Karanlık odanın içindeki tek ışık kaynağı olan telefonuma bakarken tüm dikkatimi vermiş bir vaziyette ekranındaki yazıları okuyordum. Dudaklarım hafifçe aralanmıştı heyecandan, bağdaş kurduğum bacaklarım arasında tuttuğum telefonunun tam anlamıyla bağımlısı olmuştum bir haftadan kısa bir sürede. Turların henüz başlamamasına rağmen yoğun bir tempodaydık ve kendi köşemize dinlenmek amacıyla çekildiğimizde boş zamanlarımı değerlendirmek için kaçtığım tek yol olan dans pratiklerinin yerini yatağımda öylece otururken bir yandan da hayran kurguları okumak almıştı. Bazen bununla ilgili pişmanlık duyuyordum; aslında bazen demek yanlış olurdu, ne zaman kendimi bu uygulamada bir şeyler okur vaziyette bulsam pişmanlığımı gizleyemiyor ve kendimi suçlu hissetmekten alıkoyamıyordum fakat bir yandan Yoongi ile hakkımızda yazılan kurguları okumak, beni bambaşka bir dünyaya sürüklüyordu. İşte bundan hoşlanıyordum; bir haftadır süregelen bu hislerin geçip gideceğini düşünmüştüm fakat aksine, Yoongi'yi daha fazla düşünmeye, kalbimde ona daha fazla yer açmaya başlamıştım. Bu kurguları okuduğum için kendimi kamçıladığımın da farkındaydım fakat elimden bir şey de gelmiyordu.
"Bu da neydi?" Yoongi daha demin dudakları üzerinde hissettiği baskının kaybolduğunu anladığında yavaşça gözlerini açtı ve karşısında yanakları kızarmış küçüğüne baktı. Şaşkındı, belki de hayatında hiç beklemediği bir şey yaşamıştı ve nasıl tepki vermesi gerektiğini bilmiyordu.
Bir hafta içinde bitirdiğim birkaç kurgudan sonra, aslında genel itibariyle hepsinden çok daha farklı olan bu kurguyu okumak yüreğimde bir şeylerin ağırlaşmasına sebep olmuştu. Çünkü ilk defa, gerçek kimliklerimizle işlenen bir kurgu okuyordum. Gerçek Park Jimin ve gerçek Min Yoongi, ele alınıyordu. Bunu, kurgunun ilk bölümünde fark etmiştim ve fark ettiğim andan itibaren adeta göğsümde hissettiğim hayali bir taşla, soluksuz okumaya devam etmiştim ve aslında beni diğer kurgulardan daha çok bu kurgunun heyecanlandırdığını, bölümleri ardı ardına okurken anlamıştım. Şimdiyse kurgudaki benim, Yoongi'ye itirafta bulunduğu kısımdaydım ve kalbimin neredeyse ağzımda attığına yemin bile edebilirdim.
Jimin başını çekinerek eğdi ve onu cevapsız bıraktı, aslında bırakmadığını düşünüyordu. Aylardır içinde biriktirdiği duygularını sadece başka bir yolla açıklamıştı işte. Artık bu duygularıyla başa çıkamayacağını anlayınca da anlık bir kararla itiraf etmişti, onu sevdiğini.
"Jimin, a-az önce-" Başını onaylarcasına hızla sallarken bakışları hala yerdeydi, dudaklarını gerginlikten adeta dişleriyle eziyordu. Halbuki dudakları az önce dünyanın en güzel tadını tatmışken bu işkenceye maruz kalmamalıydı. "Seni seviyorum, Yoongi. Ne zaman oldu, nasıl oldu bilmiyorum ama seni seviyorum. Aslında açıklamayacaktım fakat artık dayanamıyorum. Tek taraflı sevmek artık beni yıpratıyor."
'Nasıl?' diye düşünmeden edemedim; yalnızca hayali bir kurgu, nasıl böyle gerçek hissettirebilir? Bir anlığına tüm bunların gerçekte yaşandığını hayal ettim ve okunmayı bekleyen satırları okumaya korktum ardından. Yine de okumaya devam ettim, kaşlarım istemsizce çatılmıştı çünkü korktuğum şeyin yaşanacağı ihtimali çok yüksekti.
Bir süre gözlerini kapattı Jimin, artık yüzleşme zamanıydı. Yoongi'nin ona hoyratça davranmayacağını biliyordu fakat yine de korkuyordu. Bu, sıradan bir olay değildi. Senelerdir ağabeyi olarak nitelendirdiği birine aşık olmak... Elbet de bununla yüzleşmek kolay olmayacaktı.
Yoongi'nin aralarındaki ufak mesafeyi kapattığı gözleri kapalıyken bile hissetmişti. Onun sıcaklığı tüm bedenini yakıp kavururken aniden yanağında hissettiği ele yasladı kendini. Sadece ona ihtiyacı olduğunu anlayabiliyordu, tüm varlığı sadece onu istiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Wattpad
Fanfictionpark jimin, min yoongi'ye olan hislerini wattpad hikayelerine borçluydu. couples: yoonmin&taekook