2.4

65 10 50
                                    


Yirmi dördüncü bölüm|🙀

Oha oha oha dediğinizi duyar gibiyim. Ya da onları ben söyledim pardon, siz devam edin. Bir dakika durun nereye gidiyorsunuz. Ay ben ne diyeceğim bu çocuğa.

Kaldım.

Bayağı mal gibi.

M A L G İ B İ K A L D I M

K A L D I M B E N M A L G İ B İ

Görüldü atıp, çıktım.

+Çok mantıklı hareketler bunlar.
-Bence de.
+ -,-

Ne bakıyorsunuz öyle? Siz olsanız ne yapardınız. Ay kesin cevap verirdiniz, değil mi? Çok heyecanlandım, ne yapayım?

"Selin, kızım. İyi misin?"

Annemin birden içeri girmesiyle yerimde sıçradım.

Anne ne yapıyorsun ya!

"İyiyim anneciğim, oturuyorum gördüğün gibi."

Annem nedense bana uzaylı görmüş gibi bakmaya başlamıştı.

"Kızım sen ayaktasın şu an."

İşte aydınlanmamı sağlayan sihirli kelimeler...

"Ayaktayım değil mi ya? Ben zaten şey diye dedim. Oturmak istedim birden. Öyle oturayım ben." dedim ve saçmalamanın dibine vurarak, oturdum yatağıma.

Annem yanıma geldi ve ateşimi ölçtü minnoş elleriyle.

"Ateşinde yok ama... Zaten bu ayda niye hasta olacaksın ki! Dışarıda mis gibi hava var."

Bundan sonra anneme cevap vermiyorum çünkü artık o kendi kendine cevap vermeye başlıyor ve kendi kendine konuşarak odamdan çıkıyor.

En son duyduklarım, "Ne oldu bu kıza ben anlamadım, bu böyle değildi." oldu.

Bu sahtekar girdi hayatıma anniş, ne olacak ya?

Ayy yine aklıma geldi ki!

En iyisi uyumak.

+Aynen aynen git uyu sen.

İç sesim bile benimle aynı düşüncedeyse o çok doğru bir fikirdir diye düşünerek kendimi zorla uyku alemine bırakıyorum.

...

Günlerden yine pazartesi. Normalde depresyon mood:ON olmam gerekiyorken, heyecandan gebereceğim çünkü okula gidiyorum ve Ömer de orda olacak.

Cezası bitmişti.

Ondan olabildiğince kaçmaya çalışacağım. Yüzleşmeye hazır değilim.

Zaten son yazılılara da girip izin alacağız hepimiz. İşte bu yüzden buradaydık dostlar, yoksa ben daha yüzleşemezdim o yeşil gözlü, sahtekar ile.

Sınıfa girdiğimde Ceyda ve Sena'yı konuşurlarken gördüm.

Beni görünce kalkıp sarıldılar.

"Nasılsın çiçeğim?" dedi Ceyda.

"İyi olmaya çalışıyorum diyelim."

Çantamı sırama koydum ve masaya oturdum.

"Aslında benim sana söylemem gereken bir şey var."

Ceyda bunları o kadar çekinerek söylemişti ki, dikkat kesilmemek mümkün değildi.

"Ne oldu?" dememle Sena'nın gülmeye başlaması bir oldu.

"Ne oldu ya?" diye yineledim sorumu. Ceyda, Sena'ya ölümcül bakışlar atıyordu.

"İddiayı ben kazandım." dedi Sena.

İddia? Dediginizi duyar gibiyim. Alper olayı...

"Tekrar mı çıkıyorsunuz?"

Ben konuşmuyorum da âdeta bir kuş cıvıldıyor sanki o anlarda.

"Deniyoruz..."

Ceyda'nın yanakları kırmızıdan mora dönerken biz Sena ile bakışıp sırıtmıştık.

"Ee ben de ne istediğimi düşüneyim o zaman." Dedi Sena.

Ah be Ceydoş! Sena'nın eline düşmeyecektin.

"Kanka acı bana. Bana acımıyorsan doğacak çocuklarıma acı."

Ceyda'nın abartılı acındırma gösterisi yarıda kesiliyor dostlar, toplanın.

"Günaydın kızlar."

Hiç üstüme alınmasam nasıl olur? Çünkü ses biricik sahtekarcığın sesi.

Arkamı bile dönmüyorum. O da tam olarak nerden aldığını bilmediğim bir cesaretle tam arkamda duruyor.

Şaşkınlıktan ilk kurtulan tabiki de Sena oluyor.

"Günaydın." diyor biricik sıra arkadaşına.

Ardından bir günaydın da Ceyda'dan geliyor, yok mu arttıran?

"Ne yapıyorsunuz?" diyor, bir de utanmadan daha da yakınlaşarak.

Kendimi biraz ileri itiyorum.

"Sınavlardan konuşuyorduk ya!" dedi Ceyda.

Alper ile ilgili diyecek hali olmadığı için. Malûm arkadaşlar.

"Son sınavlar, değil mi? Ondan sonra herkes kendi yoluna..."

Laf mı atıyorsunuz Ömer Yiğit Kavaklı?

"Biz dağılmayız da seni bilemeyeceğim." diyorum dayanamayarak. İyi ki kaçmaya karar vermiştim. :')

Hadi buna da cevap ver sahtekarların sultanı.

Usulca güldükten sonra iyice yaklaşıp, "Senden başka gidecek yerim varmış gibi." diye fısıldadı kulağıma doğru.

Hayır hayır bunlar düşülecek hareketler değil, Selin Akyürek. Aldanma bu sahtekara! Kandırıyor yine seni, aklını bulandırıyor.

Ona cevap vermedim.

Her zaman ki gibi, huyum kurusun.

Oturduğum yerden kalkıp, yüzüne bakıyorum. Neredeyse 'hayır sen kim oluyorsun da benden gidemiyorsun' diye bağıracağım şuracıkta.

Sen kimsin Ömer Yiğit? Hadi bundan bahsedelim biraz. Beni kandırıp, yanıma yaklaşan bir sahtekar mı yoksa beni gerçekten seven bir adam mı?

Bunların hiçbirini de söylemiyorum tabiki. Sadece yüzüne kızgınlığımı belli edecek şekilde bakıyorum.

Anla da git artık.

Ama anlamıyor ya da gitmek istemiyor bilemiyorum. Karşımda durmaya devam ediyor öylece.

Ondan gözümü ayırıp sınıfa çeviriyorum gözlerimi. O anda dank ediyor sınıfta oluşumuz. Milletin ağzına dedikodu malzemesi olmaya hazır mısın Selin Akyürek?

Kızlar da ortadan yok olmuş.

Hayır, ne ara gittiniz yahu?

Sırama oturup, biraz sonra gireceğim kimya sınavına çalışmaya başladım. Ömer Yiğit de biraz tepemde bekledi ama beni rahatsız edecek hiçbir şey söylemedi.

Zil çaldığında ise cebinden bir şey çıkarıp sırama bıraktı ve gitti.

O gidene kadar bıraktığı şeye bakmadım.

Kapıdan çıktığında gözlerimi sıraya çevirdim.

Küçük bir rüzgâr gülü maketi vardı.

Düşmemeliyim
Düşmemeliyim
Düşmemeliyim

Maketin ucunda ise mavi bir kağıt vardı.

Açtım.

Ona sarıldığım günün resmî vardı. Büyük ihtimalle kendi çizmişti.

Açık konuşmak gerekirse,

Düştüm.




RÜZGÂR GÜLÜ |yarı texting|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin