Sabah saatleriydi. Game büyük planı işe yarayacak mı merak ediyordu. Ruta'nın oyununu kazanacak mı ondan kurtulabilecek mi bilmiyordu. Şu an umrunda olan tek şey Derly'e yaptığı oyundu. Kızlarla birlikte okula yürüyorlardı.
Aisel: "Peki ya Sara gelmezse?"
Game: "O zaman hiçbir şey yapamayız."
Su: "En başından beri bulaşmamanız gerekiyordu."
Betty: "Bulaşmayalım da Derly kötülüklerine devam etsin öyle mi?"
Su: "O da doğru ama... Off bilmiyorum."
Game: "Su içine sinmediğini biliyorum. Eğer Sara bugün gelmezse ve planımız işe yaramazsa sana söz hiçbir şey yapmayacağım. Gerçekten."
Su: "Tamam o zaman."
Betty: "Bence gelecek."
Aisel: "Bana da öyle geliyor."
Sila: "Peki Derly geldi mi?"
Betty: "Bugün balo için kraliçe seçmesi olacak. Her sene Kraliçe olan Derly eğer bu sene de kraliçe olmak istiyorda gelmesi gerek."
Game: "Doğru."
Kızlar okula yaklaşmışlardı. Dış kapıdan girdiklerinde birden yağmur yağmaya başladı. Herkes kendi kampüsüne koşuşturuyordu.
Sila: "Yağmur başladı, koşun!"
Game: "Dersten sonra görüşürüz!"
Su: "Tamam görüşürüz!"
Kızlar da sınıflarına doğru koşmaya başladılar. Tiyatro, Müzik ve Resim sınıfları aynı kampüsün içerisindeydi. Su'nun okuduğu kampüs ise biraz daha uzaktaydı. Ellerini başının üzerine koyup koşmaya devam etti. Binaya yaklaştığında neredeyse sırılsıklam olmuştu, ta ki tepesinde bir şemsiye belirene kadar. Su durup arkasına döndü. Rexter Su'nun peşinden koşmuş ve şemsiyesiyle onu yağmurdan korumuştu. Su şaşırıp kalmıştı. Rexter Su'ya baktı. "Hasta olmana izin veremem." Dedi tebessüm ederek. Su dalgınlıkla; "Derse yetişmeliyim." Dedi. Rexter Su'nun yanına yaklaştı ve Su'ya sokuldu. Aynı şemsiyenin altında kampüse doğru yürüdüler. Binaya geldiklerinde Rexter şemsiyesini indirip silkeledi.
"Teşekkür ederim."
Rexter kafasını kaldırıp Su'ya baktı.
"Rica ederim."
Su bedenini döndürdü tam gidecekti ki Rexter tekrar seslendi.
"Aslında şey demek için gelmiştim,"
Su bedenini tekrar Rexter'a çevirdi.
"Dilek hakkım vardı ya hani."
"Aa doğru, ah kusura bakma."
Rexter tebessüm etti. "Sorun değil."
"Dileğin nedir?"
"Bir gün."
"Efendim?"
"Bir gün istiyorum."
"Benimle mi?"
"Evet."
"Peki, ne zaman?"
"Balo günü."
"Balo günü mü?"
"O günü benimle geçirmeni istiyorum."
"Bunu düşünme hakkım var mı?"
"Hayır."
Gülüştüler.
"Peki tamam, nasıl olsa peşin kabul etmiştim."
"Ohh, rahatladım."
