~15~

2.3K 155 94
                                    

Merve

  Dudaklarını dudaklarımda hissetmeyi beklerken bacaklarımda hissettiğim eller beni mutlu etmesi gerekirken yeterince mutlu etmemişti. Çünkü ben yürüyebilirdim, her şekilde.

"Ne yapıyorsun lütfen beni bırak!"

  Beni kaldırdığını şok dolayısıyla daha yeni algılıyordum. Aramızda kilo farkı yok gibiydi. Hatta ben daha bile kilolu olabilirdim. Kaslarını yoklama şansım olsaydı yapardım ama ben uslu bir çocuktum.

  "Seni kaldırıp revire götürüyorum." dedi.

  Kaldırdığın tek şey vücudum değildi ehehehhe. Açıkçası, öpülmeyi beklediğim için Gülşen şekerimin kollarında revire taşınmak  biraz ellenmek ve düşmanlara gövde gösterisi yapmaktan fazlası değildi ama mantıklı düşündüğümde bunun hiç de normal olmadığının farkına vardım. Arkadaşlarımdan beni taşımalarını rica ettiğimde genellikle "Ya bi' git, belimi mi sakatlayayım, göbeğim düşer, ayağın yok mu?.." gibi tepkiler alıyordum. Beni hep severlerdi, canlarım... Demek ki Gülşen benden çok da nefret etmiyordu. Bu beni mutlu etmeye yetmişti.

   Kanımın çekildiğini hissediyordum. Yaşadığım şey onu kaybetme korkusuyla ona bağlanmaktan korkmak arasındaydı. Revire gitmek için merdivenleri aşması gerekiyordu. Tamam, kaslıydı falan ama sakatlanmasını da göze alamazdım.

  "Gülşen abla, lütfen indir beni gerçekten hem revire gidilecek bir durum yok, hem de belin tutulacak. Öyle kısa bir mesafeden düştüm işte heyecanlanıp."

   Helal olsun be Merve diye düşündüm. Ne güzel söyledin heyecanlandığını.

  "Neden heyecanlandın ki?"

   "Kim demiş heyecanlandığımı?"

   "Sen?"

   "Yalan söyleme de revire gidelim lütfen."

    "Haydaa, tamam gidelim bari."

   Sonlara doğru kendimi ilkokulda gibi hissetmiştim. Sanki o popüler çocuktu, ben de ona silgi atan kız. İyi hissettiriyordu. Aramızda şu anki yaşıma oranla fazlaca yaş vardı ama o bunu saklayabiliyordu. Benimle çocuk olabiliyordu. Düşüncelerimi bana bir lütufmuş gibi gelen sesiyle böldü, revire giden yol birden uzamış mıydı ne?

   "Kalbin çok hızlı atıyor iyi misin, küçük?"

   Küçük demesine mi, kalbimin atışını hissedecek kadar yakın durmamıza mı yoksa kollarında beni hiç zorlanmaksızın revire taşımasına mı biteyim diye düşünürken nefesimin kesildiğini hissettim. En sonunda konuşacak cesareti kendimde topladığımda,

   "Şeyi düşünüyordum da devamsızlık hakkım dolmaz değil mi bu kütüphane işi yüzünden, sınıfta kalmak istemem de korktum biraz."

  Kafamı sikmek istiyordum. Ağzım sanki kalbimden ve beynimden bağımsız gibiydi. Devamsızlığım hiç de çok değildi ve sınıfta kalmak bu durumda umursadığım en son şey bile değildi. O, bu sırada dediğim şeyin ardından bunalmış gibi derin bir nefes verip:

  "Hmm, merak etme faaliyet yazılıyor." dedi.

  Onu sıkmış mıydım? Bunu istemiyordum. En iyisi susmaktı. Artık ne olacaksa olsun diye düşünüp kafamı göğsüne yasladım. Nefesini tuttu, ben de tuttum. Nefeslerimizi vermeyi akıl ettiğimizde revire gelmiştik bile. Revirden sorumlu hemşirenin izinli olduğunu ögrendiğimizde baş başa kalduğımızı anlamıştım. Şu kurban olduğumun revirinde hiç mi başka bir insan olmazdı?

  "Merve, istersen sen yat burada ben de kütüphneye bakayım. Müdür yardımcısı falan gelirse başımıza iş açılmasın." dedi.

  "Ha, olur tabii sen nasıl istersen."

  Ulan o kadar getirdim beni buraya bir revir fantezisi yapalım da öyle git değil mi?

   Beni yatağa bırakıp kafamı okşadı. "Gitme." Demek istiyordum. Beraber yatıp konuşmak istiyordum. Bacağımın çok acımadığını söylediğim için onu bahane edemezdim belki ama karnım ağrıyor dersem belki karnımi ovardı? Annem mi crushım mı arada şaşırıyordum ama yakınlık için denemeye değer bir seçenekti.

  "Ahh!"

  Sübliminali alsın diye ayıp bir inlemeyle karışık çıkarmıştım sesimi. İlerlediği yoldan dönüp,

  "Engel olmaya kalkma küçük. Sadece bacağın ağrısa böyle olmazdın. Kay bakalım." Dedi anaç sesiyle.

  Aferin be Merve sonunda bir işin doğru gitti ama kaymak istemiyordum çünkü kalkışa geçebilecek bir şeyim olsaydı eminim kalkmıştı. Riske atmaya değmezdi ama her tarafım deli gibi atarken yatakta sağa doğru kaymak zorunda kaldım.
 
  Kokusu, beni kendine çekiyordu.  Yanımda oturuyordu, yatmıyordu ama bu kalbime iyi gelmemekle birlikte beni terletmeye yetiyordu. Yanıma iyice yaklaşıp,

  "Karnını ovmamaı ister misin?"dedi.

  Tabii ki isterdim ama bugünlük bu kadar yakınlaşma yeter miydi ki?

"Biraz ağrıyor aslında~"

  "Hahahaha öyle mi ovayım bari."

  Karnımın neresinin ağrıdığını bilmiyordu. Gelişigüzel ovuyordu ama bu yaptığı kalbimi ağrıtmıştı.

  "Gülşen,"

  "Efendim?"

  Abla demememe tepkisiz kalması hoşuma gitmişti. Mesafeyi biraz kapatmamız fena olmazdı. Cesaretimi toplayıp kulağına yaklaştım. Bu benim için bir ilkti ama umrumda da değildi. Nefesimi kulağına hafifçe değdirerek,

  "Kalbim ağrıyor." Dedim.

  Evet canlarım bu bölümlük bu kadar yakınlaşma yeter sanırım. Oy vermek isterseniz verin ve size birkaç sorum var:

1) Bölümler hakkında düşünceleriniz neler? Hiçbir yorum yok da anlayamıyorum.

2) Daha önce hikayede geçti mi bilmiyorum ama çiftimiz - isterseniz ship adı önerilerinizi yazabilirsiniz- Eskişehir'de. Siz nerelisiniz? Ya da neredensiniz?

  Bölüm atmaya biraz ara vermek istiyorum en azından kitabın okunması artana dek. Umarım arkadaşlarınizla kitabımı paylaşırsınız. Sizi seviyorum. Sağlıcakla kalın.

 


  



TOMBOY [Girl×Girl] CompletedHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin