Yaz mevsimi yerini baharın tatlı esintilerine bıraktığında henüz Hoseok'un hastanede ki 2.ayıydı.
Yavaşça yatağında oturur vaziyete geldikten sonra terliklerini güç bela ayağına geçirmiş ve dikkatli şekilde kalktıktan sonra değneğine dayanarak camın önüne doğru ilerlemeye başlamıştı.
Aynada gördüğü görüntüsüne baktığında kendini tanıyamaz hale geldiğini fark etmişti.
Saçları dökülmüş ve yüzünde kalan tek şey yalnızca dökülmeye yüz tutmuş kirpikleri olmuştu. Kollarında ki morarıklar günden güne artmış ve gitgide canı acımaya başlamıştı.
Bu soğuk ve sessiz steril oda da bir başına kalmıştı. Arkadaşlarını, ailesini ve sevgilisi Min Yoongi'yi yalnızca camın arkasından görebiliyor ve telefondan seslerini duyuyordu.
Yoongi'ye verdiği sözü tutmak istese de bunu başaramadığını düşünmüştü. Başaramıyordu da.
Camdan görebildiği tek manzarası hastane duvarları olan bu odadan nefret ediyordu. Görebildiği tek şey, kendisi gibi olan soğuk ve renksiz duvarlardı.
Değneğine dayanarak ilerlerken dizlerinin bağımsızlığını ilan etmesiyle bedenini yerde bir anda yerde bulmuştu.
Güç bela ayağa kalkmaya uğraşırken tekrar tekrar yer ile buluşuyordu. Etrafına küfür savurarak kalkmaya uğraşırken eline düşen ıslaklıkla ağladığını fark etmişti.
Gözlerinde ki ıslaklığı hastane pijamasının koluna sildirdikten sonra bir eliyle değneğine dayanarak, bir diğer eliyle de masasından destek alarak ayağa kalkmaya uğraşırken yere düşen küçük çemberle daha da güçsüz düştüğünü hissetmişti.
Masaya doğru baktığında gördüğü bebek ayakkabıları, eldivenleri, yastık ve saatle bedenini tamamen yere bırakmıştı.
Masanın altına düşen yüzüğü bir çırpıda aldıktan sonra bir süre bakmış ve Yoongi'yi düşünmüştü. Ona verdiği sözünü düşündü, ondan aldığı, belki de olabilecek son öpücüğünü düşündü. Bunu ona yapamam, diye geçirdi aklından. Bunu ona yapmamalıyım.
Gözünde kalan son damlaları sildikten sonra kendini zorlayarak ayağa kalktı. Başarmıştı. Kendi kıyafetini bile kendisi giyemeyecek hale geldiği aklına düştüğünde bir süre gözlerini kapatmıştı.
Gözlerini açtığında karşısında duran camın diğer tarafında ki arkadaşlarını gördüğünde kalbinin hızlı hızlı atmaya başladığını hissetmişti.
Gözleri istemsizce sevgilisi Yoongi'yi aradığında ve umutsuzca başını yere doğru eğmeye yeltenirken, Namjoon'un telefonu işaret etmesiyle o yöne doğru ilerledi.
"Yoongi gelemedi fakat sana bir şey getirmemizi istedi." Hoseok Namjoon'a ne getirdiğini soran bakışlarını yönlendirirken, o sırada Jimin elinde ki kutuyu yukarıya doğru kaldırmış ve gülerken sallamıştı.
Hoseok hemşirelerden bir tanesini çağırıp içinde ne olduğunu merak ettiği bu kutuyu almak için can atmıştı.
Hemşire her şeyi kontrol ettikten ve temizledikten sonra kutuyu odaya, Hoseok'a vererek odadan çıkmıştı.
Hoseok kutuyu açmadan önce tekrar telefona yönlenip kuşağına götürerek aklında ki soruyu sormuştu. "Yoongi.. O, neden gelmedi? Bir şey olmadı değil mi? Kötü bir şeyi yok?" Her gelmeyen cevapta Hoseok'un aklında ki düşünceler gittikçe çoğalıyordu.
Taehyung sakin olmasını ve tedirgin olmamasını söyledikten sonra cümleler teker teker dökülmüştü dudaklarından. "Yoonji'nin okulunda bir provası varmış ve Yoongi'nin de gitmesini istemiş. Yoongi biraz itiraz ettikçe Yoonji bu sefer sorun çıkarmış. Bu yüzden gelemedi. Korkmana gerek yok hyungum. Biliyorsun, senin endişelenmemen gerek. Dikkatli ol lütfen, seni bekleyeceğiz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
lavinia & yoonseok.
Fanficaynı hikâye, farklı seçimler. ✉&düz yazı. ✉not: açıkçası bir miktar beyin yakıyorum burada.. ufak tefek yanlışlarda var ama ilk yazdığım fic olduğu için umarım mazur görürsünüz. saygılar.