Main sınıfa gittiğinde Aisel'i görememişti. Ardından profesör geldiği için sınıftan çıkamamıştı. İkinci derse girmeden Aisel'i bulmak istedi. Aisel Main ve Marilyn'i gördükten sonra boş kafeteryaya gidip masalardan birine oturmuş ve ağlayarak uyuyakalmıştı. Main okulda Aisel'i bulamadı. Kafeteryaya bakmak ise aklına gelmemişti. Eve gitmiş olabileceğini düşündü ve Aisel'i aramaktan vazgeçti. Sınıfa geri döndü ve derse girdi.
Game bankta uzun süre oturduktan sonra neler olduğunu öğrenmek için kalktı. Tam gidecekken Ruta'yı gördü. Ruta banklardan birinde tek bacağını sarkıtmış diğerini ise kendine çekmiş, dizine koyduğu deftere bir şeyler çiziyordu. Game onu resim çizerken görünce şaşırmıştı. Ruta kafasını kaldırdı ve Game ile göz göze geldiler. Game tebessüm etti. Ruta ise öylece duruyordu. Game ellerini kot ceketinin cebine koydu ve Ruta'ya yaklaştı.
"Ne çiziyorsun?"
Ruta defterini ters çevirip banka koydu. Game yüzündeki gülümsemeyle; "Yoksa beni mi çiziyordun?" Alaycı bir tavır takınmıştı. Bugün herkese sataşası vardı. Ruta cevap vermedi.
"Sen tuhaf bir çocuksun, sert gözüküyorsun ama bence değilsin."
Ruta defterini aldı, ayağa kalktı ve Game'e yaklaştı.
"Önyargı iyi bir şey değil."
Game göz ucuyla Ruta'ya bakıyordu. Oldukça yakınlardı. Ruta kendini biraz geri çekti ve elindeki defteri gösterdi.
"Karalamak fena değil."
March ve Derly çatıda oturmuş derin düşüncelere dalmışlardı. Uzun süredir susuyorlardı. Belki de hiç susmadıkları kadar. Derly March'a baktı. March kafasını duvara yaslamış ve gözlerini kapatmıştı. Bir an uyuyor olabileceğini düşündü.
"March?"
March sesle irkildi. Gözlerini açtı ve kafasını Derly'e çevirdi.
"Uyuyorsun sandım."
"Düşünüyordum."
March tekrar başını çevirdi ve gözlerini kapattı.
"Neyi?"
"Seni."
"Benim yanımdayken beni mi düşünüyorsun?"
"Seni düşünmek güzel."
Derly tebessümle kıvrılan dudaklarını durdurmadı.
"Sana anlatmak istiyorum."
March tekrar kafasını indirdi.
Bu sefer Derly kafasını duvara yasladı ve göğe baktı.
"Hani demiştin ya, her hikayenin herkesin bildiği bir tarafı vardır, bir de bilmediği tarafı diye. Sana kendi tarafımı anlatacağım."
March Derly'i pürdikkat dinliyordu.
"17 yaşındaydım. Biri vardı, o kadar çok severdim ki, kendimden bile sakınırdım onu. Hatta o kadar sakınırdım ki bakamazdım bile. Bir gün kendimde daha önce hiç görmediğim bir cesaretle yanına gitmek istedim. Zaten bilmediğim bütün duyguları bana o tattırdı. Bütün cesaretimi toplayıp okul çıkışında yanına gittim. Siyah bir ceket giyiyordu, arkadaşlarıyla birlikte motorlarının yanında oturuyorlardı. O gün bende kırmızı bir ceket giymiştim. Yanlarına gittim ve karşılarında durdum. Bana bakıyordu, etkilenmiş görünüyordu. Serseri bir stili vardı ve ben bundan çok fazla etkileniyordum. Doğuldu ve beni süzdü, sonra gülmeye başladı. Gülüşü beni daha çok cesaretlendirmişti. Elinden tuttum ve kendime çekerek onu ayağa kaldırdım. Sonra ellerimi çenesine koydum ve herkesin içinde onu öptüm. Bence seni seviyorum demekten daha etkiliydi. Sözlerle uğraşmak istemedim. Evet biliyorum, deliceydi. Ama o bundan çok etkilenmişti. Orada olan arkadaşları da çığlıklar atıp gülüşüyorlardı. İşte benim aptal hayatım öyle başladı."