Yoon Gi kapısından girdiği anda içinde bulunduğu büyük holü bir süre ağzı açık baktıktan sonra yardımcı olabileceğini düşündüğü, saçlarına kır düşmüş kadının konuşmasıyla önüne dönmüştü.
"Hoşgeldiniz efendim, çantanızı alayım lütfen." Kadın çantayı Yoon Gi'nin elinden almak adına bir adım attığında Yoon Gi çanta olan elini geriye doğru çekip hamle yaptığında kadın şaşkın gözlerle ona bakmıştı. "Siz zahmet etmeyin, bana nereye gideceğimi söyleyin lütfen sadece efendim." Kadın Yoon Gi'nin gülümseyen ve oldukça pozitif olan suratıyla verdiği cevaba fazla ısrar etmemiş ve gülümseyerek birkaç adım öne geçerek Yoon Gi'ye gitmesi gereken odayı göstermişti.
"Burası efendim. Buyurun." Yoon Gi teşekkür edip odaya girdiği sırada tam kapıyı kapatıp çıkacak olan kadına dönmüş ve dudaklarını aralamıştı. "Ah şey.. Bana efendim şeklinde hitap etmezseniz, mümkün mü acaba? Ben biraz şey, yani aslında pek alışkın değilim de. O yüzden." Kadın itiraz etmek için konuşacağı sırada içeriye sanki bir güneş gibi doğan şeyle her ikisi de o yöne doğru bakmıştı.
Bu ebeveynlerin bahsettiği oğulları olmalı diye düşündü Yoon Gi. Gerçekten, herkesin hayatına aynı şu anda olduğu gibi, güneş gibi doğan insan nasıl olurda kendi içine kapanık bir yapısı olurdu diye düşündü Yoon Gi.
"Misafirimiz nasıl iyi hissedecekse ona öyle hitap edelim anne." "Peki Küçük Bey." Kadın gülümseyerek odadan çıkarken Yoon Gi duyduğu anne kelimesiyle biraz afallamış ve gözlerini büyültüp, boynunu hafif sağa doğru eğmiş ve kaşlarını çatarak konuşmuştu. Anne? Biraz sesli söylemiş olacak ki kapının pervazında duran çocuk kollarını birbirine bağlamış bir şekilde yaslandığı duvardan doğrularak ellerini cebine atmış ve Yoon Gi'ye doğru minik adımlar atmıştı.
"Evimde çalışıyor olması ona hizmetçi muamelesi göstereceğim anlamına gelmez, öyle değil mi? Yoksa sen öyle mi davranıyorsun?" Yoon Gi hafif telaşa kapılmış bir şekilde elleriyle itiraz edercesine hareket etmiş ve konuşmaya başlamıştı. "Hayır hayır! Kesinlikle öyle değil. Sadece beni almaya gelen kişi anneniz ya, neden anne dediniz diye şaşırmıştım. Asla başka bir amacım yok, gerçekten." Karşısında ki çocuk içinden bir şeyler mırıldanırken Yoon Gi'nin henüz tanışmamış oldukları aklına dank etmiş ve elini karşısında ki çocuğa uzatarak konuşmaya atılmıştı: "Bu arada tanışmadık, Yoon Gi ben." Karşısında ki çocuk Yoon Gi'nin eline bile bakmadan havalı bir hareketle -ya da sadece Yoon Gi'ye öyle gelmişti- elini pantolonun cebinden çıkarmış ve kol saatine bakıp saatin geç olduğundan yakınırcasına konuşarak odadan çıkmıştı. Geride kalan tek şey eli havada kalmış olan Yoon Gi'ydi.
Yoon Gi tam yatağa oturduğu sırada açılan kapıyla bir anda irkilmiş ve ayağa kalkarak o tarafa bakmıştı. Gelenin Bayan Shin olduğunu gördüğünde nedenini bilmediği bir şekilde içine su serpilmiş gibi hissetmişti sanki.
"1 saate kadar yemek hazır olur. İstersen sende o sırada güzel bir duşa gir ve biraz rahatla Yoon Gi. Yemeği dışarıda yiyeceğiz. Kıyafet istersen de şu dolapta var." Bayan Shin gülümseyerek dolabı işaret ettikten sonra odadan çıkacakken söylemeyi unuttuğu bir şey var gibi tekrar arkasına dönmüştü. "Ah birde, eğer bir şeye ihtiyacın olursa Bayan Oh'a seslenebilirsin." Yoon Gi başıyla onayladıktan sonra Bayan Shin odadan çıkınca neden içinde tuttuğunu bilmediği nefesini dışarı üflemişti.
Bayan Shin'in dediği gibi gerçekten de bir duş şu anda çok iyi gidebilirdi. Suyu açmış ve dolmasını beklerken o da o sırada giyeceği kıyafetleri ayarlıyordu. Düz beyaz bluz, kısa kollu kareli bir gömlek ve kot şortuyla birlikte iç çamaşırlarını da yatağa güzelce düzdükten sonra odasının içinde bulunan banyoya girip dolu olan küvetin içine bırakmıştı Yoon Gi kendini.
Uzun zamandır bu kadar rahat bir duş aldığını hatırlamıyordu bile. Yoon Gi gözlerini kapamış ve kafasını geriye doğru yaslamış bir şekilde kendini dinlendirirken duyduğu kapı gıcırtısı ile başını kaldırmış ve içeriye doğru seslenmişti. Muhtemelen Bayan Oh'tur diye düşünmüştü. "Bayan Oh, duştayım gelmeyin." Fakat karşıdan ne bir ses, ne de bir tepki alabilmişti Yoon Gi.
Bir süre sonra banyonun kapısı açıldığında Yoon Gi ne yapacağını şaşırıp bedenini köpük dolu suyun içine bastırmıştı. Neydi bu şimdi? Kendisi az önce duştayım diye ses vermişti, şimdi saklanınca görünmeyecek miydi? İyice saçmalamıştı. Bedenini tekrar suyun dışına çıkardığında gözünde ki köpükleri silmek istercesine eliyle yüzünü ovuşturmuştu. Bir dakika, ne? Yoon Gi ister istemez ağzından çıkan hafif çığlığı susturmak adına elini ağzına götürmüştü. "Hey! Duş aldığımı söylemiştim neden giriyorsun içeriye?" "Bir şeyi unutmuştum." "Burası benim odam değil mi? Yani bana verilmedi mi?" "Eşya değil ya. Az önce ismimi söylemeyi unuttuğumu hatırladım. Bu yüzden dedim söyleyeyim bari. Ho Seok bende. Memnun oldum. İyi anlaşalım, kardeşim." Kardeşim? "Hey aynı yaştayız!" Yoon Gi çocuğun arkasından seslenirken bir anda aklına gelen şeyle önüne dönmüş ve oh, Tanrı'ya şükür ki bedeninin geri kalanı hala köpüklüydü.
Yoon Gi giyinirken gülmeden edememişti. Cidden sırf ismini söylemek için mi dönmüştü? Üstelik duşta olduğu zamanı mı bulmuştu bunun için? Daha şimdiden garip şeyler yaşıyordu. Bunun devamında ne olabilir diye düşündü kendi kendine gülerken. Sahi, ne olabilirdi başka garip?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
lavinia & yoonseok.
Fanfictionaynı hikâye, farklı seçimler. ✉&düz yazı. ✉not: açıkçası bir miktar beyin yakıyorum burada.. ufak tefek yanlışlarda var ama ilk yazdığım fic olduğu için umarım mazur görürsünüz. saygılar.