Been geel diim.
Çok beklettiğim için sorryy
Bu aralar okunma sayısı tavan yapmış.
Siz nasıl bir kralsınız laan?
Seviyorum sizi.
..
Sabahları uyanıp okula gitmek için daha evvelinde hiç bu kadar heyecanlı olduğumu hatırlamıyordum. Yada bu kadar ayna karşısında kaldığımı. Sanki saçlarımı düzeltmediğim zamanlarda benden hoşlanmıyormuş gibi hissetmeye başlayalı bit kaç dakika olmuştu. Saçlarımın hafif dağınık ama pasaklı olmayan son görüntüsüne bakarak gülümsedim. Çantamı omzuma attığım gibi telefonumu çıkardım. Eğer hemen çıkmasam geç kalabilirdim.
Her hangi bir bildirim var mı diye kontrol ettikten sonra telefonu cebime koymam ve evin kapısına ulaşmam yalnızca bir kaç saniye sürmüştü. Siyah botlarımı ayağıma geçirdiğim gibi apartmanın merdivenlerini seri bir şekilde inmeye başladım. Apartmandan çıktığımda ilk işim montumun cebinden önce telefonunu ardından sigara paketimi çıkarmak olmuştu. Sigaramdan bir dal alıp dudaklarımla birleştirdikten sonra ateşlemeden önce telefonumu açtım. Derin ile olan konuşmama girdim.
Kuzey: Galiba ilk günaydın mesajı benden bekleniliyor :))
Kuzey: Günaydın gülüm
Her hangi bir mesaj gelmediğinde oflayarak telefonu geri cebime attım. Ardından dudaklarım arasında ki sigarayı ateşledim. Evden tam vaktinde çıktığım için rahat rahat gidebilecektim. Ki bir yere hızlı adımlarla koşarak gitmekten nefret ederdim. Sigaramdan bir duman aldıktan sonra mesaj gelmiş mi diye merak ederek tekrar telefonu çıkardım. Ancak hayır. Mesaj yoktu üstelik son görülmeside dün konuştuğumuz son saatlerle aynıydı. Acaba uyanamamış mıydı?
Bu ihtimali düşünerek kararsızlıkla rehbere girdim. 'En Derin' yazısının üstüne tıklayıp bir cesaretle hızla aradım. Telefonu kulağıma getirdikten hemen sonra bir duman daha aldım. Telefon 3. çalışta açılmıştı. Ancak gelen tek ses hışırtılardan oluşuyordu. Bir kaç saniye sonra düzenli nefes alış verişler kulağıma ulaştığında hala uyuduğunu anlamak zor olmamıştı.
"Derin"
Ritmik bir şekilde adını söylediğimde gelen ilk ses "hı?" olmuştu. Gülerek "okul vaktiii" tekrar ritmik bir şekilde konuştuğumda bir kaç kez mırıldandı. Ardından anlayabileceğim bir şekilde "baba 5 dakika daha" deyince kahkahamı tutmak için kendimi zorladım.
"Ama sen okula gitmezsen Kuzey çok üzülürmüş kızım. Hadi kalk"
Kendimi gülmemek için sıkarken Derin'den bir kaç saniye ses gelmedi. Ardından kulağımda cırlayan "Kuzey mi?!" sesi yine ona aitti. Artık tutamadığım kahkahamı kısık bir şekilde dışarı aktardım. Ardından Derin tekrar konuştu.
"Kuzey?"
Sesi daha ayık geliyordu. "Evet benim" dediğimde hışırtılar eşliğinde "hii geç kaldım!" demişti. Muhtemelen yataktan kalkmıştı. "Evet biraz öyle görünüyor" dediğimde sesimde ki neşe tonlaması benim bile garibime gidiyordu. "Okulda görüşürüz kapatmam lazım!" kelimelerini işittikten sonra cevap veremeden telefonu kapamıştı. Gülerek yoluma devam ederken elimdeki neredeyse bitmiş sigaradan son dumanı çekip yanından geçtiğim çöp kutusunun içine izmaritini yolladım.
Neredeyse gelmiş olduğum okulun önünde Kamil'i görmemle içeri girmesini önlemek için hızla onu aradım. Bensiz okula girmesini istemiyordum. Bensiz okulda tek bi an geçirsin istemiyordum. Çünkü kavga etmesini istemiyordum. "Efendim?" Diyerek açtı telefonu.
"Kapının orada bekle geliyorum."
"Tamam."
Telefonu kapayıp adımlarımı hızlandırdım. Kapının önünde bekleyen Kamil'in yanıma ulaştığımda elimi omzuna atıp yürümeye devam ettim. Oda bana eşlik ederken gülümseyerek suratına baktım. Kaşlarını çatıp kafasını "hayırdır?" anlamında salladı.
"Kardeşim" dedim bakışları muzipleşirken tekrar ağzımı araladım.
"Derin artık yengen" dedim. Adımları aniden duraksadı. Olduğu yerde kalıp bana baktığında kahkahamı tutamadım. "Nasıl lan?" diye sordu. Elimi omzuna atıp okulun girişinden arka bahçeye doğru yürüttüm onu. Ve anlatmaya başladım.
"Dün gelen deri cesaretiyle kalktım çıktım evden" deyip elimle karşıdaki parkı gösterdim. "Çağırdım parka. Geldi. Konuştum. Her şeyi bildiğimi söyledim ve ondan hoşlandığımı bariz belli edecek sözler sarf ettim. Ama beni bir görsen. Sanki konuşan ben değil mişim gibiydi" dedim. Şaşkınlıkla beni dinlerken "vay be" diye mırıldandı. "O hissi biliyorum. Bende ilk açıldığımda öyle olmuştum" dedi kısık bir sesle. Kaşlarım çatıldı önce. Hassiktir ya. O daha yeni ayrılmışken ben gelmiş yeni başlayan ilişkimi anlatıyordum. Şu an kendimi becermek istiyorum.
"Kardeşim" diye sıkıntılı bir sesle mırıldandım. O ise kafasını sallayıp "sorun yok" dedi ve omzumdaki kolunu kaldırıp sırtıma vurdu bir kez. Daha sonra ön bahçeye dönen yere doğru ilerledi. Burası biraz sık bir yerdi. Ve bu nedenle kamera yoktu. Eskiden teneffüslerde burada sigara içerdik. Anılar gözümde canlanınca hafifçe gülümsedim. Müdür değiştiksen sonra bizim mekanda yalan olmuştu. Şimdi burası teneffüslerde hocaların nöbeti altındaydı. Tam ön bahçeye gireceğimiz anda önümüzün kesilmesi ile ikimizde kollarımızı omzularımızdan indirdik.
Karşımızda Burak ve iki arkadaşı vardı.
Ve hepsinin suratında ki sırıtış.
Kamil sinirle soluyup bir adım attığında onu tuttum.
Burak gülerek "Demek okula teşvik ettiniz Kamil bey. Gözlerimiz yolda kaldı" dediğinde bu kez sinirle ben bir adım attım. "Sen akıllanmayacak gibisin ama" dedim dalga geçer bir tonda. Oda bana doğru bir adım attı."Sende dayak yiyecek gibi duruyorsun ama" diyerek benim ses tonuma yakın konuştu. Sinirle yumruğumu sıktım. Ancak benimkiden önce yüzüne yediği yumruğun sahibi Kamil oldu. İki arkadaşı Kamil'in üstüne atlamak için hamle yaptığında birini ittirdim. O yere düşerken diğer arkadaşı Furkan'a bir yumruk geçirdim. Burak'la Kamil yerde kapışırken, Kamil üstüne çıkıp yumruklarını birer birer suratına geçirdi.
"İbne!"
Diye bağırdığında iki arkadaşı tekrar üstümüze yöneldi. Yediğim yumrukla kafam sola kayarken kaşlarımı çatıp bana yumruk atana döndüm. Kafamı sinirle iki yana eğip boynumu kıtlattım. Onu itekleyerek ilerlemeye başladım. Ön bahçeye doğru düştüğünde üstüne çıkıp yumruklarımı yüzüyle buluşturdum. Bağırmaya başlayıp bana vurmaya çalıştı ancak yapamamıştı, vurduysada fark etmemiştim.
Bağırarak yanımıza gelen hoca ve öğrencileri gördüğümde Furkan beni tutarak arkadaşının üstünden kaldırıp karnıma dirsek atmıştı. Etkiden dolayı hafifçe eğilip bir kaç saniyelik Kamil'e baktım. Dayak yemediğini görünce bana dirsek atan Furkanın boynuna vurup onu düşürdüm. Bu taktiği bir filmde görmüştüm. O yere düştüğünde hocalar yanımıza ulaşmıştı. Önce beni sonra Kamil'i tutup uzaklaştırırken öteden gelen bir ses ile çırpınmazlarım durmuştu.
"Kuzey!"
..
Herkesin beklediği kavga geldii.
Ama ne yapayım Burak hak etmişti.
Peki ya bir haftada iki kavga? Cezaları ne olur sizce?
Bu sıra tüm kitaplarımda bi kavga var yav.
Neyse hadi eyw.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hissiz || Texting
Teen Fiction-Tamamlandı- Bilinmeyen Numara: Buna inanmıyorum Bilinmeyen Numara: Aşkı hissedemeyen biri nefretide hissedemez Bilinmeyen Numara: Sen, etrafını nefretle izleyen sen. Bilinmeyen Numara: Nefretten haberdar olup diğer tüm güzel duygulardan nasıl biha...