H/46

25.1K 1.5K 521
                                    

Gecikmeden dolayı çook özür diliyorum.

İyi okumalar.

Umuyorum ki bölüm size gecikmeyi unutturur.

...

"Anlıyamıyorum."

Geçen onca saniyenin ardından ağzımdan dökülen ilk kelime bu olmuştu. Evet bu olmuştu çünkü başka söyleyecek neyim vardı bilmiyorum.

Başka ne diyebilirdim?

Buna başka ne cevap verilirdi.

Üzgünüm ben, 'yıllarca kendi ağzına sıçan sendin' demeyi böyle güzel çevirerek anlatan Sezer bey gibi kelime ebeliği yapamazdım.

"Sana anlatmaya çalıştım. Ama ne düzenli olarak geldin ne de geldiğinde beni doğru dürüst dinledin. Bunu hiç bu kadar açık söylememiştim. Çünkü karşımda bunu mantıklı bir şekilde anlayıp tepki verebilecek bir Kuzey görmüyordum. Ama şimdi bakınca ve bir yıl aranın belkide bazı insanların sana ne kadar iyi geldiğini görüyorum."

Sözlerini bitirdiğinde gözleri Derin'deydi.

Benim gözlerimde derinlerde.

Yıkılmış halimin ne kadarlık kısmı suratıma yansıyordu bilmiyordum ancak Derin'in elimi tuttuğunu gördüğümde gerçekten ifademin ne kadar kötü olduğunu anlayabiliyordum.

Gözlerimi kapadım. Elini hissetmek istedim. Tenini, dokusunu, sertliğini yahut yumuşaklığını. Hatta terini.

Hiç.

Hiçlik.

Hissizlik.

Her zaman ki gibi.

Umutsuzca gözlerimi açıp oturduğum yerden kalktım. Oturmak, sanki şu an bana yapılabilecek en büyük işkenceymişçesine.

"Yani şimdi sen diyorsun ki."

Hayasızca hep siz diye hitap ettiğim bilmem kaç yıllık doktora sen demiştim.

Umurumda değildi.

Şu an.

"Diyorsun ki, bu bir hastalık değildi. Bu senin aptallığındı. Bu mu? Yıllarca kendi tenimi bile hissedemem benim aptallığım mı?"

Sözlerim ağırdı ancak ses tonum bir o kadar düşük, naif, ve hayal kırıklıklarıyla doluydu.

Başını olumsuzca iki yana salladı.

"Psikolojik sıkıntılarda bir hastalıktır Kuzey."

Bu kez ben salladım kafamı. Ancak olumlu bir şekilde.

"Görünen o ki aptallıkta öyle."

Kendi halime sinirle güldüm.

Yanılıyordu.

Şimdi, şu anda da karşısında bunu kabullenebilecek bir Kuzey yoktu. Bunu kabullenecek insan yoktu. Olamazdı.

"Ben yıllarca kendimden nefret ettim. Ben her hissedemediğim an için isyan ettim. Ben her seferinde ama her seferinde neden böyleyim diye isyan ettim. Nedeni, benmişim öyle mi? Böyle olmamın nedeni benmişim?"

Kabullenmek istemedim. Hızlı bir tempoyla turladığım odada adımlarım durdu. Başım sağa sola gitti geldi.

"Bunu bana söylemeliydiniz."

Bir çok kez tekrarladım cümlemi. Her tekrarlandığımda daha da sustu. Seğiren çenem, gözlerimde ki buğu az sonra akacak yaşların habercisiydi.

Hissiz || Texting Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin