3 Gün Sonra
Bir bilinmezliğin içinde debelenip duruyordu. Geçen saatler ve günler derman değildi derdine. Kötü bir insan değildi. Zararı da yoktu kimseciklere. Aksine neşe dolu kahkahaları, parlayan gözleri ile karanlık gecede doğan güneş misaliydi. Peki niye mutsuzdu ? Aynada gördüğü suret o değildi. Eski Lorin değildi. Yaşam enerjisi çekilmiş gibi sessiz ve yaralıydı. Ürkek ve karamsar...Eline aldığı tarağıyla saçlarını taradı usulca. Ellerinden kayıp giden tutamları nazikçe bıraktı. Sevdiği adamın değerlileriydi onlar.
Genç adam her defasında yaptığı şeyi yaptı. Aşık olduğu saçlara merhametini yaydı. Huzurla dolan içi adamın bir adım daha yaklaşmasına sebep oldu. Şimdi daha da yakındı güzel yarine. Hızla atan kalbini daha iyi duyuyordu ve bu adamın en güzel anlarından biriydi belki de sadece buydu. Çünkü masum kalbinin sesini her duyduğunda aşklarına olan inancı kat be kat artıyordu.
" Daldın gittin yine." Kurduğu cümlelerin nereye gideceğini biliyordu Lorin Dağdelen. Hep böyle bakıyordu Fırat. Gözlerini bir an olsun çekmeden anlam katıyordu öylece. Kısa bir anlığına bakışlarını yere eğerken kulağına eğilen genç adam ile nefesini tuttu.
" Daldığım yerde hep sen ol çiçek kız. Sen hep ol, benim ol..."
Lorin, Fırat'ın sözlerine dayanamazken buğulu gözleri ile kaldırdı başını. Elini adamın yanaklarına götürdü. Kalbi aşkından dolup taşıyordu.
" Sen bakmasan bile ben senin baktığın yerde olurum Fırat. Çünkü gidersen ben eskisi gibi olamam. Senin şu güzel gözlerine bakmadan devam edemem hayatıma," Fırat'ın yüzündeki tebessüm ile başını kalbine yasladı.
" Ve kalbin Fırat Ağa... Hep varolsun,benim olsun."
Fırat Şeyhanlı, kalbinin ritmini değiştiren kadının saçlarına şefkat dolu uzun bir öpücük bıraktı. Kollarını sardı, kendine hapsetti yarini. Kimseler görmesin duymasın istiyordu. Hep burada kalsın, kokusu hep yanında teni hep teninde olsun istiyordu.
" Seni sevmek ne güzel şeymiş. Senin beni sevdiğini bilmek güzel şeymiş."
Lorin, başını sevdiği adamın göğsünden çekerken Fırat, Lorin'in ıslanan gözlerinden akan yaşı gördü.
" Ağlama, kıyamam ben sana. " Kirpiklerinden usulca düşen yaş silen genç adam devam etti.
Elini saçlarına götürdü " Saçlarına da kıyamam mesela. Tek teline zarar gelse benim canım yanar. Ben seni tanırken sen olmuşum da fark edememişim."
Mazi, yüreğinde bir yara daha bırakırken şimdi gözyaşlarını silecek kimse yoktu yanında. Kırgındı herkese, her şeye. Fırat'a kızgındı en başta. Dürüst olmayı tercih etmemişti onun yerine susmayı seçmiş daha çok üzülmesine sebebiyet vermişti. İstenmeyen gelin olarak anılmak gurununu onurunu yerler altına almıştı. Bilseydi Sırma'ya karşı güçlü durabilirdi. Aşkına sahip çıkmak için yakar geçerdi her şeyi. Ama lanet olsun ki bilmiyordu. Ablasının gözlerinin içine bakarak söylediği sözlerden sonra ne yapabilirdi ki ?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dilemma (TÖRE)
General FictionŞeyhanlı, Dağdelen ve Karasoy aşiretlerinin etrafında gerçekleşecek olaylar bir o yana bir bu yana savuracaktı onları. Aşkın ihtirasına kapılıp yapmayacakları şeyler yapacak olmadıkları kişiliklere bürüneceklerdi. Gözlerinin önüne inen perde kor olu...