Koskoca bir hafta sonu geçmiş ve ben Derin'i bir kez bile görememiştim.Ve bu sabah hiç benden beklenmeyecek bir hareketle sabahın yedisinde alarm bile çalmadan uyanmış bir an önce okul saati gelsede gidip Derin'i görsem diye bekleyip durmuştum.
Biri gelip bana tıpkı şu an ki gibi Derin'in yollarını gözleyeceksin dese önce güzel bir söver sonra güler geçerdim. Ama şimdi? Şimdi gerçekten camdan sarkıp Derin'in yollarını gözlüyordum. Gerçek anlamda gözlüyordum!
Sınıf henüz boştu çünkü dersin başlamasına daha 20 dakika vardı. Ancak ben evde daha fazla bekleyememiş Derin'e hazırsa çıkmasını yazıp okula gelmiştim. Çok değil 5 dakika önce çıktığını söylemişti. Yani her an gözlemlediğim bahçeye giriş yapabilirdi.
Ve sonunda bahçenin kapısından giren sarı saçlarından tanıdığım Derin ile yerimde dikeldim. Sonunda lan.
Bir kaç dakika daha bekledim. Ama bir kaç saat geçmiş gibi gelmişti. Bu normal değildi. Hiç değildi. Ve sınıfın kapısının açıldığını belirten ses geldi kulaklarıma. Kapıdan gireni görmeden hızla o yöne adımladım. Ben adımlarken kapıdan giren Derin ile direkt olarak sol beline yerleştirdim sağ elimi ise kaldırıp başına koydum. Belindeki elimle onu kendime çekip sarılırken sağ elimle kafasını tam çeneme yaslamıştım.
Özlediğim kokusunu doya doya içime çekerken ona sarılmanın mutluluğu belimde hissettiğim ağırlıkla daha daha arttı. Oda belime sarılmıştı. Kafasına küçük bir öpücük kondurduğumda gülümsedim.
"Seni iki günde bu kadar özlemem normal mi?"
Kıkırtısından sonra ilahi sesini duydum.
"En az benim özlemim kadar normal değil" dedi. Bir kez daha gülüp bir kez daha saçlarını öptüm. Acaba bu ona nasıl hissettiriyordu?
Sarılmamız sonlanınca eline tutarak onu sıraya ilerlettim. İkimizde oturunca aklıma gelen ayrıntıyla kaşlarımı hafifçe çattım.
"Sen yemek yedin mi?"
Bana bakan gözler gülüşüyle kısıldı. "Hayır, teneffüste yerim bir şeyler" dedi. Kaşlarımı daha çok çattım.
"Hayır, şimdi yiyeceksin."
Söylediklerim bittiğinde ayağa kalktım. Ondan itiraz edecek her hangi bir cümle beklemeden onuda kaldırdım ve elini tutup sınıftan çıkarmak adına ilerlettim.
Sınıftan çıkana kadar ellerimizi ayırmadık. Ancak sınıftan çıkınca Derin, elini çekti. İkimizde birbirimize döndük. Elini neden çektiğini biliyordum. Bildiğimi bildiği halde açıklama yaptı.
"Müdür boş zamanlarında oturup kameraları analiz ediyor biliyor muydun?"
Oldukça ciddi söylemesine rağmen cümlesinin komikliğine kahkaha attım. "Ciddiyim, bir keresinde nöbetçi olduğumda yakalamıştım" dedi. Daha da güldüm. Müdürümüz gerçekten anormaldi. Gerçekten.
Kantine indiğimiz gibi Derin'i bir masaya oturtup neli poğaça yediğini sormuştum. Sade istediğini söyleyip elini cebine atttı. Ardından elini bana uzattığında avcundaki paraya kaşlarımı çatıp baktım.
Çatık gözlerimi ona döndürmeden kantine ilerledim. İki sade poğaça ve bir şeftalili meyve suyu alıp geri masaya yöneldim. Poğaçaları ve meyve suyunu önüne bırakıp bende oturdum.
"Senin almana gerek yoktu ki. Hem kendine niye almadın?"
Söylediği ilk cümleyi es geçip "ben yedim evde" diye yanıtladım onu. Eline aldığı bir poğaçayı bana uzattı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hissiz || Texting
Teen Fiction-Tamamlandı- Bilinmeyen Numara: Buna inanmıyorum Bilinmeyen Numara: Aşkı hissedemeyen biri nefretide hissedemez Bilinmeyen Numara: Sen, etrafını nefretle izleyen sen. Bilinmeyen Numara: Nefretten haberdar olup diğer tüm güzel duygulardan nasıl biha...