Nihayet eve gitme vakti gelmişti. Herkes için uzun ve yorucu bir gün olmuştu. Aisel sınıftan çıktıktan sonra Betty yanına geldi;
"Nerelerdesin sen? Her yerde seni aradım."
"Sorun yok sınıftaydım işte"
"Kafeteryadan çıktıktan sonra nereye gittin?" Çıkış kapısına doğru yürümeye başladılar.
"Müzik odasındaydım"
"Sen şu W4 üyelerinden biriyle aynı sınıftasın değil mi? Mainle." Aisel adım atmayı durdurdu ve Betty'e baktı; "Sen bizi gördün mü?"
"Neden bahsediyorsun?"
Aisel söylememesi gereken bir şeyi söylediğini düşündü. Ama Betty onun arkadaşıydı, anlatması gerekiyordu.
"Ya müzik odasında bir kız vardı, bana oldukça kaba davrandı." Yürümeye devam ettiler. "Main gelip beni kurtardı, aslında kurtardı denilemez. Yanıma gelip benimle konuştu. Onun sandığım kadar hödük biri olmadığını anladım." Betty heyecanla Aisel'in anlattıklarını dinliyordu. O sırada bağcığına basıp dengesini kaybetti ve yere düştü.
"İyi misin?!" Eğilerek Betty'i kaldırmak için hamle yaptı. O sırada oradan geçen Bulicu eğilerek Betty'e;
"İyi misin?" Diye sordu. Kolundan tutarak kalkmasına yardım etti. Betty, eliyle üstünü silkelerken;
Aisel: "Teşekkür ederiz"
Bulicu güldü. "Bağcıklarını bağlaman gerek" dedi.
Betty: "Ah evet, hep unutuyorum" yüzünde ufak bir tebessüm oluştu. Bulicu'nun omuzlarına kadar bir yol gibi inen koyu kızıl saçları vardı.
"Siz birinci sınıf öğrencisi olmalısınız sizi daha önce görmedim"
Aisel: "Evet ilk senemiz ve ilk günümüz pek atraksiyonlu geçti" dedi gülerek.
"Sanırım günü bugün kötü geçen tek kişi değilsiniz" dedi gözleriyle Sila'yı işaret ederek. Betty ve Aisel arkalarına dönüp başı eğik yürüyen, uzun kahverengi saçları yüzünün önüne düşmüş Sila'ya baktı. Betty dayanamayıp: "Hey" dedi. Sila kendisine seslenildiğini anlamadı ve yürüyerek yanlarından geçip gitti. Betty tekrar "Hey üzgün kız" diye seslendi. Sila kafasını kaldırıp etrafa bakınmaya başladı.
"Hey buradayız arkana bak"
Sila başını arkaya çevirerek,"Ben mi?" Dedi.
Vücudunu döndürdü ve eliyle kendini işaret etti. Aisel ve Bulicu da Sila'ya bakıyordu.
"Üzgün görünüyorsun kötü bir gün mü geçirdin?" Sila ağlamamak için kendini tutan iki çift gözle Betty'e baktı. İki göz bazen sözlerden daha tesirli olabilirdi. Betty Sila'nın neler yaşamış olabileceğini gözlerinden okudu. Onun yanına yürüdü ve "Evin ne tarafta?" Diye sordu. Sila elini çok yukarı kaldırmadan gideceği yönü gösterdi. Betty "Tamam biz de o yöne gidiyoruz, beraber yürüyelim. Anlatmak istersen dinlerim" dedi. Sila kendine bir arkadaş bulduğuna sevinmişti, çünkü değişim öğrencisi olarak Belçika'dan gelmişti. Ortama çok uzaktı ve çok iyi konuşamıyordu. Hiç arkadaşı yoktu, yalnızdı. Betty'nin ona sıcak davranması Sila'yı mutlu etmişti. Betty Aisel'e dönüp "hadi gidelim" dedi. Bulicu'ya el salladıktan sonra yürümeye devam ettiler.
W4 üyeleri de eve gitmek için yola koyulmuşlardı. Okulun otoparkındaki arabalarına yöneldiler. Rock'ın siyah bir BMW'si vardı. Arabasını bir kız gibi görür ve ona hep nazik davranırdı. March ise tam bir klasik severdi. Onun bordo bir Chevrolet'i vardı. Popsick'in de Mavi bir Jaguarı vardı. Çünkü kendisi gibi arabasının da görkemli olmasını isterdi. Main mi? Main ailesinin bir garaj dolusu arabası olmasına rağmen o gideceği yere hep yürüyerek ya da bisikletle gitmeyi tercih ederdi. Üyeler ısrar ederse arabalarına binerdi. Main kulaklıklarını taktı ve bir eli sırtındaki çantayı tutarken diğer eli cebinde yürümeye başladı.