"Hoseok, eşyaları taşımama yardımcı olur musun lütfen? Bir ben mi yapıyorum karavanla seyahat Tanrı aşkına?"
Yoongi sitem ederek konuştuğunda onun bu haline gülmeden edememiştim.
Yavaş yavaş saçlarına aklar düşmeye başlamasına rağmen hala küçücük bir çocuk gibi mızmızlanabiliyordu ve bu.. Bu onu oldukça şirin gösteriyordu.
Seri adımlar atarak en sonunda kendimi Yoongi'nin yanında bulduğumda almaya çalışmakta olduğu çantalardan başını kaldırarak bana bakmıştı.
Havanın verdiği sıcaklıkla şakaklarından doğru damlayan su damlacıkları, onu fazlasıyla çekici kılıyordu gözümde. Her zaman olduğu gibi.
"Ne bakıyorsun? Yardım etsene?" Tekrar sitemle konuştuğunda yüzüne ifadesiz bir şekilde bakarken bir anda kahkaha atmaya başlamıştım.
"Hoseok? Sen beni delirtmek mi istiyorsun?" "Ah, kusura bakma. Bugün fazlasıyla gülesim var da.." "Ah öyle mi Hoseok hazretleri? Gülmek istiyorsanız o zaman hazırladığınız 15 tane çantanızı arabaya taşımaktan başlayabilirsiniz? Belki bu gülmenize yardımcı olabilir, hm?"
"Ah, pekala." Yere eğilip çantaları almaya başladığımda Yoongi'yle birlikte yapmamızın vermiş olduğu etkiyle hemen arabaya taşımıştık ve bitmişti.
Karavanla yolculuk yapmak bizim en başından beri hayalimizdi. En başından diyorsam, gerçekten en başından. O bunu hatırlıyor muydu bilmiyorum ama, benim hala kalbimin en güzel yerinde duruyordu.
"Hoseok?" Yerde çiçeklerle oynarken aynı anda bana seslenen Yoongi'yi bulmuştu gözlerim.
Çok geçmeden bende yanıtlamıştım onu, bekletmemek adına. "Efendim miniğim?" Bu sözün onu sinir edeceğini biliyordum fakat seviyordum.
Ona miniğim demeyi seviyordum. Benim miniğim olmasını seviyordum. Bu, onun bana ait olduğunu gösteriyordu. Benim miniğim olduğunu.
"Hey Hoseok! Bana kaç defa miniğim dememeni söylemiştim? Hem ben senden gün olarak büyüğüm?"
"Evet, ama görünüşün benden minik?"
"Ah, her neyse. Sana bir şey söyleyeceğim."
Soru dolu gözlerle ona baktığımda o da oynamakta olduğu çiçeği bir kenarıya bırakıp konuşmaya başlamıştı.
"Bir gün büyüyüp kocaman insanlar olduğumuzda benimle karavan seyahati yapmaya söz verir misin?"
Yüzümde oluşan minik tebessümler eşliğinde cevap vermiştim.
"Tabi ki. Seninle yapmam gereken çok güzel şeyler var benim, çok özel şeyler. Bu da onların içinde olabilir."
"Teşekkür ederim."
"Bana neden teşekkür ediyorsun?"
Yoongi omuz silkerek yanıtlamıştı sorumu. "Bilmem. Sadece, benimle olduğun için kendimi mutlu hissediyorum. Seni asla yalnız bırakmayacağım. Söz veriyorum."
Tekrar yüzümde daha fazla tebessüm oluştuğunda o da konuşmasına devam etmişti.
"Menekşeler kokmayan çiçekler, biliyor musun?"
Ben ne demeye çalıştığını anlamaya çalışarak yüzüne baktığımda tekrar konuşmasını sürdürmüştü.
"Sen benim menekşe kokulumsun."
"Ama menekşeler kokmuyor demiştin, Yoongi?"
"Bu da seni özel kılan şey değil mi zaten? Koklamak burasıyla olmaz, burasıyla, ve burasıyla olur."
Yoongi'nin elleri sırasıyla burnu, kalbi ve şakaklarına doğru gittiğinde ben ise hala onu dinliyordum.
"Sen benim, zihnimde ve kalbimde hayal ettiğim şekilde kokuyorsun. Koklamak, nefes aldığında ciğerlerine dolan bir eylem değildir. Koklamak, içinde nasıl hayal ediyorsan ciğerlerine dolan eylemdir. Sen mesela, ben senin kokunun benzersiz olduğunu düşünüyorum. Beni bu benzersiz kokunla, belirsizlikte bırakma asla olur mu?"
Kollarımı Yoongi'ye doğru sardığımda, başı çenemin altına gelmiş bir şekilde oturuyor ve hiçbir şey söylemeden yalnızca öyle duruyorduk.
"Söz veriyorum, Yoongi. Seni hayatım boyunca belirsizlik içinde bırakmayacağım. Eğer olur da bir gün-"
Yoongi aniden başını kaldırıp yüzüme baktığında dolan gözlerinden neredeyse ağlayacak olduğunu fark etmem çokta uzun sürmemişti.
"Ne oldu? Neden kalktın?"
"Cümleni devam ettirme Hoseok. İhtimal cümlelerinden hoşlanmıyorum. Özellikle de, kötü ihtimal cümlelerinden. Biz hep beraber olacağız, olur da ya da eğerli cümleleri sevmiyorum."
"Sen hiçbir şeyi sevmiyorsun Yoongi."
Olumsuz anlamda başını salladığında hemen ardımdan devam etmişti.
"Seni seviyorum."
Bana ilk o zaman seni seviyorum dediğini hatırlıyor muydu acaba?
Bana ilk o zaman karavanla seyahat etmek istediğini söylediğini hatırlıyor muydu acaba?
Ya da, onu ilk öptüğüm o günü hatırlıyor muydu acaba?
Dudaklarım yavaşça ve narince bir şekilde Yoongi'nin yanaklarını bulduğunda gözlerinin kocaman açılmış olmasını anlayabilmiştim.
Şaşırmış olduğu her zaman bunu yapardı zaten.
"Bende seni seviyorum, miniğim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
lavinia & yoonseok.
Fanfictionaynı hikâye, farklı seçimler. ✉&düz yazı. ✉not: açıkçası bir miktar beyin yakıyorum burada.. ufak tefek yanlışlarda var ama ilk yazdığım fic olduğu için umarım mazur görürsünüz. saygılar.