundan daha farklı bir hale sokmam için bana bahşedilmiş bir mucizeydi. Şimdi nasıl olur da ben onu elimin tersiyle ittireyim? "Eminim baba. Piyanoyu istediğim her yerde çalabilirim. Sonuçta yeteneğim var öyle değil mi? Ama sizinle bir daha aynı şekilde bir geziye çıkamayabilirim. Hem, sizin hepinizin gidip benim burada kalmam da hiç içime sinmiyor doğrusu."

Yoon Ji'nin bütün evi dolduran neşesiyle attığı kahkahalar hepimizi güldürürken, evi tamamen bir mutluluk alıp götürmüştü. Umarım, umarım bu fırsatı iyi değerlendirebilirim. Umarım ailemi bir daha kaybetmem. Ve umarım ki, Hoseok'la çok farklı bir şekilde tanışırım.

lavinia & yoonseok.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin