Kendimi pek de uzun olmayan bir sokak arasında yürür vaziyette bulurken sokak arasının bir diğer ucundaki izbe mekanın kapısına ilerleyene kadar neden burada olduğumu sorguladım, gerçi önümde yürüyen Taehyung bu fikri ortaya attığından beri bunu sorguluyordum.
Kafanız karışmış olmalıydı, bu yüzden baştan alacağım. Yine ve yine yorucu ve dans pratikleri dolu olan bir gündü, bu sefer erken paydos ettiğimiz için kısa bir duş alıp kendimi direk yatağa atmıştım, uykuya dalmadan önce kurgu okuyamayacak kadar yorgundum ve gözlerimi araladığımda hemen karşımdaki pencereden günün bittiğini anlamıştım, tabii bu da gecenin yeni başladığı anlamına geliyordu fakat şu son zamanlarda gece hayatıyla pek ilgilenmediğim için günün bu kısmını es geçiyordum. Ancak, bu gece maalesef ki geçememiştim.
Odanın kapısı aniden açılmış ve "Hazırlan, içmeye gidiyoruz!" diye çığıran Taehyung'a karşı adeta ne diyeceğimi şaşırmıştım. Yalnızca, Taehyung'la birlikte bir şeyler yapmayı severdim ancak geceleri içmek gibi alışkanlığımız yoktu ve hiç sormadan emir verircesine konuşması beni sinirlendirse de kendisi de odaya girdiği gibi giyinmeye başlayınca yapacağım itirazların geçersiz olacağını anlamıştım. Oflayarak dar siyah kotlarımdan birini geçirmiştim üzerimdeki eşofman altı yerine, üzerine de siyah bir gömlek ve yine tüm siyahlığı korumak ister gibi siyah bir deri ceket giymiştim. Uyumadan önce çıkardığım küpeleri de kulağıma takmıştım ve gerçekten hazırlanması en geç süren ben, yaklaşık on dakikada hazırdım. Hatta bana yetişememiş Taehyung şaşırsa da bir şey dememişti.
Yol boyunca nereye gideceğimi dakikada bir sorsam da aldığım cevap sadece "Gittiğimizde göreceksin zaten." olmuştu, sanki bunu bilmiyormuşum gibi. Bir süre gözlerimi devirip gecenin varlığını umursamadan parıldayan sokak ışıklarını seyrettim. Pek de uzun olmayan bir yolculuktan sonra da kendimi şu bahsettiğim izbe sokak arasında bulmuştum. Pek de büyük olmayan, daha çok depo kapısını andıran kapının etrafındaki büyük tahta ve koli kutular sanki içerideki ışığın dışarıya yansımasını engelliyor gibiydi; yoldan geçen biri değil de sadece buranın ne olduğunu bilenlerin girmesini sağlamak için böyle bir yöntem kullanıyorlar gibi gözüküyordu. Taehyung'un böyle bir ortamı nereden bildiğini bile bilmiyordum, Tanrı aşkına, yoksa kurgularda okuduğum kötü çocuk Taehyung'un az da olsa bir payı var mıydı?
Ama hayır, Taehyung kötü çocuk olmak için fazlasıyla uzaylıydı.
Mekandan içeri girdiğimizdeyse pek de beklemediğim bir ortamla karşılaşmıştım, Taehyung içmeye gideceğimizi söylediğinde bangır bangır çalan bir kulüp müziği eşliğinde içerek oradan oraya sallanan sarhoş bedenler görmeyi bekliyordum ancak duvarlarda yankılanan ve adını bilmediğim hoş bir blues şarkısı kulaklarımı doldurmuştu ve insanlar içse de her boku kendi masalarında yapıyor ve diğer insanları rahatsız ediyor gibi gözükmüyorlardı. Yakın arkadaşım köşede kalmış eskitme koltuklardan birine geçerken ben de beklemeden karşısına oturmuştum. İçme fikri her zaman hoşumuza gitse burada olmamızın bir amacı vardı ve ben bunu deli gibi merak ediyordum.
Hemen yanımıza ilişen garsona iki tane bira siparişi verdikten sonra bana döndü. Bakışlarını adlandıramıyordum, eğlenen bir tavrı yoktu ancak pek ciddi olduğunu da söyleyemezdim. Bana anlatacağı ya da anlatmamı isteyeceği şeylerden dolayı bu halde olup olmadığını düşündüm.
Tam da o anda aklıma dank etti. Tabii ya! Taehyung'un geçen gün konuştuğumuz şeyler hakkında beni öyle kolay kolay rahat bırakmayacağını öngörmeliydim. Yoongi'yle aramda bir sorun olmadığını söylemiş, hatta kanıt istediği için Yoongi'nin kucağına -neredeyse kucağına- bile oturmuştum ancak bununla tatmin olmayacağını düşünmem gerekiyordu. Yine de hiçbir şeyden haberim yokmuş gibi davrandım; belki bir ihtimal, başka bir nedenden dolayı muhabbet açılacaktı ve ortada bir fol yokken durdur yere kendimi açığa vermenin mantığı da olamazdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Wattpad
Fanfictionpark jimin, min yoongi'ye olan hislerini wattpad hikayelerine borçluydu. couples: yoonmin&taekook