Araçtan ayrıldığım da eve yalnız gitmek istediğimi sadece biraz kafa dinlemek için yürümeyi tercih ettiğimi söylediğim de tolga karşı çıksa da cihan bu durumu onaylamış tolgayı da yanın da götürerek beni büyük bir fedakarlıktan kurtarmıştı. Onun hakkın da ne düşündüğümü ya da ne hissediğimi tam olarak bilemediğim için kafam dağınıktı. Sadece bu aralar yalnız kalmak istiyordum. Belki zor du belki de yalnızlık çektiğim için kolay. Ne bileyim.Tozlu asvaltı çiğneyen adımlarım beni sessizliğe götürse de içimde kopan tufanlar ruhumu zedeliyordu.Anlamsızca etrafa bakıp eski yaşadığım günleri abımsadım. O zaman ne doğan nede tolga vardı hayatım da nede başkaları. Bunlar benim suçum muydu?
"Demek sonunda gelebildin"
Sessizliği bozan cümleler kafam da dönüp dururken başımı kaldırıp sesib geldiği yöne baktım. Hayatım da ilk defa görebildiğim tek kişiydi ya da sürekli onu yanımda görmek istediğim içindir belki bilemiyorum. Annemi görmek gözlerimi doldurdu. Onun sıcak kollarına sarılmayalı o kadar uzun zaman geçti ki sesi bile özlemini hissettirmeye yetmişti.
"Anne"
"Seni görmek için gelmedim"
"Nasıl, anlamadım"
"Seni görmek için gelmedim diyorum sakın seni özlediğimi falan sanma ya da başka ne saçmalıklar düşünüyorsan. Çünkü umrumda bile değilsin"
Boğazıma düğümlenen kelimeler miydi yoksa çıkmayı bekleyen kırılgan sesim mi? Göz yaşlarımın artık kuruması mıydı yoksa? İçimde ki bu şey neydi benim.
"Ben... sana sarılmayalı o kadar uzun zaman oldu ki anne"
Sözümü kesmek istediğini anlamıştım üstüme gelirken. Benden nefret ettiğini beni doğurduğu için iğrendiğini biliyordum. Bunları saklamadan yüzüme söyleyecek bir yüzü olduğunu da. Sadece daha fazla canımı yakmasını istemiyordum.
"Onun oğlu olmandan o kadar nefret ediyorum ki bir bilsen. Bana onu hatırlatıyosun, her şeyini. O iğrenç gülümsemesini bile."
Bana yaklaştığı her adım da ona koşmak istediğimi görebiliyordu ama nedense ayaklarım sadece geri gitmek istiyordu.Tek isteğim bu zor zamanım da bana destek olması ilk defa annem olduğunu bana hissettirmesiydi. Bir delilik yapıp ona sarıldım. Bu yaptığım şey onu kızdırmıştı. Yüzümde hissettiğim sıcaklık nedeniyle bedenlerimiz ayrıldı.
"Bana ne cürretle dokunursun"
"Sadece yanımda olduğunu hissettirmeni istiyordum"
"Buraya senin için gelmediğimi söyledim. Bir daha tekrar etmem taşkın çocuklarımdan uzak dur! Onların karşısına çıkıp saçma sapan şeyler söyleyip akıllarını bulandırma. Sana bu son uyarım."
"Kiminle geldin buraya? O adamla mı?"
Sesim berbat durumdaydı. Ayakta durmak o kadar imkansızlaşıyordu ki dizlerimin üstüne düşmekten korkuyordum.
"O adam dediğin benim kocam sözlerine dikkat et!"
Arkamdan gelen araç sesi süremin bittiğini hatırlatıyordu bana. Annem yine gidecekti.
"Bir kere, sadece bire kere bana oğlum demeni istemiştim. Bunu sadece bir kere söylemeni istedim. Okul da daha çok küçükken herkesin için de benin de bir annem oduğunu bilmeleri için sadece bir kere oğlum demeni o kadar çok istedim ki" sesim daha çok kısılıyordu. Yutkunamıyordum ya da yüzüne bakamıyordum. O ise halinden gayet memnundu.
"Sen benim oğlum değilsin taşkın, hiç bir zamanda olmadın"
İçime oturan bu şey her neyse can yakmayı iyi biliyordu. Yine çekip gitmesin diye bileğinden tuttum ama o kurtulmak istedi. Ne yüzlerimiz bakıyordu birbirine ne de gururunu yene biliyordu oğlu için sadece gitmek istitordu. Buna izin vermiycektim.
"Bırak kolumu"
İstemiyordum
"Bırak kolumu dedim"
Gitmesini, öylece çekip gitmesini istemiyordum.
"Kolumu bırak!!!" sesi tüm ormana dağılırken aracın kapısı sertçe örtüldü. Adımların bana doğru geldiğini biliyordum ama yinede bırakmadım. Çünkü beni oğlu görmese de o benim annemdi. Ailemden bana kalan tek kişi oydu.
"Ceyhun gerek yok karışma"
Kolumun sertçe sıkıldığını hissettiğimde annem avuçlarımdan gitmişti. Sırtımın toprağa yapıştığını görebiliyordum.Neden bilmiyorum ama adamın bana vurmasına karşı koymuyordum artık. Bedenimin hırpalanması yakmıyordu artık canımı, canımı yakan sevdiğim herkesin beni bırakıp öylece çekip gitmeleriydi.
"Ceyhun!"
Sadece yalnızım. Yalnız insanların bedenleri parçalanmıştır ve bir bütün asla olamazlar.
"Karımı rahat bırak"
Üzerimden kalktığın da sadece öylece toprağın üzerine oturdum. Yüzümü saran kan tabakası toprağa yavaşça damlarken annem bana bakıyordu. Ben ona bakamıyordum.Belki pişmandı ya da değildi bunun benim için bir önemi yoktu.
"Gidelim artık"
Bana sarılmasını istediğim kadın çoktan başkasını bulmuş onu evi yapmıştı. Ayağa kalkamadım bile.Artık çok yorulmuştum, gerçekten çok yorulmuştum. Sırtımızı havuzun bulunduğu duvara yasladım. Üzerimden uçan kargalar karşımda duran ağaca konmuştu. Sesleri kulaklarımı çınlatırken havuz da çırpınma sesleri duydum. Zor bela dizlerimden destek alıp kalktığımda havuz da ölmeye yakın çırpınan kuşu gördüm.Onu oradan çıkarmak zor olsada ilk defa ölmeden birini kurtarabilmiştim. Yüzü sızlarken kapıya yürümeyi denedim ama neden bilmiyorum bacaklarım titriyordu.
Güç bela ulaştığım kapı kolunu aşağı çekerken sendelendim. Düşmemek için tutundum kapıya ve içeri girmeyi başardım.Sırtımı dayadığım sadece kapı vardı artık. Yavaş yavaş aşağı kayarken dizlerimi kırdım. Burası şuan için o kadar rahat görünüyordu ki bana. Hiç kalkmasam diyordum. Ne yutkunabiliyor ne de nefes alıp verebiliyordum. Sanki tüm vücudum durmuş gibiydi. Yaşıyor muydum yoksa ölü müydüm? Hiç bir şey kesinlik kazanmıyordu gözümde.Çünkü yavaş yavaş Çürüyordum...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ARADIĞIM ADAM(GAY)- Tamamlandı-
RomanceSon nefesim... Bir virüs gibi bulaşıcısın sen be adam!! Ama seni nedense yok etmek içimden gelmiyor,daha çok bağlanıyorum öleceğimi bile bile...