Bazen bir an gelir ve her şeyin üstünüze geldiğini hissedersiniz, bir şeyler içinizde sürekli birikir ve giderek dolduğunuzu sadece bir anda anlarsınız. O yükü fark ettiğiniz anda size öylesine ağır gelir ki, omuzlarınıza yerleşmiş ve göğsünüzün tam ortasında yer almış bu yükler sizi dizlerinizin üzerine çökmeniz için adeta sizinle savaş verir. Bu hissi her albüm çıkışında yani defalarca deneyimlediğim için iyi bilirdim ancak ilk defa başka bir sebepten dolayı bu his benimle tekrar buluşmuştu. Bu sefer ise sebebim, Yoongi'ydi. Çıkış yaptığımızdan beri kendimi sürekli gelişebilmek adına işime vermiştim; vokalimi, dansımı, performansımı daha iyi bir hale getirebilmek için çok çalışmıştım ve bu yüzden iznimizin olmamasının yanında, birinden etkilenmek için ayrıca vaktim olmamıştı. Bunu birkaç kez düşünmüştüm, acaba gerçekten birinden etkilenirsem ve hoşlanmaya başlarsam ne olacaktı? Sürekli o kişiyi düşünüp işime olan odağımı kaybedecek miydim? Yoksa onun varlığı beni daha da kuvvetlendirip işimde de, özel hayatımda da beni çok daha iyi biri mi yapacaktı?
Ama bunları düşünürken kesinlikle neredeyse her gün, hatta her saat gördüğüm grup üyelerinden birinden hoşlanma ihtimalini düşünmemiştim.
Pratik yaptığımın gün dağılan aklımı ve o ufak kazayı o günden beridir düşünmeden edemiyordum, bu da sevdiğim insanın işime olan odağımı kaybettirdiğini en acı bir şekilde tokat gibi yüzüme çarpıyordu. Ancak canlı yayın açtığım o günden beri, ona bir şeyler hissettiğimi anladığım o günden beri hiç yaşamadığım duygular yaşıyordum ve bunlar öylesine garip hissettiriyordu ki. Lisedeyken de birinden hoşlanmıştım ancak Yoongi'ye karşı hissettiğim şeyler bambaşkaydı işte; belki de onu her gün görmenin, onunla her gün konuşmanın, ona her gün istemsizce bile olsa dokunabilmenin imkanından dolayıydı hislerimin çok farklı bir boyutta olması. Yine de, onu sevmeye alışmıştım ve bu hissi sevmeye başlamıştım. Gerçekten; romantik komedi filmlerdeki gibi güne daha bir başka uyanıyordum, günün ilk ışıklarında onu gördüğüm ilk andan günün sonuna dek içimde bitmek bilmeyen bir enerji dolup taşıyordu. Hatta Namjoon hyung birkaç gün önce yanıma gelip beni çok mutlu gördüğünü ve bunun için kendisi de mutlu olduğunu söyleyince, hissettiğim bu enerjiyi bir şekilde dışarıya da yansıttığımı anlamıştım. Bu da, varlığı beni daha da kuvvetlendirip -belki şu anlık işimde olmasa da- özel hayatımda da beni çok daha iyi biri yaptığını kanıtlıyordu.
Kısacası, Min Yoongi fark etmeden beni en dibe sürükleyip daha sonra da en yükseğe çıkarmaktan adeta zevk alıyordu.
Yatakta yine ve yine elimdeki telefondan kurguları okumakla meşgulken son zamanlarda en sevdiğim aktivitelerden biri olan aniden düşüncelere dalma olayından kendimi sıyırdığımda yataktan doğrulmuştum. Günlerin çoğunu pratik yaparak geçirdiğimiz için yemeğe kadar dinlenmek iyi geliyordu ve uzanırken de kurgulara göz atmak eğlenceli oluyordu. Açıkçası hayranlarımızın gerçekten de edebiyatta yetenekli olduğunu bilmiyordum, ve biraz da yaratıcı.
Tamam, sanırım baya yaratıcı olduklarını söylemem gerekirdi.
Hatta bazıları öylesine yaratıcıydı ki okurken yanaklarımın alev almasını engelleyemiyordum. Gerçekten, onlar beni ve Yoongi'yi sürekli yatakta bir şeyler yaparken hayal ediyorlardı ve sorun olan şeyse bundan iliklerime kadar etkileniyor olmamdı. Hangi alternatif evrende olursak olalım, her kurguda da okuduğum satırların arasında derin hayallere dalıyor ve ikimizi o hallerde düşünüyordum. Kurgularda öpüştüğümüz kısımlarda onun hayali dudaklarını dudaklarım üzerinde hissedebiliyordum, uzun ince parmakları sanki boynumdan bel oyuntuma doğru yol alıyordu. Hal böyle olunca da soluğu birkaç kez banyoda almıştım, gerçek olmadığını biliyordum fakat gerçek gibi hissettirmesini seviyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Wattpad
Fanfictionpark jimin, min yoongi'ye olan hislerini wattpad hikayelerine borçluydu. couples: yoonmin&taekook