Akşam olmuştu. Tedirgin bir şekilde bekliyordum. Camımdan dışarı bakıyordum. Bir anda bir patlama oldu."Merlin aşkına..."
Sonra odama birisi girdi. Gelen Pietro'ydu. Elimden tuttu ve koşmaya başladık. Aşağıda Yoldaşlık vardı. Herkes herkese büyü atıyor, duvarlar yıkılıyordu. Bazı yerlerde ateş bile vardı. Aklıma Bakanlık tarafından kaçırıldığım gün gelmişti, o günde buna benzer bir manzara vardı.
Bahçeye çıkmaya çalışıyorduk ama nafile, daha sonra Pietro birisine lanet attı ve önümüzde Nymphadora'yı gördük.
"Benimle gelmek zorundasın Wanda."
"Dora, gelemem. Gitmem gerek."
Direk gözlerimin içine bakıyordu.
"Bana artık Tonks de."
Daha sonra başını çevirdi ve yanımıza geldi.
"Yoldaşlık bütün çıkışları kapatmıştır bile."
"Zindanların o tarafta bir çıkış var."
Dedi Pietro ve bir lanet daha attı birilerine, sonra Nymphadora atıldı:
"Binada sağlam bir yer kalmamak üzere, çok tehlikeli olur."
"Başka bir çıkış var mı?"
"Yoksa bile kendimiz yaratabiliriz."
İkisi de anlamaz bir şekilde baktılar ve bende duvarı gösterdim. Daha sonra o tarafa doğru koştum ve onlarda peşimden koştu.
Asamı çıkardım ve "Bombarda Maxima!" dedim.
Yıkılan duvarların arasından hızla geçtik. Tonks ile yolları ayırdık ve bizde cisimlendik. Karanlık bir orman alanına gelmiştik.Ben ilerlerken Pietro asasını orada duran bir taşın üstüne dikkatlice koydu ve biraz bekledi. Taş bir anda hareket etti ve bir yılan şeklini aldı, tısladı ve asayı ağzında tutarak sürünmeye başladı.
Pietro 'ya döndüğümde ise:
"Onu takip edicez."
Dedi.
...
Baya bir yürüdükten sonra yılan bir yere girdi ve kayboldu.
"Ama... O?... Nasıl kayboldu??"
Pietro asamı aldı ve bir büyü mırıldandı, hiçbir şey olmayan açıklıkta artık bir şey vardı. Demir bir kapı ve kapının minik vir açıklığı vardı büyük ihtimalle taş yılan buradan girmişti.
"Alohomora." dedikten ve içeri girdikten sonra zifiri karanlık ile karşılaştık. "Lumos." dedim ve yerde sürünen yılandan Pietro'nun asasını aldık. O da lumos dedi ve karşımıza çıkan büyük ve dönen merdivenlerden aşağı indik. Bir elimde asa, diğer elimle de duvarı yokluyordum.
Zemine gelince bir kapı daha vardı. Tam açmak için hamle yapacakken Pietro bileğimden tuttu.
"İçeride ne olursa olsun, sakin olmanı istiyorum."
Ona hafif gülümsedim ve kapıyı açtım. Gözlerim sımsıkı kapalıydı. İçeride her ne varsa onu görmeye hazır mıydım? Derin bir nefes aldım ve gözlerimi açtım. Hiçbir şey gözükmüyordu Pietro' dan asamı aldım ve karanlık odaya doğru tuttum.
Asa elimden kayıp gitmişti... Asamın yere çarpma sesi her yerde yankılandı. Ben gözlerime inanamıyordum sanırım tekrar zihnim bana bir oyun oynuyordu. Karşımda zincirlerle duvara kelepçelenmiş yerden birkaç santim yüksekte asılı duran Sirius Black duruyordu...
Hemen Pietro 'ya döndüm.
"Bu gerçek mi? O... O yaşıyor mu?? Bunca zaman burada... Acı mı çekiyordu..."
Başını sallamakla yetindi. Büyük bir düşkırıklığına uğramıştım sanırım. Göz yaşlarımın arasından tekrar Sirius 'a bakmaya çalıştım. Eğildim ve yerde asamı yokladım. Bulduğumda tekrar lumos dedim ve kapıdan içeriye girdim. Oda fazlasıyla rutubetliydi ve pisti. Örümcek ağları falan vardı.
Ona yaklaştığımda saçlarının ve sakalının çok uzadığını gördüm. Çok da zayıflamıştı... Üstünde evden ayrılırken giydiği kıyafetleri vardı ve fazlaca yırtılmışlardı... Etinin göründüğü kısımlarda bolca yara vardı...
Saçına titreyen elimi götürdüm. Saçına değdiği anda daha çok ağladım ve o da o saniyede kafasını kaldırdı. Merlin, gözlerine bakmayı çok özlemişim... Şaşkındı, kurumuş ağzı ile konuştu:
"Wa-wanda?"
Kafamı salladım.
"Sana gitme dediğimde beni dinlemeliydin, aptal."
Kendini zorlayak güldü.
Kollarımı boynuna sardım. O da bana sarılmaya çalıştı ama zincerler izin vermedi. Ondan ayrılıp Pietro 'ya döndüm.
"Zincirleri açmalıyız, onu kurtarmalıyız. Hangi büyüyü yapmam gerekiyor? Ya da bir anahtarı falan mı var? Nerede duruyor?"
"Wanda o burada kalıyor."
"Ne? Ne demek burada kalıyor?"
"Karanlık Lord onun serbest kaldığını öğrenirse beni öldürür. Bu işi tehlikeye atamam. Senin daha çok üzüldüğünü görmemek için seni buraya getirdim lütfen bu iyiliğimi kötüye kullanma."
"Karanlık Lordunuzun da sizinde canı cehenneme! Onu asla bırakmam! Bunca zaman sonra bulmuşken! Sizin yüzünüzden her şeyi kaçırdı! Sara 'nın doğumunu bile! Ne kadar zor zamanlar geçirdim tahmin bile edemezsin! Hayattan kopmak istedim ama yapamadım çünkü bana muhtaç bir kızım vardı!"
Sirius 'a döndüm, yüzünü avuçlarımın arasına aldım. Tekrar gülümsemeye çalıştı.
"Bizim bir kı-kızımız mı oldu?"
"E-evet sevgilim, sarışın hemde masmavi gözleri var. Adını istediğin gibi Sara koydum. Sara Vega Helena Black. "
"Güzellermiş... Wanda, bu-buradan gitmelisin."
"Ha-hayır Sevgilim, seni bırakmam. Lütfen. Seni bir daha bırakamam Sirius. Seni çok özledim..."
"Wanda... Beni tekrar ölü bil, bak burada kalırsan onlar seni de gebertir... Buna dayanamam. Ya Sara? O sensiz ne yapar? Onun için gitmelisin sevgilim..."
Yüzünü tekrar inceledim. Merlin, bu nasıl bir acı? Sevdiğim adamın yaşadığını öğrenip onu tekrar bırakmak zorundayım...
Pietro elimden tuttu ve beni odanın dışına zorla çıkardı. Merdivenlerden sürünerek çıktım adeta. Sevinsem mi üzülsem mi bilemiyordum...
Ama şundan emindim, bu burada kapanmayacaktı...
Sara 'nın isimlerinden biri olan Vega: Vega, Lir Takımyıldızı'nda yer alan en parlak yıldız. Göğün beşinci parlak yıldızıdır. Kuzey yarıküresinde Arcturus’tan sonra ikinci parlak yıldızdır. Güneş’e 25,3 ışık yılı uzaklıkta olduğundan Güneş’e nispeten yakın bir yıldız sayılır.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
#BİTTİ# Karanlığın İçindeki Beyazlar
FantasyBen Wanda Riddle hesabımı kullanamadığım için yeni bir hesap açtım. Hikayenin devamını burada sürdürücem.