~BÖLÜM17~

352 20 0
                                    

(Ayazin ağzından devamı)

Odaya çıkıp duş aldım. Çıktığımda Sıla yatağın üzerinde Efe ile oynuyordu. Adını Sıla koymuştu. Bebeğin çoğu işini Sıla halletmişti. Bundan şikayetçi değildi. Sonuçta koskoca aşirette hanımagaydı. Hemen masanın başına gidip bilgisayarı açtım. Bi haber var mı diye bakacaktım. O sırada bi e-mail geldiğini gördüm. Konu kısmında büyük harflerler ÖNEMLİ yazılmıştı. Aceleyle açıp okumaya başladım.

Ayaz Bey ben Cansu sizinle yüzyüze irtibata geçemiyorum. Leyla benimle birlikte çok zor bi dönem atlattı. Bunları burdan yazamıyorum. 1 yıldır zar zor sakladım. Ama artık saklayamayacağım. Yarın Leyla nın hastanede kontrolü var bende bebeğimle birlikte orda olacağım. Bahane bulup uzaklaştığımda Leyla nın karşısına çıkın. Saat 13:00 da Diyarbakır Devlet Hastanesi beyin cerahisinde. Bunu size haber verdiğimi kimse bilmesin lütfen.

Gönderen:Cansu

Okuduklarımla şoka girmiştim. Cansu Leyla nın yerini biliyosa Leylanın abisi de biliyordu. 1 sene boyunca her kapısına gittiğimde bilmiyomuş gibi davranmıştı. Kafam iyice karışmıştı. Mesaja bakakalmıştım. Ta ki Sıla omzuma dokunup "Yemeğe inelim" diyene kadar. Kafamı sallayıp Sıla nın arkasından çıktım.

Gece yatağa yattığımda Sıla bebeği uyutuyordu. Gözlerimi kapatıp yarın Leyla yı göreceğim o anı hayal ettim. Değişmiş miydi? Benden hala nefret ediyor muydu? Karnıma kramp giriyordu. Bir sene olmuştu. Onun ne ölüsünü kabul etmiştim ne de yaşadığını. Bu belirsizliğin yarın biteceğini bilmek o garip hissi tatmak....

Sabah olduğunda hemen kalkıp onunla ilk karşılaştığımızda giydiğim kıyafetleri giydim. Bugün duygusallık ne kadar ön planda olmak zorunda bilmiyordum. Ama onu tekrar o güzel gözleri simsiyah saçlarıyla karşımda kanlı canlı görmek artık fotoğraflara muhtaç olmamak kadar güzel bi duygu yoktu o anda. Saat 11:32 ydi. Sılaya seslenip kahvaltıya indiğimi haber vermedim. Sıla beni durdurup "Ayaz artık konuşmamız gerekiyo bence" dedi.

"Ne oldu Sıla?"

"Ben artık senin karın olmak istiyorum. Bak Kübra gitti. Onu unutup Leyla yı sevdin. Neden Leyla yı unutup beni sevemiyosun? "

"Leyla gitmedi."

"Yeter Ayaz. Bari çocuğunu sev. Bi kere kucağına al. O çok küçük biz hatamızın bedelini Leyla ya ödettik. Bari Efe ye ödetme"

"Bunları sonra konuşalım Sıla." diyip odadan çıktım. Sıla nın ağlama seslerini duyabiliyordum. Ama elimden gelen hiç bişey yoktu. O böyle olacağını başından beri biliyordu. Ama bunları şimdi düsünmek istemiyordum. Kahvaltı masasında babam ve amcam vardı sadece. Geçip oturdum. Konuya dahil olmamak için yemekle meşgul oldum. Saat 12:30 olunca aceleyle masadan kalkıp soföre izinli olduğunu söyleyip arabaya atladım. Radyoyu açıp yola baktım. Cem Karaca-Sende başını alıp gitme çalıyordu. Her zaman derinden etkilerdi Cem Karaca beni ama bugün çok farklıydı. Şarkı bitene kadar bende hastane bahçesine gelmiştim. Arabadan inmeden önce iki kere derin nefes alıp kapıyı öyle açtım. Hastaneye yavaş yavaş yürüdüm. Danısmaya doğru ilerledim. Beyin Cerrahisi katını öğrendikten sonra ellerim ve bacaklarımın titremesini frenlemeye çalısıp 2. kata yürüdüm. İkinci kata çıktığımda Cansu elinde puset ve yanlarında Leyla doktorun kapısında oturuyorlardı. Leyla karşımdaydı. Gözlerimden akan yaşlar ve özlemim nefesimi kesiyordu. Sırtımı duvara yaslayıp derin derin nefes aldım. Zayıflamıştı. Saçları uzamıştı ve hala çok güzeldi. Uzaktan 15-20 dk onları izledim. Her hareketini sanki ilk defa görüyormuş gibi inceledim. Sonra Cansu aceleyle yanlarından ayrıldı. Merdivenlere doğru gelip beni görünce göz kırptı. Kendimi toparlayıp yavaş adımlarla Leyla ya ilerledim. Arkası dönük telefonla konuşuyordu. Aramızda iki adımlık mesafe kalınca sesimi kontrol etmeye çalışarak "Leyla"dedim.

LEYLA NİN AĞZINDAN DEVAM.

Abimi arayıp randevumun bugün olmadığını haber verecektim. Kazadan sonra sürekli saklanmıştım. Çünkü abim böyle daha güvende olacağımı söylemişti. Tam telefonla konuşurken arkamdan gelen "Leyla" sesiyle irkildim. Yavaşça arkamı döndüğümde Ayaz karşımdaydı. İstemsizce gözlerim dolmuştu. Nefesimi kontrol edemiyordum. Elimi göğsüme koyup yandaki sandalyelere oturmuştum. Ayaz da hemen dizlerinin üstünde önüme çökmüştü. Eliyle kafamı yerden kaldırıp "Bir senedir bu anı bekledim. Sen benim Leylam karşımdasın." dedi. Bense hala hazır olmadiğım bişeyle karşı karşıyaydım. Ayağa kalkıp arkamı dönüp hızlı hızlı yürümeye başladım. Arkadan kolumu tutup kendine çevirip sarıldı. Kokusunu ilk aldığım an hıçkırıklarıma engel olamıyordum. Kazadan sonra tek hatırladığım Ayaz ın yüz hatları ve kokusuydu. Ve şimdi o koku canlı canlı burnumdaydı. Ayaz ı biraz itip "Benden uzak dur" diyebildim sadece. Ama o arkamdan yavaş yavaş yürüyüp beni takip ediyordu. En sonunda hastane kapısında durup "benden ne istiyorsun?" diye bağırdım. Herkes bana bakıyordu. Ama ne ben ne de Ayaz bunu takmıyorduk. "Bunca zamandır nerdeydin. Aramadığım yer kalmadı. En azından yaşadığını bilmek hakkımdı. Bir sene boyunca neler çektiğimi biliyor musun? Beni en iyi tanıyan sendin. Kübra dan sonra tekrar böyle bişey yaşarsam ne hale gelebileceğimi bilmen gerekirdi. Bunu yaşatmaya hakkin yoktu. Ve ben tüm bunların nedenini öğrenmek istiyorum."

"Sen bunları haketmedin öyle mi? Ben hakettim mi? Başka birinden çocuk yapıp karşıma çıktın. O kadının çocuğu doğsun diye ben kendi çocuğumu göz göre göre öldürdüm" diye bağırdığımda söylememem gereken bişey söylediğimi farketmiştim. Ayaz öylece yüzüme bakıyordu. Hemen arkamı dönüp telefonumu çıkartıp bi yandan Cansu yu ararken bi yandan da yürüyordum. O sırada Ayaz tekrar koluma yapışıp beni hızla sürüklemeye başladı."Napıyosun ya sen bırak beni Ayaz." diye çemkirsemde bırakmayıp aksina daha çok sürüklemeye başladı. Arabasının yanına gelince zorla bindirip kapıyı kitledi. Sonra da "Herşeyi konuşmadan kimse bi yere gitmeyecek" dedi. Arabayı çalıştırdı. 20-25 dk yol gittikten sonra bi uçurumun kenarında durdurdu. Biraz daha gaza bassa uçurumdan aşağı yuvarlanabilirdik. Hemen bağırıp "Amacın ne ya ikimizi de öldüreceksin"dedim. O da kafasını bana çevirip "Ödeşmiş oluruz fena mı?" dedi. Yüzünde ki alaycı gülüş beni korkutuyordu. Onu o kadar özlemiştim ki her bir zerresi hala ezberimdeydi. Ama nefretime söz geçiremiyordum. Ben onun hep bi yerlerde varolduğunu bilerek yaşama tutunmuştum. Şimdi karşımda 10 metre ötemdeydi. Ama dokunamıyordum. Ondan kaçmak zorundaymışım gibiydi. Bizim hikayemizi ben o kazada bitirmek istemiştim. Ama bitmemişti. İkimiz içinde ya bugün bitecekti yada hep bu hikaye yerlerde sürünecekti. Ama hiç mutlu son olmayacaktı. Ben buna inanmıştım.

UNUTULMUŞ BİR MASALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin